Not

16.2K 1.1K 37
                                    

Bu bölüm Nick'den :)                                   

----

 

Nick’den

Herzamanki gibi sabahın köründe kalkmıştım.Bu bende bi alışkanlık haline gelmişti.İster istemez onun ölümünden sonra sabahları hergün aynı saatte kalkar olmuştum.Sanki ben daha az uyursam, daha erken kalkarsam daha çok şey yaparsam kendime daha fazla yüklenirsem o dönecekti.

Hayır o asla dönemezdi.Ama bana hissettiğim bu duygudan ancak böyle yaparsam kurtulabilirmişim gibi geliyordu.

O yüzden de bugün odamdan çıkıp akademinin bahçesine geldim. Odamda kalamazdım çünkü aynı odada kalıyorduk ve Liam kendinden beklenir şekilde her zamanki gibi horluyordu.

Bahçeye çıktığımda derin bi nefes aldım.Soğuk hava beni her zaman kendime getirirdi.

 Ani bi kararla akademinin bitimindeki  ormana yöneldim.  Şimdi neden gittiğimi bilmiyordum ama zaten uzun zamandır orayı görmek istiyordum.Evet ormanı görmek istiyordum, normal bi ormanı.Görülecek bişeyi olmayan ormanı.Bu biraz saçmaydı ama ben böyle  biriyim bazen.

Ormanda ilerledim.Duyduğum su sesine yöneldim.Bir nehrin önüne geldiğim de durdum.Hani size bu ormanın görülecek hiç bi yanı yok demiştim ya.Bu nehir işte tam görülecek birşeydi ve masmavi parlıyordu,  çok duruydu , çok güzeldi.

Ağaçlardan birine sırtımı verip oturdum.Bi kaç saat kimse Nick Monaghan’ı göremedi diye ölmezdi değil mi?Gerçi bundan bile şüpheliydim.

Arkamda sesler duydum ama bakmadım sonuçta burada her türlü canlı olabilirdi.Sincap ya da ne biliyim kuş.

“Burada ne arıyorsun?” tam arkamda bana  seslenen kişiye baktım.Kesinlikle sincap değildi.

Bu güçleri olmayan kızdı. Gözleri kızarmıştı, ağlamıştı ve hala ağlıyordu sanırım.Bu kızı ilk gördüğümde Büyük Salona süper(!) bi giriş yapmıştı.Yemin ederim onun orada ettiği hakaretleri ömrümde duymamıştım.

Sonra okulu dolaşırken tüm kızlar hayran hayran beni izlerken o okulu incelemeyi tercih etmişti.

Sonra da zaten bi kaç haftadır Blackburn ondan gıcık kaptığını ispatlamak ister gibi  Bedensel Savunma derslerinde ikimizi eşleştirmişti.
O çok kolay hamleydi ve mindere her çıktığımızda ona bir güzel ders veriyordum.Blackburn karşıma gerçek bi rakip çıkarmıyordu.Gerçi buna ne kadar sinir olsamda ona ders vermek hoşuma gidiyordu çünkü güç istatiğinin yapıldığı gün sıra bana geldiğinde ve herkes beni izleyip güçlerimi alkışlarken o kız kollarını birleştirmiş sanki hiç etkilenmemiş gibi bakıyordu.

“Sana diyorum neden buradasın? Gitsene.” Tekrar  bana seslenince ona baktım mavi gözlerinin etrafı ağlamaktan kızarmıştı.Güzel gözleri vardı.Acaba neden ağlamıştı? Umrumda mıydı sanki? Hayır hiç değildi.

Ona cevap vermedim. Önüme baktım. Önümdeki nehre. Kıyı da köşede ıssız yerlerde ağlamak ancak zavallıların işidir.Ve ben zavallıları sevmem.

Yüzüme dikkatlice baktı. “Tamam buldum.Bu oyunu biliyorum. Şimdi sessiz sinema oynuyoruz. Ve sendeee bi.....robotsun.Hani robotların ifadeleri olmaz ya.” dedi aniden.Bu kız gerçekten aptaldı.Tesadüfe bakın ki ben onları da sevmem.

Ona yine cevap vermedim.“Tamam,neden sadece defolup gitmiyorsun?Burası benim yerim.”dedi. Kızdığını anlayabiliyordum. Ama neden gidecektim ki. O gitsin.

“Buraya ilk ben geldim.”dedim.Onunla konuşmama şaşırmıştı. “Ve burada Zoe’nin özel mülküdür yazmıyor.”

Kaşları sinrli bi şekilde havaya kalktı. “Ne biliyorsun belki de yazıyordur. Belki de şu sihir şeysinden yapmışımdır ukalalar okumasın diye.Belki  de bu yüzden sen görmüyorsun.”

Verdiği cevap çok saçmaydı.Bu kız gerçekten aptaldı ve az önce bana laf sokmuştu.

“Eğer öyle bişey olsaydı onu sende okuyamazdın o zaman.Ama Dur,öyle bişey olamaz ki zaten.Sen sihir yapamazsın ki daha güçlerin bile yoktu değil mi?” Normalde insanların bu gibi şeylerine bulaşmam. Ama kız resmen bana laf sayıyordu.

Daha büyük bi öfkeyle bana baktı.Kafasını başka yöne çevirdi ve gözünden akan yaşları sildi.Sonra bana döndü. “Neden buradasın ki?Burda böyle oturuyorsun.Kafanı mı dağıtmak istiyorsun?Belli ki öyle.O zaman burada böyle benimle aşık atacağına  diğer popüler ve senin gibi ukala ,her şeyi yapabileceğini zanneden çocukların yaptığını yap: git kızlarla takıl, arkadaşlarınla eğlen, biraz iç ,gül. En azından bütün bunlar seni ifadesiz  ve duygususuz biri olmaktan daha iyi hissettirir.” Benden uzaklaştı nehre beş adım kala falan önünde durdu.Uzanıp yerden bi kaç taş alıp nehre atmaya başladı.

Neden hala buradayım ki? Neden bana kendimi sorgulatıyordu. Haklı mıydı?Duygusuz ve ifadesiz miydim? Değildim.Kesinlikle değildim.Öyleyse neden bazen öyle biriymişim gibi davranıyordum?

Kafamda bu kadar soru işareti bırakan birini neden beş dakikadır izliyordum?.Hayır ben onu değil nehri izliyordum.O sadece manzaraya dahil olan  aptal bi kızdı.Ve kesinlikle ondan hiç hoşlanmamıştım.

Ayağa kalkıp ona arkamı döndüm.Tam gidiyordum ki bana seslendi “Monaghan.Gidiyorsun. Ya da kaçıyorsun.Neden zor olanı dinlemek zor olduğu için mi?”

 Zor olan.

 Bana söylediklerini dinlemek zor olmuştu. Ama onu takmaya hiç niyetim yoktu.Ona cevap vermeden bir kez daha arkamı dönüp gittim.Sonuçta o akademinin güçleri olmayan kızıydı.

 

Zoe’den

Hani size demiştim ya Nick Monaghan defteri kapandı artık.Ama kapanan defterler açılabiliyormuşta. Bu yüzden bu sefer o defteri kapatmakla kalmadım.Kapalı bi sandığa koydum.Sandığı zincirleyip kilitledim anahtarıda tuvalete attım.

Kesinlikle o beni ağlarken görmesi gereken son kişiydi ve  bende ki bu şansla şerefsizin sabah gezesi gelmişti heralde.

O gerçekten duygusuz biriydi.Normal insanlar  tanımadıkları birini ağlarken gördüklerinde ya onu yalnız bırakırlar ya da yapabilecekleri bişey olup olmadığını sorarlar.O ikisini de yapmamıştı.Kesinlikle gıcıktı,kendi beğenmişti.Üstelik  o aptal yakışıklı yüzüyle bana bakarak güçlerimin olmadığını hatırlatmıştı o bana güçlerimini olmadığını söylediğinde boğazımda bi yumru oluşmuştu.Karanlık beni de o adamlara yaptığı gibi kendimi savunamadan öldürebilirdi.Savaşmadan, mücadele etmeden.Ben kesinlikle böyle ölmek istemiyordum. Nick Monaghan bana gücümün olmadığını söyleyerek bana kendimi öyle kötü hissettirmişti ki kendimi tutamayıp ona saydırmıştım.O sözlerin nerden çıktığını bilmiyordum.Ama atarlı bi kaç laf ettiğimdan emindim.Ayrıca bi daha oraya gittiğinde onu orada bi sürpriz bekliyor olacaktı.

Bütün bunları Bayan Dane’in İksir yapımı dersinde Bayan Dane tahtaya karahavan otunun iksirlere kattığı özellikleri anlatırken düşünüyordum ki arkamdan bi elin omzuma dokunduğunu hissettim.

Arkama baktığımda arka sıramda ve tam arkamda oturan Nick Monaghan’ın bana  katlanmış ufak bi kağıt uzatığını gördüm….

İşaretliler Akademisiजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें