Klişe

19.6K 1.1K 759
                                    


*yazan kişinin minik(!) notu*

Merhaba :) Nasılsınız?

Bu aslında zevk için (tamam ya, guilty pleasure olarak)  yazıp klişeliği yüzünden hızla sileceğim bir bölüm olmalıydı ama yazarken öyle çok eğlendim ki kıyamadım kendime *elini yüzüne çarpan emoji hayal edin*. Gerçekten şaşkınım, sanırım bu hikaye hep biraz böle ayakları yerden bir karış yukarıda yürüyecek. Biliyorsunuz ki yazma konusunda en sevdiğim savunma "Ne yapalım, ben de böyleymişim"den ibaret... Bakalım başımıza neler gelecek? :)

Öptüm!

*yazan kişinin minik(!) notu*

----


"Kötü fallar umurumda değil benim. Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin."
Hamlet, William Shakespeare. 


İki.


Telefonumun çok güzel bir melodisi vardı ama hiçbir melodi dinlenme aciliyeti taşımazdı.

Kısacası güzel bir rüya görüyordum ve biri beni aradığı için uyanmıştım ama melodim güzel olduğu için homurdanma hakkımı kaybetmiş olamazdım.

"Günün aydığına yönelik o yalan yanlış bilgiyi kimden aldın Cihancığım? Kandırıyorlar seni canımın içi!" dedim telefona, ince yorganımı ayrılık öncesi o son sarılma için çeneme kadar çekerek.

Tatlı bir gülüşün ardından Cihan'ın yalancı isyanı yükseldi. "Ayva reçelim bitti. Şimdi kahvaltı etmeden işe geçmek zorundayım. En sevdiğim öğündü o benim ya aç kaldım!"

Kıkırdayarak gözlerimi ovuşturdum. Gerçek dünya biz sıradan insanlar için kaldığı yerden devam ediyordu işte...

Bir duvarını yarısını kaplayan pencerenin önüne yaslı duran yatağım sayesinde neredeyse hiç kıpırdamadan havayı kontrol ettim. "O zaman, en sevdiğim sarışın yıldız bugün de kendini halktan mahrum etmemişken" dedim, güneşe bakarak, "Bana gel de kahvaltı hazırlayayım sana."

Telefonun ucundan bir anahtar sesi ve kapanan bir kapı duyuldu. "O senin yaptığın ayva reçelinden kaldı mı sende?"

"Dünya üzerinde o reçeli seven toplam üç kişi falan var zaten Cihan" dedim, yüzümü buruşturarak. O kumlu şeyin şekere bulanmış hâlinin bile bir tadı tuzu yoktu bence ama yerli Anthony'm bir gastronomi cenneti olan bu yerkürede tutmuş ayva reçelini sevmişti. "Bütün kavanozlarımı diğer iki kişiden canım pahasına koruyorum, merak etme."

"Kimin limon çiçeği ya! Şimdi bir yere uğramam lazım ama kırk dakikaya kapındayım. Ekmekler bende!"

Cihan'la birbirimizi babalarımızın işlerini birleştirdiği ilk gün tanışmış, benim lisedeki naklimin ardından ikimiz de eğitim hayatlarımızı ülkenin seçkin kabul ettiği kesimin biricik veliahtlarına kreşten doktoraya kadar eğitim ve öğrenim vadeden köklü okullardan birinde, Egemen Koleji bünyesinde tamamlamıştık. Yani bir dönem gecikmeli de olsa bu aşamayı da geçen Cihan'ın aksine, ben eğitim kısmını hâlâ tamamlayamamıştım. Ama konumuz bu değil tabii.

Kemal Amca'nın taşınır ve taşınmaz tüm mal varlığına rağmen resmî unvanlara bakınca bir pens olarak doğanlardan olamamıştı belki ama prenslik sınavla girilebilen bir bölüm olsaydı, Cihan okulu birincilikle kazanırdı. Çerçeveye ve tanınmışlığa daima önem verir, giydiği markalardan yaptığı spora kadar her ayrıntısını parmakla gösterilip iç çekilen o havalı çocuk olmak için bir laborant titizliğiyle seçerdi.

DemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin