16.Bölüm

170 28 7
                                    

Özlemek kadar içimi yakan başka bir şey yoktu. Eskiden rüya görmeyi özlerdim. Rüyalarımda bir ailem olduğunu görürdüm hep. Annem saçlarımı örürdü. Babamla bisiklet kullanırdık. Doğum günlerimi kutladığımızı da görürdüm. Kendime ait bir odam olurdu. Güzel bir odam. Prenseslere yakışacak güzellikte. Gözlerimi diktiğim yatağıma bakmaya devam ettim. Her yerde onun hatıraları vardı. Bu yatakta uyumuştu. Bütün gece onu izlemiştim. Hayatını kurtarmıştım. Üvey babasını öldürmüştüm. Hepsi onun içindi. Onun için çok çabalamıştım. Onu hiç tanımayan biri benden çalsın diye miydi? Lanet olsun, onu çok özlüyordum. Susuzlukla yanan boğazım daha çok acımaya başlamıştı. Israrla avlanmıyordum günlerdir. Belki biraz daha dayanırsam susuzluktan ölürdüm. Bu mümkün müydü bilmiyordum ama deneyecektim. Kapı açıldı ve biri içeri girdi.
"Sana bir bardak getirdim," dedi elindeki kan dolu bardağı gösterip. Lisa'ya bir süre bakıp bakışlarımı kaçırdım. Tam karşıma oturdu. Bakışlarımın karşısına.
"Daha önce avlanmadığı için ölen birini hiç duymadım. Seni en iyi anlayacak olan benim. Benim de sevgilimi elimden aldılar. Hem de asla geri dönmemek üzere. Senin umudun var en azından."
Acıyla güldüm.
"İki hafta oldu. Beni hatırlamıyor işte. Vivian onu tek bir an bile yalnız bırakmıyor. Hafızasını da o silmiş. Silerken John gösterdi."
Lisa bir şey hatırlamış gibi kaşlarını çattı. Ayağa kalkıp odada volta attı. Sonra durup bana döndü.
"Çok eskiden tanıdığım bir arkadaşım vardı. Hafızası silinen kişilerin anılarını geri getirebiliyordu. Eğer onun yerini öğrenebilirsek bu işi hallederiz."
Bir an kalbim umutla doldu. Yanına gidip elini tuttum.
"Halledebilir miyiz gerçekten?" Dediğimde gülümsedi.
"Evet."

Bütün gece Lisa'nın arkadaşı Jessie'ye dair internette iz aradık. Bir sürü adresi vardı ama hengisinin güncel olduğunu bilmiyorduk. Hepsi de çok uzaktı. Biri Rusya'daydı. Biri Avusturya'daydı. Biri de Fransa'daydı. Hepsine gitmeye kalksak en az iki haftamızı alırdı. Zaman geçtikçe Liam'ın beni hatırlaması daha da zorlaşıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Bana dair aklında az bir şey kaldıysa bile zaman geçtikçe silinikleşecekti. Başka bir çözüm yolu bulabilmek için düşünmeye başladım. Dimitra... Beni dönüştüren vampirin adresini söylemişti bana. Eğer çalışırsa Jessie'nin yerini de bulabilirdi belki. Ertesi gün Dimitra'nın evine gittik. Annem beni yalnız bırakmak istemiyordu çünkü yalnız kalınca Vivian'ı öldürmekle ilgili planlar yapıyordum. Dimitra'nın evine girdik. Annemle kucaklaştılar. Ne kadar üzgün olduğu mor göz altlarından belliydi. Haftalardır hiç uyumamış gibi görünüyordu. Onlar annemle muhabbet ederken Liam'ın odasına girdim. Kokusu burnuma dolunca içimden ağlamak geldi. Ah, Liam sana sarılmayalı asırlar geçti sanki. Şimdi Vivian'a sarılıyorsun. Gözüm mavi bandanaya takılınca elime aldım. Vivian'ın kokusu vardı üzerinde. Demek onu buraya getirmişti. Cebimden çakmağı çıkartıp bandanayı yaktım. Elimde yanmaya devam ederken büyük bir öfkeyle ona bakıyordum. Daha sonra ev yanmasın diye bulduğum eski bir havluyla söndürdüm. Annem içerden onuncuya filan seslendiğinde dışarı çıktım. Dimitra tahmin ettiğimden daha çok perişandı.
"Ben bir kurtadamı sevmiştim ama onlar onu vampir yaptı."
Aklıma ben küçükken sırf Volturiler istedi diye insana çevirdiği geldi. Çok güvendiği Volturiler oğlunu elinden almışlardı.
"Birini bulmamız için yardımın gerek," dedim düz bir sesle. Onunla Liam'ın yasını tutmak istemiyordum. Beni insana dönüştürenin o olduğunu öğrendiğimden beri ona bakış açım değişmişti çünkü. Dimitra başını sallayıp odaklanmaya başladı.

Uzun bir uğraştan sonra Jessie'nin şans eseri buraya yakın bir yerde olduğunu öğrendik. Dimitra çok üzgün olduğu için güçlerini tam olarak kullanamıyormuş. Her üzgün olduğunu söylediğinde bana imalı imalı baktı. Ona sarılmamı istiyor gibiydi. Sarılmadım. Akşamüzeri Jessie'nin adresine gittik. Evin kapısını tıklattım. Lisa ve benim gitmemiz daha uygundu. Onun arkadaşıydı sonuçta. Kapı açılınca Lisa hemen Jessie'ye sarıldı. İçeri girdik. Lisa durumu Jessie'ye anlattı.
"Yapabilirim ama hafızasını geri getireceğim kişi yanımda olmalı. Uzaktan yapamam."
Liam'ı nasıl Jessie'nin yanına getirecektim? Bu kötü olmuştu. Yine de bir çaresini bulmalıydım. Derin bir nefes aldım.
"Bu gece halledebilir miyiz?" Dedim gergin bir ifadeyle. Lisa boğazını temizledi.
"Acele etme Ellie. Önce plan yapmalıyız. Liam'ı yalnız bulmalıyız. Ayarlayınca Jessie'yi çağırırız."
"Kendi kendine hatırlamasının bir yolu yok mu?" Dedim Jessie'ye bakıp.
"Kendisi istemeli bunu. Eğer gerçekten isterse hatırlar. Onunla konuşmalısın. Herhagi bir anısı bile ona her şeyi hatırlatabilir."
Başımı salladım. Dedikleri kalbimde bir ümidi yeşertmişti.

Eve döndüğümüzde karanlık olmuştu. Bizim evin yakınlarındaki parkta birinin olduğunu gördüm. Liam'dı bu. Aklıma Jessie'nin söyledikleri geldi. Onunla konuşmalısın. Yanına gidip oturdum. Tıpkı daha önceki zamanlarda yanına oturduğum gibi. Sanki yine buluşmuştuk. Boğazımda oluşan yumruyu dağıtmak için sertçe yutkundum.
"Ne yapıyorsun burada?" Dedim titrememesi için büyük çaba harcadığım sesimle.
"Sanırım kayboldum. Evimin yolunu hatırlamıyorum. Vivian gelene kadar burada oturmak istedim."
Karanlık olduğu için şanslıydım çünkü Liam gözyaşlarımı görebilirdi. Bana dönünce gülümsemeye çalıştım.
"Neden Vivian'a bu kadar kızgınsın? Sana ne yaptı?" Dedi merakla.
"Benden çok sevdiğim birini çaldı," dedim acıyla. Gözlerime baktı.
"O kişi ben miyim?"
Elimle gözlerimi sildim.
"Evet. Benimle ilgili bütün anılarını silmiş. Sen insandın eskiden. Biz sevgiliydik. İnan bana Liam bu iğrenç dünyanın içine girmemen için her şeyi yaptım. Seni korudum hep. Böyle olacağını bilseydin Vivian'ı ilk gördüğüm an yok ederdim. Hiçbir şeyi hatırlamıyor musun?"
Kaşlarını çatıp hatırlamaya çalıştı.
"Hayır ama hatırladığım birkaç detay var. Pamuk şeker yiyip gülen sarışın bir kız çocuğunu hatırlıyorum. Dönme dolaptayız galiba. Sonra yüzünü tam hatırlamadığım biriyle Elvis dinliyoruz. Bir de sık sık hastanede olduğumu hatırlıyorum. Biri bana şarkı söylüyor."
Kendimi tutamayıp ona sarıldım. Bir an donup kaldı ama sonra o da bana sarıldı.
"Bunları sen, ben ve Angel yaptık. O anılar bize ait. Elvis'i benim odamda dinledik. Şarkı söyleyen bendim ve Angel pamuk şeker yiyordu. Hatırlamak senin elinde. Lütfen Liam hatırla beni. Vivian seni sevmiyor." Doğrulup ona baktım.
"Bize gel. Hafızanı geri getirecek birini bulduk. Her şeyi hatırlayacaksın."
Gözleri ümitle parladı.
"Gidelim."

