14.Bölüm

190 26 9
                                    

Kırılan kapının sesi her yeri doldurmuşken her ihtimale karşı buhar oldum. Kapıya saniyeler içinde ulaştım. Volturiler ilk aklıma gelenlerdi ama kapının yanında kimse yoktu. Onlar da benim gibi şekil değiştiriyor olabilirdi. Haklarında çok az şey biliyordum. Odaklanıp vampir kokusu almayı bekledim. Koku biraz uzakta gibiydi. Karşıdan biri sallana salllana geliyordu. Sarhoş gibiydi. Normal görünümüme döndüm çünkü buhar halindeyken gülmek zor oluyordu. Fernando sarhoş taklidi yapmaya devam ederken gülmeye başladım. Yanıma gelince durup bana baktı.
"Çok mu komik El? İnsanlardan bıktım. En iyisi sarhoş numarası yapmak. Beni görünce kaçıyorlar. Daha az muhattaplık. Çaktın mı?"
Elini Jack Sparrow gibi alnına koyup selam verince kahkaha attım. Johnny Depp onun favorisiydi. Bakışlarımla etrafı taradım. Kapıyı kim kırmıştı? Daha da önemlisi neden kırmıştı? Huzursuzca iç geçirip kapıyı kapattım. Bu, birinin numarası olabilirdi. John'un beni beklediğini hatırlayıp odasına gittim. Lisa ve annem de oradaydılar. John'un yatağına karşılıklı oturduk ve ellerimi avuçlarına aldı.
"Hazır mısın?" Dediğinde başımı salladım.

Liam evden çıkarken ona soru soran Angel'a ters ters baktı. Normalde her sabah Angel'a sarılır ve eve dönerken ne almasını istediğini sorardı. Kapıdan çıkmak üzereyken annesi seslendi ama dönüp ona bakmadı bile. Tamamen farklı biri gibi davranıyordu. Vivian onun zihniyle oynamıştı. Bundan emin sayılırdım. Evden çıkınca Vivian geldi.
"Gidelim mi? Annenle vedalaştın mı?" Dedi sanki uzun zamandır tanışıyorlarmış gibi. Bu, sinirime dokunmuştu. Onunla öyle konuşmaya hakkı yoktu. Liam omuzlarını silktiğinde daha da şaşırdım.
"Gerek yok. Bu şehirde daha fazla kalmak istemiyorum. Hemen gidelim."
Bu şehirde daha fazla kalmak istemiyorum demişti. Ben vardım, Angel vardı. Bunu nasıl söyleyebilirdi? Liam gidip Vivian'ın elini tuttu. Görüntüyü durdurup Liam'ın yüzüne baktım. Bakışlarından ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum. Bir çeşit büyünün tesiri altında mıydı gerçekten? Her zaman gülümser gibi bakan gözleri donuk bakıyordu. Geçmişten kesiti devam ettirdim. Yürümeye başladılar. Annem yanlarından geçti. Geçerken Vivian Liam'ın elini sımsıkı tuttu. Annemi tanıyordu ve bana söyleyeceğini biliyordu. Lanet olası kızıl yılan! Ondan nefret ediyordum. Ormana girdiler. Liam durdu. Merakla izliyordum.
"Dur. Gitmek istemiyorum. Geri dönelim."
Sesi normal haline dönmüştü. O sevdiğim tonuna. Vivian ellerini hızla oynattı. Liam göremezdi ama ben vampir olduğum için görmüştüm. Ellerinden şeffaf bir duman çıktı. Vampir dışındakilerin görmesi imkansızdı. Duman Liam'ın burun deliklerinden içeri girdi. Liam'ın bakışları aniden değişti. Robot gibi Vivian'ın elini tuttu ve ilerlemeye devam ettiler. Bir süre yürüdüler. Sonra Liam birden yere yığıldı.
"Büyüyü abarttım galiba," diyen Vivian Liam'ı kucağına aldı. Boynundaki kolyeye dokunduğu gibi esmer bir vampir önünde belirdi. Vampirin gözleri kehribar rengindeydi ve acımasız bakışlara sahipti.
"Bu mu?" Dedi duygusuzca. Vivian başını salladı.
"Volturiler çok memnun kalacak. Aferin Vivian."
Üçü birlikte yok oldular. John görüntüyü kapattı.

Ayağa kalktım. Volta atmaya başladım.
"Volturilerle Liam'ın ne ilgisi olabilir? O sadece bir insan," dedim anneme bakarak. Sonra gerçek aklıma dank etti. Liam'ın babası kurtadamdı. Vampir kurtadam düşmanlığı. Liam'ı ortadan kaldırmak istiyor olabilirlerdi. Vivian da aracı olmuştu. Annem elini omzuma koydu.
"Liam ölmemiş. Seni isteyerek te bırakmamış."
Sinirle güldüm.
"Ölmediğini bilmiyoruz ki. İki gün oldu. Belki de çoktan ölmüştür. Volturiler bunu yaptıysa onları yok ederim. Bir yolunu bulup yaparım bunu. İsimleri bile tarihten silinir."
Lisa'nın rengi atmış gibiydi. Yanına gittim.
"Sorun ne?"
Yutkundu.
"Erkek arkadaşımı öldüren o kızıl saçlı kızdı. Şeffaf dumanla öldürmüştü onu. Aynısını Liam'a yaptı. Erkek arkadaşım vampirdi ama dayanamadı. Liam nasıl dayanabilir?"
Yumruklarımı sıktım. Demek o yüzden bayılmıştı Liam. Vivian'ı ellerimle yok edecektim. Pencereyi kırıp dışarı çıktım. Hepsi peşimden gelip beni durdurmaya çalıştılar. John belimden tuttu. Kurtulmak için çırpınıyordum.
"Bırak beni! Gidip onları yok edeceğim. Liam'a bunu yapamazlar. Önce gelip ayrılmamızı söyledi. Şimdi de onu Volturilere götürdü. Yerini bulup onu paramparça yapacağım."
Annem önüme geçip yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Yerlerini bilmiyoruz. Gidemezsin kızım. Lütfen sakin ol. Beklemekten başka çaremiz yok."
Biraz sakinleştiğimde John kollarını gevşetti. Gözlerimi kapatıp sakin olmaya çalıştım. Karşımda Angel'ı görüyor gibiydim. Sinir bozukluğundan hayal görüyordum galiba. Yanında Dimitra da vardı. Gayet gerçekti. Onu bu kadar vampirin yanına nasıl getirirdi?
"Nicole, Angel evde durmadı. Buraya getirmek zorunda kaldım."
Dimitra anneme bakıyordu. Angel onun elini bırakıp bana sarıldı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Angel'a git diyemezdim. Liam yokken hiç olmazdı. Angel elimi tutup beni kapıya yönlendirdi.
"Odanı merak ediyorum Ellie abla. Bana gösterir misin?" Dedi tatlı bir ses tonuyla. Başımla onayladım. Odama girdiğimizde kapıyı kapatıp arkama yaslandım. Angel etrafa bakıyordu. Bayan Melanie'nin bana hediye ettiği aynaya baktı. Çok eskiydi. Beni dönüştüren vampiri beklerken kullandığım kibrit çöplerine baktı.
"Bunları neden çöpe atmadın?" Dedi merakla. Gülümsemeye çalıştım.
"Hatıralarımı seviyorum. Bence bize geçmişi hatırlatan şeyler çöpe atılmamalı."
Kibrit çöplerini özenle yerine koydu. O etrafa bakarken ben de Liam'ı düşünüyordum. Ayrıca Angel gece burada kalamazdı. Dimitra da tuhaf davranıyordu hep. Angel'ı kime emanet edecektim? Yine de en güvende olacağı yer burasıydı. Odadan acil ihtiyaçlar dışında çıkmamasını sağlarsam sorun olacağını sanmıyordum. Düşündüğüm gibi tuvalet dışında odadan çıkmadı. Uykusu geldiğinde ona eski bir masal anlattım ve hemen uyudu. Burada olmaktan çok keyif aldığı her halinden belliydi. Liam'ı çok özlediği de.

Gün ağardığında camdan dışarı bakıyordum. Sanki bütün vücudumu sıkan bir mengenenin içindeydim ve kımıldayamıyordum. Ruhum sıkışıyordu. Liam'dan haber alamadığım her an ölüyor gibiydim. Keşke en azından hayatta olduğunu bilseydim. Her şey daha iyi olurdu. Angel'ın yanına gidip saçlarını okşadım. Çok güzel uyuyordu. Benim küçüklüğümde uyuduğum gibi. Elini öptüm. Kapı açılınca oraya dönmedim çünkü artık hiçbir şey umrumda değildi.
"Ellie, bu önemli."
Kapıya dönünce Lisa'yı gördüm.
"Ne oldu?" Dedim kayıtsızca. Yutkundu. Yüzü kül gibiydi. Kaşlarımı çattım.
"Haber geldi. Birkaç Volturi az önce buralarda görülmüş. Gelebilirler."
Ayağa kalktım. Savaşa hazırlanan bir savaşçı gibi hissediyordum. Odadan çıktık. Angel uyuyabilirdi. Salondan geçerken annem yanıma geldi.
"Sakın ters bir şey söyleme. Kızarlarsa her şey yapabilirler."
Ona bakmıyordum bile. Büyük bir güç kullanarak kolumu tuttu. Durdum.
"Seni yok ederler. Duydun mu beni?" Diye bağırdığında ona baktım. Alayla güldüm.
"Liam yok olduysa hâlâ var olmak istemiyorum zaten. Bu vicdan azabıyla yaşayamam. Benim yüzümden ölmüş olduğu gerçeğiyle yaşayamam."
İkisine de tek tek baktım.
"Siz gelmeyin isterseniz. İkinizin de onlarla kötü geçmişi var. Ben tek giderim."
Başlarını olumsuz anlamda salladılar. Geleceklerdi. Angel biz yokken ne yapacaktı? Annem zihnimi okuyup Dimitra'ya haber verdi. O gelecekti. Kapıyı açıp ormana gitmeye hazırlandım. Muhtemelen orada olacaklardı. İnsanların arasında olmak isteyeceklerini sanmıyordum. Üçümüz de ormana gittik. Yoklardı.
"Sizi bekliyoruz," diye bağırdım etrafa doğru. Çok geçmeden ayak sesleri duyuldu. Toplam beş kişiydiler. Annem elimi sıktı. Hiçbirini tanımıyordum ama sanki içlerinden birini tanıyormuş gibi hissediyordum. O, konuşmaya başladı.
"Merhaba kızım."
Sesi toktu. Ses tonundan ziyade söyleyiş şekli midemi bulandırmıştı. Son kelimeyi en nefret ettiği şeyi söyler gibi söylemişti. Ona nefretle baktım.
"Nerede o? Liam nerede?"
Sesim tehditkar çıkmıştı. Tam istediğim gibi.
"Beni merak etmiyor muydun? İlk kez babanı görüyorsun ve o basit insanı mı soruyorsun ilk olarak?"
Tarih filmlerindeki krallar gibi konuşuyordu. Bu halinden nefret etmiştim. Başımı dikleştirdim.
"Bir an bile merak etmedim. Beni hiç görmeyen birini neden merak edeyim? Soruma cevap ver ve eskiden olduğun gibi yok ol hayatımdan."
Annem elimi bir kez daha sıktı. O adam anneme bakıyordu şimdi.
"Nicole? Sonunda kızını buldun demek. Hazine arayanlar bu kadar aramamıştır hazinelerini."
Kahkaha atınca iyice zıvanadan çıktım.
"Yeter artık! Liam'ı teslim edin ve defolup gidin! Senin şu zırvalıklarınla uğraşacak vaktim yok."
Gözlerini kıstı.
"Senin iyi bir eğitime ihtiyacın var. Benim nasıl böyle seviyesiz bir kızım olabilmiş?" Dedi gözlerini devirerek. Hırladığımda korkar gibi oldu. Boğazını temizledi.
"Vivian, gel."
Nihayet o yılanı görecektim. Başımı yana çevirdim. Tüm gücüm tükendi o anda sanki. Vivian kenara çekildi ve o ortaya çıktı. Liam, karşımda duruyordu. Ölmemişti. Yaralı bile değildi. Ona doğru sarılmak için atılacakken gözlerindeki ifade durmama neden oldu.

Karanlık DüşlerWhere stories live. Discover now