Hakketmek mi?

14.7K 1.1K 42
                                    

Bu bölümde böyle bi bölüm oldu işte.Ama  bi ipucu :bir iki bölüm sonra işler  biraz değişicek.Geçen bölüm yorumlarını esirgemeyen arkadaşlar var. Çok saolun yorumları okudukça mutlu oluyoru inanın.
Bu bölüm onlara gelsinnnn :-) :-) :-) :-) :-) :-) 

----------------------------------
Bazı anlar vardır.

Sanki o an sadece sizin için önemlidirde başkalarının sikinde bile değilmiş gibi gelir hani.
İşte Bayan Blumenhant 'ın öldüğü günden beri öyle hissediyorum.
O günden beri iki gün olmuştu.
Herkesin konuştuğu yegane konu Nick'le benim canavaradan kuruluşumuzdu. Ve bi de onun başını
belaya soktuğumu düşünenler vardı , ki bu da pek yalan sayılmazdı.

Nick'le de o günden sonra hiç konuşmamıştım.Onunla yüzleşmekten korktuğumdan değil tabii.Sadece kendimi toparlamam gerekiyordu ve ben hala pekte iyi sayılmazdım.Çocuk yüzüme bile bakmıyordu.Hafta sonunu birşekilde ondan kaçarak ,Zack'le benim odamda yas tutarak ve battaniyenin altında  mendillerimle birlikte ağlayarak  bi şekilde atlatmıştım.Ama bugün pazartesiydi ve bilirsiniz bunun anlamı kafeterya da börek  ve derslerin başlamasıydı.

Aklımdaki tek soru bu değildi tabi ki.Bir de şu güçlerimin ortaya çıkması için üç günüm  falan vardı.Ne düşündüğünüzü biliyorum nasıl bu kadar rahat olduğumu merak ediyorsunuz.Ama şu iki gün içinde konuştuğum tek kişi Zack değildi.

Şaşırtıcı bi şekilde Blackburn'le de konuşmuştum.Herşey hazırdı.Blackburn ve Topluluk güçlerim olmadığı sürece akademinin benim için tehlikeli olduğunu düşünüyorlardı,bir de zaten güçlerim yoksa kalmama izin verilmeyecekti.Bu yüzden akademiden ayrılmama karar verilmişti.

Yine de Regus güçlerimin ortaya çıkacağından fazlasıyla umutluydu bu yüzden üç gün daha buralardaydım.Ne fark eder ki.

Gelelim bugüne.

Yaptığımız o aptal tartışmadan sonra anlaşmamızin hala geçerli olup olmadığından emin değildim.Hatta beni görmek istemediğine kalıbımı bile basardım ama yine de içimden bi ses daha fazla ondan  kaçamayacağımı söylüyordu. Dahası nasılsa akademiden gidecektim yani suratıma bakmasa bile fark etmeyecekti değil mi?

Sanırım.

Bu yüzden Dövüş Antrenmanı yapmak için her zamanki gibi sabahın bilmem kaçının kaçında  bahçeye çıkıp Nick'i buldum.

Bi ağacın gölgesinde oturmuş sırtını yaslamıştı kolunu başının arkasına koymuş gözlerini kapatmıştı.Müthiş yakışıklı her zaman ki Nick gibiydi işte.
Yanına yaklaştığımda kıpırdamadan , gözlerini açmadan konuştu.    "Aptal ergen problemlerinle takılır gelmezsin sanıyordum."

"Konuşmamız ge.."

"Beş."

"Ne?"

"Beş tur.Koşmayı da mı unuttun ufaklık?"

"Nick ben...."

"On oldu. Başla hadi."

"Ama.."

Gözlerini açtı. Tanrım o gözler..!

Doğrulup doğrudan yüzüme baktı.  "Yirmi mi olsun?"

Söylediğini ikiletmeden ısınıp koşmaya başladım.

Aptal.

Ne yani hiç bişey olmamış , sanki o günü hiç yaşamamışız gibi mi yapacaktık?

Onun yaptığı buydu. Ya da gerçekten umrunda değildi. Benim fikrim her ikisi de.

İçimden bi ses her ne kadar koşmamın  hiç bi anlamı olmadığını     (nasılsa üç gün sonra gidicektim) söylesede  burada aptal gibi dediklerini yapıp koşuyordum.

Koşmayı bitirip nefes nefese yanına geldiğimde  hiç bişey söylemeden dikkatle yüzüme baktı bu yüzden yüzümde bişey olup olmadığını merak ettim.

"Ne?"dedim. "Neden öyle bakıyorsun? "

Omuz silkti.

"Hem artık daha sert bişeyler öğrenmemin zamanı gelmedi mi?"

"Sert bişeyler mi  öğrenmek istiyorsun?"

Yutkundum.Nedende bunu söyleyiş biçimi beni ürkütmüştü.   " Evet.Gerçekten iri adamların yaptığı sert hareketler."

Ayağa kalktı.  "Savunma pozisyonu al."

Dediğini yapıp yumruklarımı baş hizamda kaldırıp ona doğru tam döndüm.

"Şimdi saldır bana."

Az önce  bana hiç yoktan on tur attırdığı için tereddüt etmeme gerek yoktu.Düşünmeden ona bi tekme attım. Tekmemi savuşturup sola kaydı , yumruğumu kaldırıp hamle yapacağım sırada sağ bileğimi yakalayıp kollarımı önümde çapraz birleştirdi ve sırtımı  sert bi şekilde ağaca yasladı.Şimdi sadece yüz yüzeydik ve nefeslerimiz birbirine karışıyordu.Bu kadar yakınımdayken umarım kalbimin nasıl attığını duymuyordur.
Gözlerimi yüzünden alamıyordum ve o da konuşmayıp  doğrudan yüzüme baktığı için bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Ben..." konuşmak için ağzımı açtım sırada bana daha fazla yaklaşıp beni ağaca daha da yasladı bu ,  canımın biraz acımasına yol açtı.

"Sert hareketler mi öğrenmek istiyorsun ufaklık? Öyleyse önce  öğrenmeyi hakketmelisin."

Sonra mı?

Sonra herzaman ki gibi gitti ve ben arkasından bakkakaldım. Zack beni bulana kadar orada o ağacın altında oturdum.

Niye mi? Çünkü birincisi Nick tam bi aptal.İkincisi ben de  pek akıllı değilim. Yani demek istdiğim son günlerde pek de aklı başında sayılmam.

"Hey, o ağaç artık pek de gölge sayılmaz ha."

Elini uzatıp kalkmama yardım etti.

Gülümsedim.  "Sana da günaydın Zack."

"'Hadi kahvaltı yapalım, sen gitmeden son kez yemek savaşı yapabiliriz diye düşündüm."

Kıkırdadım.  "Bu sefer olmaz."

İşaretliler AkademisiWhere stories live. Discover now