Sise dönüşüp Liam'ı sardım ve mümkün olan en kısa sürede eve vardık. Vivian bizi bulmadan şu hafıza işini halletmeliydik. Liam'ı odama götürdüm. Etrafına bakınıyordu. Lisa Jessie'ye ulaşmaya çalışırken biraz daha Liam'la konuşmaya karar verdim.
"Bu yatakta uyumuştun. Üvey baban seni evden kovmuştu."
Elvis şarkısı açtım. Liam'ın hatırlamaya çalıştığı çok belliydi. Bir süre sonra hızla kapattığı gözlerini açtı.
"Hatırlıyorum. Üvey babamın adamları beni dövmeye çalışmışlardı ve sen beni kurtarmıştın."
Gülümsedim.
"Evet. Hatırlıyorsun."
O kadar mutluydum ki Lisa içeri girince fark etmedim bile.
"Jessie telefonlarıma cevap vermiyor. John onu getirmek için gitti. Umarım zamanında gelir."
Yutkundum.
"Hemen dönmeleri lazım. Vivian gelirse kavga çıkacak. Hepimiz tehlikeye gireriz o zaman."
Liam boğazını temizledi. Gözleri çelik gibi bakıyordu. Bir an için korktum. Kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.
"Vivian bana yalanlar söyledi. Ellie beni öldürmeye çalışmış göya. Ailen öldü dedi. Annem varmış. Geçmişim öyle karanlık ki hiçbir şeyi net olarak hatırlamıyorum. Babam kurtadammış mesela. Annem onun genleri sayesinde Vivian'ın dumanına dayanabildiğimi söyledi. Benim de özel güçlerim var. Kurtadam ve vampir gücüne sahibim. İki güç birarada. Bir vampiri çok kolay bir şekilde öldürebilirim. Vivian gelirse onu da öldürebilirim. Bu yaptıkları karşılıksız kalmayacak."
Gözlerim dolmuştu. Aslında tek yapmam gereken onunla konuşmakmış. Kendimi boşuna üzmüşüm. Annem hızla içeri girince yerimde zıpladım.
"Vampir kokusu aldım. Biri geliyor. Vivian olabilir. Hazırlıklı olalım."
Kalkıp esneme hareketi yaptım. Lisa parmaklarını çıtlattı. Liam'a baktım. Yüzü ifadesizdi ama gözlerindeki nefreti hissedebiliyordum. Hep birlikte salona geçtik. Kapı çalındı. Liam elimi tutunca ona sevgiyle baktım. Gülümsedi.
"Açın şu lanet kapıyı. Komşular anlayacak."
John'un sesiydi. Hemen kapıyı açtım. Yanında Jessie de vardı. O kadar acele ediyordum ki Liam'a tekrar kavuşmak için içerdeki odaya vampir hızımızla gittik. Jessie Liam'ın karşısına geçti ve özel gücünü kullanmaya başladı. Liam gözlerini kapatmıştı. Zaman geçtikçe Liam anılarının etkisiyle gülümsüyordu. Yaklaşık yarım saat sonra dışardan sesler gelmeye başladı. Fernando nihayet odasından çıktı.
"Dışarda birisi var ve çok sinirli. Kimse uyanmadan çıkın."
Jessie ve Liam'ı bırakıp çıktık. Henüz işleri bitmemişti. Vivian saf bir öfkeyle bize bakıyordu. Kızıl saçları alev almış gibiydi.
"Daniel'ı geri verin! İki saniyeniz var!"
Güldüm.
"O Daniel filan değil. Liam. Benim Liam'ım. Sana ait olmayan birini geri alamazsın," dedim düz bir sesle.

Karanlık DüşlerWhere stories live. Discover now