Bölüm Yirmi Beş

4.9K 459 13
                                    

  50. Bölüm'de final yapmayı planlıyorum. Gerçi 2. Kitap geleceği için sezon finali sayılır :)) Yani bu bölümle birlikte bu kitabı yarılaşmış olduk, onu söylemek istemiştim :)) İyi Okumalar :))

    Birkaç Saat Önce Motelde…

  Andrew, etrafa dağınık halde duran eşyalarını küçük bir çantanın içine sıkıştırmaya çalışırken, Kaityln yerde, dizlerini karnına çekmiş bir halde oturarak onu izliyordu.

  ‘’Bunun olabileceğini düşünmem lazımdı. Şimdi aptal gibi kaçmak zorundayız.’’ dedi Andrew.

  ‘’On dokuz yaşındaki kızlarla kırıştırmaktan düşünmeye vakit bulamamışsındır ki.’’ Kaitlyn, bunu kendiyle konuşur gibi söylemişti.

  Andrew, çantayı yatağının üzerine bıraktı ve Kaitlyn’e döndü. ‘’Senin problemin ne, Lyn? Gerçekten az önceki cümleyi kurdun mu?’’

  ‘’Duymakta sorun mu yaşıyorsun?’’ Ayağa kalktı ve Andrew’un yanına gitti. ‘’Kardeşinle aynı yaşta, Andrew.’’

  ‘’Saçmalamayı kesecek misin?’’

  ‘’Ben mi saçmalıyorum? Sen sırf Tasha’nın anlattığı aptal bir hikayeden korkup Nate’i o bok çukurunda bırak ama şeytani bir ruhu içinde taşıyan bir kızı yanından ayırma hatta bir de onunla kırıştır.’’ Kaitlyn, kollarını göğsünde birleştirip duruşunu dikleştirdi.

  Andrew, yüzünü onun yüzüne yaklaştırdı. ‘’Birincisi, kimseyle kırıştırdığı falan yok. Lucretia denen kadının gazına gelecek kadar aptal olduğuna inanamıyorum. İkincisi sakın beni Nathan konusunda yargılamaya kalkma. Bir hata yaptığımı biliyorum ama bunu yapmak için Lex’i korumak gibi geçerli sebeplerim vardı. O hatayı fark ettim ve düzeltmek için uğraşıyorum. Sen ne yaptın peki? Cadılarla beraber kaçtın.’’

  Kaitlyn de sesini Andrew kadar yükseltti. ‘’Cadıların suçlarının yükünü ben taşıyamam.’’

  ‘’Evet, cadılar seni buraya getirdi. Sen ne yaptın? Hiç umursadın mı? Üstelik, onun hakkındaki gerçeği bilmiyordun bile. Sana göre yaptığınız her şey sebepsizdi. Hiç Nathan’ı merak edip onun yanına dönmeyi düşündün mü? Ya da onu oradan çıkarmayı?’’

  ‘’Biz ayrılırken ona iyi bakacağını söylemiştin, bana söz vermiştin.’’ Bu kez Kaitlyn’in sesi daha cılızdı.

  ‘’Evet, aynen öyle. Ve o sözü de tuttum. Nathan’a, senin ona ablalık yaptığından çok daha fazla ağabeylik yaptım.’’ Duraksadı. ‘’Şimdi izin verirsen, kurtarmam gereken iki kardeşim var. Malum, ikisinin de tek ailesi benim.’’

  Andrew, çantasını sağ omzuna takıp odadan çıkacakken Kaitlyn onu durdu. ‘’Senin benimle böyle konuşmaya hakkın yok. O kadının söyledikleri gayet doğruydu. Duygusuz ölüm makinesinden başka bir şey değilsin.’’

  ‘’Senin de benimle böyle konuşmaya hakkın yok ama konuşuyorsun, değil mi?’’ Kapı hafif aralıktı. Andrew, sol elini menteşelerin üzerine koymuş, Kaitlyn’a bakıyordu.

  ‘’Ben de geleceğim, Tesislere.’’

  ‘’Gelmeyeceksin.’’ Andrew, gayet netti bunu söylerken.

  ‘’Bunun senin kararın olduğunu sanmıyorum.’’

  Andrew, hafifçe başını salladı. ‘’O zaman tek başına çık buradan. Sadece benden uzak dur bir süre, Lyn.’’

  ‘’Evet, tabii beni yanında götürmezsin. Kontenjanı, on dokuzluk kız arkadaşınla doldurdun zaten.’’

  Andrew, bıkkın bir şekilde nefesini verdi. ‘’Seninle tartışacak ne zamanım ne de enerjim var, Lyn. O yüzden… Kes sesini.’’ Odadan çıktı ve kapıyı oldukça sert bir şekilde çarptı.

Kayıp Kanatlar: UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin