-15-

45 16 31
                                    

Hala buradaysanız sabrınız için teşekkür ederim. Lütfen artık bu kitabı bitirebileyim. (Amin)

***

Cesur da ben de ne yapacağımızı bilmiyoruz. Nefesini ensemizde hissettiğimiz adamlardan kaçmamız imkansız görünüyor. İkimiz de boncuk boncuk terlerken dükkanın sahibi adam yavaşça bize yaklaşıyor. Önce Cesur'a sonra da bana pis pis sırıttıktan sonra arkasını dönüyor. Sağ elini havaya kaldırıp bizi bırakmaları için işaret veriyor. Sonra tek ayağının üzerinde tekrar bize dönüyor.

"Demek hırsızsınız." diyor. Kafamı iki yana sallıyorum.

"Yapmak istememiştik. Paramızı kaybetmiştik." diyorum. Adam alayla kafa sallıyor. İnanacağını düşünmemiştim zaten. Sadece bir umut...

"Evet, evet." diyor. "Hapishanedeki herkes masumdur."

"Gerçekten masumuz." diyor Cesur, ama masum kelimesi bulunduğumuz durumu tam olarak karşılamıyor. Kendisi de bunu fark edip gözlerini adamdan kaçırıyor. Adam sıkıntılı bir nefes veriyor.

"Pekala. Buradan gitmenize izin veririm, ama..."

İkimiz de adamın ağzından çıkacak kelimelere odaklanıyoruz. İnsanlar hayatlarında birkaç kez zamanın gerçekten durduğunu hissedermiş, sanırım benim için o an bu an oluyor. Kaşlarım kalkıyor ve kısık bir sesle tekrarlıyorum. "Ama?"

Eliyle biraz ötemizde duran ahşap dolabı işaret ediyor. "Birinizin oraya girmesi gerek."

Gözlerimi bir Cesur'a bir de adama çeviriyorum. Sonra tekrar dolaba bakıyorum. "Nasıl yani?" diye soruyorum. Adamın kafa karışlığımızdan zevk alır gibi bir ifadesi var.

"Gelin." diyor. O önümüzde dolaba doğru ilerlerken arkamızdaki adamlar da bizi yürümemiz için itekliyor. Kısa bir an direniyorum. Sonra yürümek dışında bir seçeneğimin olmadığına kanaat getiriyorum.

Dolabın iki kapağını yavaşça açtıktan sonra içine doğru bir adım atıyor. Yeniden bir kapı açılma sesi duyuluyor ve akabinde bağrışmalar kulaklarımızı dolduruyor. Adamın arkasından biz de içeri girerken soğuk soğuk terliyorum. Burada bizi öldürseler sesimizi duyuracak kimsemiz yok, duyursak bile ikimiz de kaçak olduğumuzdan yine başımız belaya girerdi. İki ucu boklu değnek dedikleri bu olsa gerek.

Dolabın içindeki kapıdan geçtikten sonra içerideki ter kokusu midemi bulandırıyor. Hızlıca içeriyi tarıyorum ve gördüklerim beni bir miktar şoka uğratıyor. İki tane erkek ring denilebilecek bir yerde birbirlerini pataklıyor ve insanlar destekledikleri kişilerin ismini haykıyor. Yaşlıca bir adam ise tüm o kalabalıktan uzak masasına kurulmuş para sayıyor.

"Bunun yasadışı olduğunu bilmiyor musunuz?" diyor Cesur. Sesini duyurmak için bağırmak zorunda kalmıştı. Kaşlarımı havaya kaldırıyorum.

"Sence şu an çok mu yasaiçiyiz?" diyorum. Yüzünü buruşturup kafasını sallıyor.

"Öyle bir tabir bile yok!" diyor. Omuzlarımı silkiyorum. Konuşmamızın bittiğini gören dükkan sahibi konuşuyor.

"İkinizden biri o ringe çıkacak. Kazanırsanız gidebilirsiniz. Kazanamazsanız..."

Cümlesinin devamını getirmesi için ona bakıyorum, ama konuşmuyor. "Kazanamazsak?" diyor Cesur. Adam pis pis sırıtıyor.

"Size öldürmekten daha beter şeyler yaşatırız."

Cesur'la birbirimize bakıyoruz. Yıllardır dövüşmediği için oraya gidecek olan kişi bendim ve hayatımız benim ellerimdeydi. Tek başıma olsaydım gerilmezdim, ama benim yüzümden onun hayatının daha fazla altüst olmasını istemiyordum. Bu yüzden elimden gelenin en iyisini yapmalıyım.

NEFERKde žijí příběhy. Začni objevovat