1.Bölüm

1K 75 17
                                    

*Caroline Ellie'ye hayat veriyor. Klaus ta Liam'a. Umarım hayallerinizdeki çifti yaratabilirim.*

*Bu kitap artık hayatta olmayan kuşum Deniz'e ithaf edilmiştir.💙*

İnsan hayatım boyunca en sevdiğim şey rüya görmekti. Her gece uyumadan önce rüyamda annemi ve babamı görmeyi dilerdim. Nasıl göründüklerini hiç bilemedim. Bana benzeyip benzemediklerini de. Ailem hiç yoktu. Yetimhanede büyüyenler ailesinin olmamasından sızlanır durur. Bense onlara özenirdim. En azından gece yağmurda ıslanmıyorlardı. Önlerine yemek geliyordu. Yatakta kıvrılıp uyuyorlardı. Benim yatağım sokaktı. Yağmurun altında, yerde bir dakika uyuyabilmek için gözlerimi sımsıkı kapatırdım. İçimden ölmek için yalvarırdım ama ölemezdim. Açlıktan bir süre sonra aç olduğumu bile hissetmezdim. Açlık duygumun yerini koca bir boşluk alırdı.

O yüzden beni sokakta dolaşırken gören Bayan Melanie'yi görür görmez sevmiştim. Bana acıyarak bakması bile sevgime engel olmamıştı. Yanına gitmiştim.
"Efendim nolur beni yanınıza alın. Size hizmet ederim," diye yalvarmıştım gözlerine bakıp. Kabul etmişti o da. Benim bir hırsız olduğumdan şüphelendiğini biliyordum. Beni test etmek için mücevherlerle dolu bir sandığın olduğu odayı temizlememi istemişti. Hiçbir şeyi ellememiştim tabi. O da bana hep güvenmişti. Kocası ölene kadar. Onlarla yemek yememe izin veren o tatlı kadın gitmiş, yerine kötü kalpli biri gelmişti sanki. Onu tanımakta zorlanıyordum. Aklını günden güne yitiriyordu sanki. Bir gün çok mutluydu, diğer günse çok mutsuz. Hatta bir gün boğazımı sıkarak kocamı sen öldürdün demişti. Zor ikna edip evden kaçmıştım. İşte o gün bembeyaz yüzlü bir adamla karşılaştım. Gözleri karanlıkta kor gibi parlıyordu.
"Merhaba tatlı Ellie," demişti bana bakarak. Adımı nereden biliyordu? Ellie ismini rüyalarımda duyardım. Yüzünü asla göremediğim bir kadın canım Ellie'm diye fısılardı kulağıma doğru. Nefesi kulağıma dokununca kendimi güvende hissederdim.
"Def ol git buradan! Katil tipli herif! Yoksa çığlık atarım."
Güldü. Sarhoş olmalıydı. Sendeleyerek gelip tam önümde durdu. Eliyle sarı saçlarımı okşadı.
"Atmazsın. Seni doğduğun günden beri tanıyorum. Melanie'yi yanına ben gönderdim."
Kaşlarımı çattım.
"Yalan söylüyorsun. Bırak beni gidiyorum ben," diyip kaçmaya çalıştım. Ellerimi sımsıkı tutuyordu. Gözlerime bakarak konuşmaya başladı.
"Aradığın cevaplar bende. Aileni tanıyorum. Beni burada, bu ormanda bulabilirsin. İlerde sarı kulübem var."
Arkasından büyük bir hayretle baktığımı şu an bile hatırlıyordum. Kimdi bu adam ve beni nereden tanıyordu? Adımı bir tek Bayan Melanie biliyordu.
Günler geçtikçe sarı kulübeye gitme isteğim katlanarak artıyordu. En sonunda Bayan Melanie'nin ilaç içip uyuduğu bir gün dışarı çıktım. Yanıma bıçak ta almıştım. Sarı kulübeye gidip kapıya vurdum. Güneş gözlerimi kısmama neden oluyordu. Kapı açılınca soluk benizli adama baktım. Sanki bir şeyden korunuyor gibiydi. Birinden saklanıyormuş gibi.
"İçeri gel," dedi ve beni kolumdan tutarak içeri çekti. Kapıyı kapattığında son aydınlık ta geride kaldı. Pencerelere siyah kağıt yapıştırılmış gibiydi. Kulübe o kadar karanlıktı ki adım bile atamıyordum. Adam gaz lambasını yaktı. Önümdeki koltuğa oturdum.
"Anlat bakalım. Ailemi nereden tanıyorsun?" Dedim düz bir sesle. Deliler gibi sırıttı.
"Çok eskiden beri tanıyorum. Bu arada annen seni doğururken öldü."
Annem beni doğururken mi ölmüştü? Gözyaşlarım akmaya hazır bir şekilde göz pınarlarımda birikirken yutkunup direnmeye çalıştım.
"Babam? O nerede?" Dedim ağlamaklı çıkan ses tonumla. Adam dudaklarını yaladı.
"Baban aslında..."
Kapı vurulmaya başladı. Panikle ayağa kalktım. Bayan Melanie beni takip etmiş olabilir miydi? Adam kapıya koştu. Birazcık aralayıp gelene baktı.
"Olamaz," diye fısıldadığını duydum. Adam bana dönüp arka tarafı işaret etti.
"Hemen arkadaki gizli kapıdan çık ve koşmaya başla. Çabuk ol!"
Dediğini yaptım. Son hızla koşarken kulübeden gelen kavga seslerini duyabiliyordum.

Karanlık DüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin