-4-

123 26 56
                                    

Yorum yaparsanız çok mutlu olurum. İva'nın geçmişini öğreniyoruz. O yüzden dikkatli okuyun. İyi okumalar!

***

Yuttuğum suları çıkarırken uyanıyorum. Karşımda tanımadığım bir doktor var. Etrafım kalabalık ama yüzlerini seçemiyorum. Çok halsiz hissediyorum. Ölüme terk edilmiştim. Bunu yapanda partnerim zannetiğim kişiydi. Bunun hesabını ona ne olursa olsun soracağım.

Doktorun hemen kalkma uyarısına rağmen kalkıyorum. Etrafımdaki çemberi bozmak adına iki kişinin omzuna çarparak geçiyorum. Generallerin bir tanesi bile ortalıkta yoktu. Onların gözünde değerim bu kadarmış demek ki. Kendi kendime gülüyorum. İnsan değer verdiği kişiye yalan söylemezdi ve ben bugün hayatımın yalanlar üzerine kurulduğunu öğrenmiştim.

İsmimin seslenilmesi duraksamama sebep oluyor. Sesin sahibini hemen tanıyorum. Can. Arkamı dönmeme gerek kalmadan yanıma geliyor. Önce iyi olup olmadığımı soruyor.

"Güney'i öldürürsem daha iyi olacağım." diyorum. Hafifçe gülümsüyor ama ben hiç gülecek havamda değilim. Tek yapmak istediğim odama gidip gerçekleri öğrenmek.

"Tüm hücrelerin anahtarları aynıydı. Güney'in gitmiş olduğunu görünce seni ordan ben çıkardım." diyor. Ona bir can borcum var. Olabildiğince içten bir şekilde teşekkür ediyorum. Sonra o konuşmaya devam ediyor.

"Kağıtlarda partnerini kurtar yazıyordu ama o kağıdında başka bir şey yazdığını iddia ediyormuş. Derya Maral onun kağıdına bakınca suratı hayalet görmüş gibi oldu. Kaya Varol kadının kulağına bir şeyler söyleyince kadın kağıdı buruşturup cebine koydu. Muhtemelen Güney'den sonra seninle de konuşacaktır."

Aklım kağıtta ne yazdığına takılı kalıyor. Panikliyorum. Acaba gerçekleri öğrendiğimi öğrenmişler miydi? Ama öğrenmeleri olanaksız geliyor. Kendime sakin olmam gerektiğini hatırlatıyorum. "Sence kâğıtta ne yazıyordu?" diye soruyorum. Onun ne düşündüğünü de merak ediyorum. İç çekiyor.

"Bence ne kadar gözü kara olduğunu test etmek istediler. NEM'deki herkes sizin rakip olduğunuzu biliyor sonuçta. Partnerini orada bırakırsan seçmelerde yüksek not alırsın yazmış olabilirler. O da kazanmak pahasına seni orada bıraktı."

Asansöre binerken içimden umarım Can'ın dediği gibi olmuştur diyorum. Yine de içimde bir korku var. Güney'le de mutlaka konuşmalıyım. Tabii onunla önce yumruklarım konuşacak.

Aklıma Leyla geliyor. Can'a onun nasıl olduğunu soruyorum. Kat numarasını söyledikten sonra cevap veriyor. İkimizde yatakhaneye çıkıyoruz.

"Çipler takılmadan önce gittim yanına. Üzgündü. Ben de öyle. Odasına gidene kadar eşlik ettim. Bir daha böyle bir şey olmayacağını söylüyor ve sanırım..."

Asansör kapıları açılırken tekrar ediyorum. "Ve sanırım?"

"Ayrıldık." diyor. Üzüldüğümü belirtiyorum ama nedense içtenmişim gibi gelmiyor. Belki yakın arkadaş olsaydık daha içten olabilirdim. Ne var ki hep soğuk biri olmuşumdur.

Sonra ikimiz de odalarımıza dağılıyoruz. Cesur'u odamda görmeyi ümit ediyorum ama orada değil. Sadece yatağımın üzerinde katlanmış eski görünümlü bir kağıt var. Bunu o bırakmış olmalı. Heyecan içinde kağıdı elime alıp açıyorum. Ancak okuyamadan kapım çalınıyor. Telaş içinde kağıdı katlayıp kitaplarımın altına saklıyorum. Kapıya bakınca koridorda bekleyen Güney'i görüyorum. Heyecanım yerini öfkeye bırakıyor. Burnumdan solurken çabucak kapıya ulaşıyorum. Kapı açılınca sıktığım sağ yumruğumu onun suratıyla buluşturuyorum. Geriye doğru yalpalarken yanağını tutuyor. Çektiği acı umrumda değil.

NEFERWhere stories live. Discover now