Bölüm Otuz Yedi

3.9K 399 7
                                    

  Gözlerimi açar açmaz hissettiğim ilk şey başımın arkasındaki zonklama oldu. Küçük bir inlemeyle doğruldum ve gözlerimi kısarak karanlığı taradım. Ayağa kalkmaya çalıştım ama başımın dönmesi buna engel oldu. Ellerimle etrafımı yokladığımda demir parmaklıkların beni çevirdiğini gördüm. İçerisi serin ama boğuk bir kokuyla doluydu. Ayrıca yerler de ıslaktı. Yüzüme düşen saçlarımı geriye iterken, parmaklarım saçlarımın arasına takılıp durdu. Ne kadardır burada olduğumu kestiremiyordum.

  ‘’Günaydın.’’ dedi bir kadın. Yalnız olduğumu sanırken bir anda duyduğum sesle irkildim. Ne zamandır burada olduğunu bilmiyordum.

  Gözlerimi daha da kısarak sesin geldiği yöne baktım. Ama oturan birinin karanlık gölgesinden başka bir şey göremedim. ‘’Kimsin sen?’’ diye sordum. Ağzım kurumuştu ve konuşurken sesim hırıltılı çıkmış, boğazım acımıştı.

  ‘’Senin buraya getirilmeni hiç istememiştim.’’ dedi sorumu göz ardı ederek.

  Şehir’de olduğumu anlamak zor değildi. Burada böyle bir yerin var olduğunu hiç düşünmemiştim. ‘’Neden buradayım?’’

  Kadın, gölgelerin içinden çıktı. Dağınık, uzun, kahverengi saçlarını ve büyük gözlerini karanlıkta da görebilmiştim. Onu daha önce de birkaç kez gördüğümü ama hiç konuşmadığımı fark ettim. ‘’Theo, senin bizde olmanın bir avantaj olacağını düşündü.’’

  Tam ona cevap verecekken, başımın zonklaması aniden yok oldu ve birden vücudumun kontrolünü kaybettim. Lucretia, kontrolü aldı. Ayağa kalktım ve parmaklıkların önüne gelerek kadına baktım. Sonra ona gülümsedim. ‘’Genelde cadılar zeki olur sanıyordum.’’ Dilimle cık-cık sesleri çıkardım. Sonra nefesimi koyuverdim. ‘’Benim burada olmam, sizin öbür tarafa gidiş biletiniz.’’

  Kadın, duruşunu dikleştirdi ve derin bir nefes aldı. ‘’Senin buraya gelmeni ben istemedim. Ve Regulus’un bunu bilmesi lazım.’’

  Sesli bir kahkaha attım. ‘’Ondan korkmak senin için faydalı olacaktır.’’

  Kadın, başını sağa sola salladı. ‘’Ondan korkmuyorum.’’ dedi. ‘’Senden de…’’ Avucunu bana doğru uzattı ve gözlerini kıstı. Birden bıçak saplanmış gibi bir acı hissederek yere yığıldım. Ama gülmeye devam ettim. Lucretia, gülmeye devam etti. 

  ‘’Bunu yapmaman lazım, Layla.’’ dedi karanlığın içinden başka bir ses.

  ‘’Neden?’’ diye sordu adının Layla olduğunu öğrendiğim kadın.

  ‘’Çık buradan.’’ İkinci kez konuştuğunda sesin Faye’e ait olduğunu anladım.

  Layla, sinirle başını sesin geldiği yöne çevirdi. ‘’Sen bana emir veremezsin. Belki de gizliden gizliye ablasına yardım ederek bize ihanet etme olasılığı olan hiç kimse burada yetkiyi eline alamaz.’’

  Faye, bir süre cevap vermedi. Sonra düz ses tonunu koruyarak, ‘’Eğer buradan hemen şimdi çıkmazsan Theo’ya anlatacak çok hoş hikayeler kurabilirim. Ve onun hangimize güveneceğini çok iyi biliyoruz.’’ dedi.

  Layla’nın sinirli ve hırıltılı nefes alışını duydum. Sonra küfür ederek ve söylenerek karanlığın içinde kayboldu. Faye’in hala orada olduğunu biliyordum ama hiç konuşmuyordu. Lucretia, sessizliği bozmaya karar verdi.

  ‘’Faye? Konuşmamız lazım’’

  Faye, bana doğru birkaç adım attı. Buz mavisi gözleri karanlıkta bile parlıyordu. ‘’Kimsin sen?’’ diye sordu.

  ‘’Lucretia.’’

  Faye, hızla dönüp gitmeye hazırlandı. ‘’Seninle konuşacak bir şeyim yok.’’

Kayıp Kanatlar: UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin