-Revirdeki Ben-

18.9K 1.1K 180
                                    

Bölüm söylediğimden geç geldiği için çoook özür...Ama uzun bir bölüm olduBu bölüm yorumlarını eksik etmeyen birine geliyor..Keyif almanız dileğiyle :)

.............................................

Uyandığımda vücudumun her yerinin sanki üzerimden çift katlı tır geçmiş gibi ağrıdığını hissettim.

Tanıdık sesler duymaya başladığımda gözlerimi aralayıp sesin sahibini buldum.

Loş ışığa gözlerim alışınca revirde olduğumu fark ettim.Başka türlüsü olamazdı zaten.

Yan yatakta Nick oturuyordu ,yanında da Bayan Roth. Sanırım alnındaki yaraya pansuman yapıyordu. Ve ne hikmetse ellerini Nick’den uzak tutamıyordu. Şimdi demeyin sakın kadın pansuman yapıyo.Eğer o pansumanı ben yapıyo olsaydım aklımdan ne senaryolar geçerdi.Ayrıca Bayan Roth çok güzeldi ve henüz yirmili yaşların başındaydı.Yaniiii…..

İç sesim ve beynimin çoook uzak kullanmadığım ıssız, el değmemiş  ücra köşelerinden gelen mantıklı kişiliğim bana stop ettirdi.

Banane ya.Hem zaten benim aldığım kararlar vardı.Uzak olmak.Uzak durmak gibi.Nick Maggie’yi unutmamıştı.Hala ona aşıktı.Ondan uzak durmak için daha iyi bi sebep olamazdı demi?

Gözlerim tekrar onlara kaydı.Bayan Roth “İşte oldu tatlım.”diye son derece şirin bi şekilde konuştu.Sonra yara bandını Nick’in alnına iyice yapışması için üzerini okşamaya başladı.

“Oha!”

“O kadar da dokunma kadın!”

Elimde olmadan ağzımdan çıkmıştı. İkisi birden bana döndüler.

“Uyanmışsın tatlım.” Bu kadının tatlım lafıyla sorunu neydi?

“Nasıl hissediyorsun?”

“Ornitorenkler beynimi kemirmiş gibi başım ağrıyor.”diye söylendim.

Nick hafifçe gülümsedi. Acı çekmem hoşuna mı gidiyordu yani? Piç.

“Bu normal. Bir gece için başını fazlasıyla belaya soktun.”

Odadan çıkarken gülümseyerek Nick’e döndü. “Dinlenin.”

Bayan Roth revirden çıkınca tam anlamıyla bir sessizlik oldu.Ne o konuşuyordu ne de ben.Aklımda tek bir şey  vardı? O da neden kafeteryaya dönmüştü? Neden kaçmamıştı? Neden ona gitmesini beni bırakmasını söylediğimde gitmemişti?  Bildiğim tek bir şey vardı:

Kaçabilirdi.

 Beni orada canavarla bırakabilirdi. Büyük ihtimalle ölürdüm, hatta kesin ölürdüm. Belki de Profesörler yetişmeseydi ikimizde ölecektik ama sonuçta ölme ihtimalini yok sayıp beni bırakmamıştı, beni korumuştu. O olmasa ölecektim.Ama neden yapmıştı bunu? Neden kalmıştı?Gerçekten Amelia’nın söylediği gibi beni önemsiyor olabilir miydi? Hayır.

Sessizliğe dayanamadığımı söylemiş miydim? Biliyorum belki yüz kere. O yüzden tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken beni şaşırtarak sessizliği ilk bozan o oldu.

“İyi misin?”  Odun Nick.Ya benim aklımdan neler geçiyor.Onun söylediğine bak.Pipin kopsun.Ya da kopmasın.

“Evet.” Ağzımdan çıkana bak, tek kelime dört harf.Bu ben değiliiiiim. Kısa cevap tarzım değil bi kere.Ama konuşamayacak kadarda keyifsizdim.

Yine sessizlik.

Ama yan gözle onu izliyorum.Sarı saçları karmakarışıktı.Ama zaten ona yakışan da buydu.O saçlara dokunmak için böbreğimi satardım ben.

İşaretliler AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin