Bölüm Elli -FİNAL-

5.5K 406 73
                                    

   Bardi Şatosu, İtalya

   Faye, elini Antares’in elinin üzerine koydu. Adam, koyu kahverengi gözlerini kısarak kızına baktı ve birden yüzü yumuşadı. ‘’Cyri? Sen misin?’’

  Faye, bu soruyu belki yüzlerce kez duymuştu. Çenesinin titremesine engel olmaya çalışarak hafifçe başını aşağı yukarı salladı. ‘’Evet.’’ dedi. Ama sesi çatallaşır diye daha fazla bir şey söylemedi.

  Antares, gözlerini kapattı ve sanki anında uykuya dalmış gibi kasları gevşedi. Lex, Faye’e bakmayı sürdürdü ama Faye’in ona dönmeyeceğini düşünerek konuşma ihtiyacı duydu. ‘’Asla birkaç dakikadan daha fazlasını hatırlamıyor.’’ dedi. ‘’Hep farklı biri gibi konuşuyor. Bazen nerede olduğunun farkında bazen değil. Bazen sessiz bazen deli gibi. Sanki içinde onlarca kişinin sesi var.’’

  Faye, buz mavisi gözlerini Lex’e çevirdi. ‘’Buraya ne zaman geldin?’’ diye sordu.

  Lex, bir süre düşündü. Sonra hafifçe omuz silkti. ‘’Bilmiyorum.’’ dedi. ‘’Burada günleri saymak zor.’’ Duraksayıp genç kızın kolundaki açık yaraya baktı. İri hayvan, kolunda çizili mührü dişleriyle parçalamıştı ve hala kanıyordu. Lex, hafifçe sürünerek Faye’le aralarındaki beş adımlık mesafeyi kapattı. Zaten yırtık pırtık olmuş tişörtünün ucundan biraz yırttı ve Faye’e doğru baktı. Faye, ona ne karşı çıkıyor ne de karşılık veriyordu. Gri tişörtünden kopardığı bez parçasını nazikçe Faye’in koluna sardı. ‘’Çok sıkıyor mu?’’ diye sordu düğüm atmadan önce. Faye, başını sağa sola salladı ve Lex, bezi bağladı. Sonra başını geriye itti ve Faye’in yüzünü süzmeye başladı.

  ‘’Teşekkürler.’’ dedi Faye, sonra yutkundu ve utanarak başını öne eğdi ardından da yukarı kaldırarak karanlığa baktı. ‘’Ne kadar zamanda bir geliyor?’’ diye sordu.

  Lex de başını kaldırıp yukarı baktı. ‘’Değişiyor. Bazen çok çabuk, bazen çok geç.’’ Dudaklarını birbirine bastırdı. ‘’Buraya düştüğün için üzgünüm. Keşke elimden bir şey gelseydi…’’

  Faye, Lex’in yeşil gözlerine baktı. Gördüğü en anlamlı gözler olduğunu biliyordu. Lex, ona gerçekten değer veriyor muydu? ‘’Lex…’’ dedi Faye. ‘’Bana gerçekten değer veriyor musun?’’ Lex, bir süre öylece durdu sonra da başını geriye iterek histerik bir şekilde gülmeye başladı. ‘’Komik bir soru muydu?’’ Faye, kaşlarını çatmış bir şekilde ona bakıyordu.

  Lex, kurumuş dudaklarını yaladı ve başını aşağı yukarı salladı. ‘’Evet, komik bir soruydu.’’ dedi ve duraksadı. Faye’in kaşları hala çatıktı. ‘’Neden anlamıyorsun?’’ diye sordu ona.

  ‘’Neyi?’’

  Lex, eliyle karnına bastırdı ve Faye’e daha çok yaklaştı. Yüzünü onun yüzüne doğru getirdi. ‘’Sana gerçekten değer verip vermediğimi soruyorsun… Bunun cevabını gerçekten bilmiyor musun? Sana kendimden bile daha çok değer verdiğimi neden anlamıyorsun? Bu o kadar zor mu? Bu kadar zeki olmana rağmen konu bana gelince neden böyle bir köre dönüşüyorsun?’’ Lex’in ses tonu düzdü ama susuzluktan kuruyan boğazı bir sonra kelimelerin hırıltılı çıkmasına sebep olmuştu.

  Faye, hiç kıpırdamadan Lex’e bakmaya devam etti. ‘’Ben sadece… Neden bana bu kadar değer verdiğini anlamıyorum. Bunun için bir sebebin yok ki…’’

  ‘’Birinin seni sevebileceğine inanmıyor musun, küçük kız?’’ Yüzleri arasında sadece beş-altı santimetre vardı. Lex’in yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu.

  Faye, nefesini tutmuştu. ‘’Ben, küçük bir kız değilim. Ayrıca… O kadar karamsar da bakmıyorum olaya. Sadece… Senin beni sevmeni sağlayacak ne yaptım bilmiyorum.’’

Kayıp Kanatlar: UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin