Melekler, Şeytanlar ve Deliler

54.5K 1.5K 1.2K
                                    



Fesleğen'e, koca gezegende benim penceremdeki hap kadar saksıyı seçti diye. Kalp.

----

"Durup düşünme nedir hiç bilmez aşk. Kanadı vardır, gözü yoktur; bakmadan uçar gider. " *

Bir Yaz Gecesi Rüyası, William Shakespeare

Bir.

Ona yazmayı hep denedim.

Terapistim yazmamı tavsiye etmeden önce de denedim. Çok denedim ama yapamadım. Ne yazacaktım ki? Böyle bir durumda insan ne yazardı?

'Sevgili M, bugün çok güzel bir film izledim. Kadın aşık olduğu adama yıllar sonra kavuşabildi ve ardından bir kamyonun altında kaldı. Bilirsin, bu tip mutlu sonları severim.'

Ya da 'Sevgili M, bu kış yağmur durmak bilmedi. Ama hiç ıslanmadım, bir kere bile. M ben artık yağmurda şemsiyeyle geziyorum çünkü sana küsüm, anlıyor musun?'

Çok mu suçlayıcı? Şu nasıl?

'Sevgili M, Cihan beni bazen ağaçların yüksek dallarına dikkatle bakarken yakalıyor. Hiçbir şey söylemedi şimdiye kadar ama seni aradığımı anlamış olmalı. Sevgi denen şey nasıl bu kadar ölümcül hâle geldi?'

Ya da 'Sevgili M, bugün incirli kek yerken ağladım.'

Biraz utanma duygum kaldıysa belki 'M, özür dilerim.'

Ya da belki sadece 'Benim güzel Orion'um, seni çok özledim.'

*

En iyisi havalı bir giriş yapayım.

Her şey yine o sahnede, bir derneğin yıl dönümü gecesinde başladı.

Yani, "her şey" değil tabii. Her şeyin Büyük Patlama ile başladığını destekleyen bilimsel onlarca araştırma var sonuçta. Sadece, terapistimin bu yazma karmaşası içinde kaybolduğumu görünce sunduğu 'Ona yazamıyorsan onu yaz' önerisini (Deli saçması bir öneri. İnsan, bu dünyaya fazla geldiği için gerçekliği konusunda zaman zaman şüpheye düştüğü birini kelimelerin içine nasıl sığdırır?) izlemem gerekirse, hikayenin başlangıç noktası o geceye dayanıyor. 

Galiba.

Zamanın başlangıcı var mı? Bilmiyorum. Kendi zamanımın başlangıcı, yağmurun ilk damlasını kalbimde hissettiğim ilk gün mü? O hissi anlamlandırdığım ilk gün belki? O hep "Hızlı algılıyor, geç anlıyorsun Efes" derdi.

Cihan'sa her zamanki gibi ne onun ne terapistimin, sadece benim tarafımda. Huzursuzluğumu sezdikçe "Çürüdük dramdan be güzelim! Yaramıyorsa yazmayacaksın!" diyor.

Yaramıyor. Eskiden yazmak iyi gelirdi ama şimdi içimin baraj kapaklarını açmaktan başka bir işe yaramıyor. Terapistime karşı gelmek istemiyorum ama ben bu gözyaşlarının potansiyel enerjisini kinetiğe dönüştürüp hayatta kalıyordum, beni günde on sekiz saat aktif tutan şeyin ne olduğunu sanıyor acaba? Kariyer denen bir şey var sonuçta, biri bunu ona açıklayabilir mi?

Her neyse. Ne diyordum?

Ah, başlangıç.

Tolstoy da, tıpkı terapistim gibi, kafa tutmak istemeyeceğim kişiler listesinde. Söyleyecek bir çift lafım olmadığından değil de saygımdan. Onun kadar muhteşem yazabileceğimi asla iddia edemem ama yine de kendisine bir ekleme yapmadan geçemeyeceğim: Bazen hikayenin başlaması için şehre bir yabancının gelmesine gerek yoktur. Bazı hikayelerde şehre bir yabancı döner.

DemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin