4.Bölüm

445 44 14
                                    

Liam önüme geçip bana siper oldu. Aslında tam tersi olması gerekiyordu. Yine de sesimi çıkarmadım. Adamlar ellerindeki sopaları sıkıca kavrayıp bize doğru yürümeye başladılar.
"Nicholas'ın selamını getirdik," dedi en uzun boylu olan. Üvey babasıydı işte. Bu adam ölümü artık hak etmişti. Liam konuşmaya başladı.
"Onun derdi benimle. Kız gitsin."
Adamlar kahkaha attılar.
"Bu kızında ismi geçti konuşmamızda. Yine şanslı biriymişsin. Gece adını sayıkladığın kızla birlikte öleceksin."
Liam'a baktım. Yere bakıyordu. Daha bana bunu söyleyemeden adam tak diye söylemişti. Onun için ağır olduğunu biliyordum. Bunu bir kenara bırakıp yapmam gereken hamleyi düşündüm. Buhar olamazdım. Liam'ın vampir olduğumu anlayacağı şekilde dövüşemezdim. Derin bir nefes aldım. Yine doğaçlamaya sarılacaktım anlaşılan. Adamlar hep birlikte koşmaya başladılar. Ellerindeki sopaların zincirlerinin sesi ayakkabılarının çıkardığı sese karışıyordu. Derinden gelen bir hırlamayla öne atıldım. İki adam Liam'a saldırdı. Bana bir tanelerini layık görmüşlerdi. Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrıldı ve sopayı kavrayıp adamın boğazına dayadım. Adam büyümüş gözlerle bana bakıyordu.
"Diğerlerini al ve git," diye tısladım. Adam korkudan alay bile edemiyordu. Bir anlığına gözüm arkada yerde yatan Liam'a kaydı. İki adam zincirli sopayla ona vuruyorlardı. Sopayı tutan elim gevşedi. Bir sonraki anda yerde yatıyordum. Adam üzerimdeydi. Cebinden işlemeli bir hançer çıkardı. Benim zamanımdan kalan hançerlere benziyordu. Adam elini kaldırınca Liam'a baktım. Kanlar içindeydi. Biraz daha geç kalırsam ölecekti. Adam hançeri kalbime indirdi. Hışımla kalkıp hançeri çıkardım. Adam asıl şimdi dehşete düşmüştü; çünkü hançerde tek damla kan yoktu.
"Sen... Aman tanrım. Kanamamış bile."
Hançeri boğazına dayadım. Belki evliydi. Belki de çocuğu vardı. Ne düşünüyordum ben böyle? Eskiden olsa gözümü bile kırpmadan öldürürdüm onu. Hançeri boğazından çekip Liam'ın yanına koştum. Adamlar kaçıp gittiler. Liam perişan bir haldeydi. Yüzü ve montu kanla kaplanmıştı. Zor açtığı gözlerinin ardından bana baktı. Bu haldeyken bile gülümsemeye çalışınca ağlamaya başladım. Yanında diz çöküp yaralı elini tuttum.
"Ellie seni koruyamadım. Affet beni."
Başımı iki yana salladım.
"Üç kişiydiler. Bir şey yapamazdın. Konuşma lütfen. Ambulans çağıracağım."
Elim Liam'ın elindeyken ambulansı aradım. Bu arada içimden acı kesme büyüsünün sözlerini tekrarlamaya çalışıyordum. Çok eskiden Bayan Melanie'nin kitabından bir kez okumuştum. Latinceydi. Hatırlayınca içimden tekrarlamaya başladım. Ambulans gelince hemen Liam'ı sedyeye koydular. Yanına bindim. Elimi tuttu yine. Kanla kaplı olmasına rağmen içimde hiç onu ısırma isteği yoktu. Bu iyiydi. Burnunu kaplayan hava tüpünden konuşabildiği kadar konuşmaya çalıştı.
"Bana en mutlu anını anlatır mısın?" Dedi gülümseyerek. Ağlamamı durduramıyordum. Belki de birazdan ölecekti. Benim kötü biri olduğumu bilmeliydi.
"Bak Liam. Ben aslında... Senin peri kızın olamam. İyi biri değilim ben. Ben bir ka..."
Elimi sıktı.
"Sen benim peri kızımsın. Kötü biri olsan da. Lütfen güzel şeyler anlat."
Derin bir nefes aldım. Ağlamam biraz durmuştu.
"Tek bildiğim masalı anlatacağım. Eski zamanlarda yaşayan sarı saçlı minik bir kız varmış. O kadar yalnızmış ki gece yıldızlarla konuşurmuş. Ailesi yokmuş. Bir gün annemi ve babamı bulursam onları hiç bırakmayacağım dermiş. Bazen yıldızlar göz kırparmış ona. Bir gece kar çok yağarken küçük kız tir tir titriyormuş. Elbisesi o kadar inceymiş ki soğuk rüzgar vücudunda dolaşıyormuş sanki. Yoldan geçen yaşlı bir kadın kızın haline acımış. Çıkartıp paltosunu kızın üzerine sermiş. Kız dolu dolu gözlerle kadının yeşil gözlerine bakmış. Kadın gülümsüyormuş."
Liam gözlerini kapattığı için durdum. Bu hikaye benim çocukluğumdan bir anımdı. Ambulans durunca Liam'ın sedyesini hızla hastaneye soktular. Görüş açımdan uzaklaşana kadar yağmurun altında durdum. Tam şu anda Liam'ın hayatından çıkıp gidebilirdim. Belki başta biraz üzülürdü ama onunla daha fazla zaman geçirirsem bundan bin kat fazla üzülecekti. Siyah bir kuş üzerimden geçerken gökyüzünde süzülüşünü izledim. Gözyaşlarım benden bağımsız akıyordu.
"Keşke ölebilsem," diye fısıldadım gökyüzüne doğru. Şu anda bir mucize olması için her şeyimi verirdim.

Karanlık DüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin