-9-

86 21 53
                                    

Oy ve yorumları unutmayalım, hayalet olmayalım. Kimse hayaletleri sevmez.

***

Güney kafamı allak bullak ediyor. Teras olayını biliyor olması beni bir miktar ürkütse de çaktırmıyorum. Suratımdaki şaşkınlık ifadesini izlerken içten içe kazandığı zaferi kutladığına eminim. İçimden bir şeyler söylemek geliyor, ama ne söyleyeceğimi bilmediğim için ağzımı kapamak zorunda kalıyorum. Burnumdan soluyarak onun yanından geçip gidiyorum, ama o bana yetişmeyi başarıyor. Kolumdan sertçe tutup beni durduruyor.

"Dikkatli ol." diyor. Bu uyarının o not yüzünden olduğuna eminim. Yazan şeyin ne olduğunu çok merak etsem de tekrar tekrar sormamın bir yararı olacağını düşünmüyorum. Hem doğru şeyi söyleyeceği ne malum? Geçen gün ona güvenmemem gerektiğini fazlasıyla öğrenmiştim sonuçta.

Bir şey söylemiyorum. Beraber kalabalığın yanına gidiyoruz. Kaya Varol ve yanında birkaç önemli general gerekli açıklamaları yapıyorlar. Bir şey olursa diye iki de doktor var. Doktorlardan biri Cesur, ama diğerini ilk defa görüyorum. İnce ve uzun genç bir erkek. Yeni gelmiş olmalı diye düşünüyorum. Ellerinde ilk yardım çantaları var.

"Araçlar gelince hep birlikte parkura gideceğiz." diyor Kaya Varol.

Kavurucu güneşin altında beklemek beni hayli zorluyor. Güneş sanki kafatasımı geçip beynimi yakıyormuş gibi hissediyorum. Şu spikerin söylediği yağmurlu ve huzurlu günler bir an önce gelseler iyi ederler. Aksi takdirde bu sıcaklarda yaşayabileceğimi düşünmüyorum. NEM'in serinliğine alışkın kollarım kızarmaya başladılar bile. Elimi gözlerime siper edip etrafa bakınıyorum. Uzaklardan gelen üç adet aracı görünce rahatlıyorum. Sağ elimle ensemi kaşırken ensemin su içinde kaldığını fark ediyorum. Elimi yavaşça saçlarımda kaydırıyorum. Saç diplerimde aynı ensem gibi sırılsıklam. Yaptığım çok iğrenç de olsa elimi tişörtüme sürtüyorum.

"Araçlar on kişi alıyor. Sizi ikiye bölelim." diyerek bizleri ayarlamaya çalışıyor. "Bir kişi eksik..." diyor, ama cümlenin devamı gelmiyor. Gözlerimi kızgınlıkla onun suratında gezdiriyorum. Yaptığı hatanın o da farkında. Can'ın neden olmadığını hatırlıyor ve kafasını neyse anlamında iki yana sallıyor. Bu meseleyi bu kadar basite indirmesi canımı sıkıyor. Yumruklarımı sıkıyorum.

Araçlar önümüzde duruyor. Her biri siyah, dört tekerlekli ve ön kısımları hariç cam ve pencere yok. Araçlardan ikişer kişi inip bize arka kapıyı açıyorlar. Araca ilk ben biniyorum. Şunu söylemeliyim ki araç dışarıdan daha berbat durumda. Her iki tarafta da beşer koltuk, şoför kısmıyla aramızda da file benzeri bir şey var. Ön kısımdaki pencerelerin açık olduğunu görüyorum, ama dışarıda güzel bir hava olmadığı için onların açık olması bir işimize yaramıyordu. Koltuklar da hiç rahat değildi.

Tüm koltuklar dolunca kapıyı açan adamlardan biri araca girip emniyet kemeri denilen şeyi nasıl bağlayacağımızı gösteriyor. Koltuğun üst kısmındaki iki bandın uçlarını çapraz şekilde oturduğumuz yerin yan kısımlarında bulunan yerlere sokuyoruz. Adam inip ön kısma geçtikten sonra araç hareket ediyor. Biraz sonra sıcaktan mıdır yoksa bu şeye ilk kez binişimden midir bilinmez midemde bir miktar hareketlenme oluyor. Başım dönüyormuş gibi hissediyorum. Nefes alışım daralıyor. Kafamı bir yerler koymak istiyorum. Uyku sanki tüm bunları yenecekmiş gibi geliyor. Koltukta biraz kayıp kafamı koltuğa dayamak istiyorum, ama lanet koltuklar ve emniyet kemeri çok rahatsız olduğu için yapamıyorum. Derin nefesler alıyorum.

"İyi misin?" diye soruyor yanımda oturan at kuyruklu kız. Kafamı evet anlamında salladığımda o da bunun yalan olduğunu biliyor, ama aldırmıyor.

"Havasızlıktan dolayı olmalı." diyor at kuyruklu kızın yanında oturan yüzünün yarısını seçebildiğim kız. Bir şey demiyorum.

Zorlukla nefes aldığım dakikalardan sonra araç duruyor. Emniyet kemerlerimi çözdükten sonra dirseklerimi bacaklarıma koyarak ellerimle yüzümü kapatıyorum. Bunu atlatabilirim diyorum kendi kendime. Aracın kapısı açılınca kafamı kaldırıyorum. İçeriye dolan ışıkla beraber uçuşan tozları görüyorum. Ellerimi onları dağıtmak için sallayarak dışarı çıkıyorum. Nihayet hava alabiliyor olmak bir nebze olsun iyi hissetmeme sebep oluyor.

NEFERWhere stories live. Discover now