18.Bölüm

183 22 8
                                    

Saat öğlene gelirken annemle Dimitra'nın evine gittik. Lisa Angel'la kalmıştı. Sokaklar çok kalabalıktı. O yüzden yürüyerek gitmek zorunda kalmıştık. Annemle birlikte Dimitra'nın karşısına oturduk.
"Sana sormamız gereken bazı şeyler var. Geçmişle ilgili."
Bana baktı.
"Geçmişin çok karışık. Bilmediğin konular var."
Kalbim hızla atmaya başladı. Birazdan güzel bir haber alabilirdim. Elimi ona doğru uzattım.
"Bir kardeşim var mı? Lütfen söyle Dimitra."
Dimitra elimi tuttu. Yanındaki renkli taşları alıp anlamadığım bir şeyler söyledi. Uzun bir süre sonra durdu.
"Kardeşin yok ama kuzenin var ve insan."
Elimi çekmedim.
"Göster onu bana," dedim heyecanla. Bir yandan da başka biri çıkacak diye çok korkuyordum. Angel olmalıydı. Dimitra göstermeye başladı. Küçük, sarı saçlı bir bebek. Gittikçe büyüyordu ve sonunda Angel'a dönüşüyordu. Angel benim kuzenimdi. Dimitra'nın göstermesi bitince ağlıyordum. Annem de hüzünlenmişti.
"O bir insan ama. Ölecek ve onun ölümünü izleyeceğiz," dedim hüzünle. Annem başını salladı. Yine de bir kuzenim vardı ve çok mutluydum.

Eve gidince annemle birlikte Angel'ın yanına gittik. Televizyon seyrediyordu. Umarım kötü tepki vermez diye geçirdim içimden. Ben bu yaşta anneme tepki göstermiştim.
"Tatlım biraz konuşmamız lazım," dediğimde gülümsedi ve elimi tutup bizi odama götürdü. Annem de gelmişti. Koltuğa oturduk. Derin bir nefes aldım.
"Bazen dünyada yalnız olduğumuzu düşünürüz. Tek başınaymışız gibi. Ben yalnız bir çocukluk geçirdim. Tek başına sokakta kaldım. Sonra bir kadın beni evine aldı. Yemek verdi, sıcak bir yatak verdi. Yalnız değildim artık. Yine de o benim akrabam değildi. Tam olarak kendimi evimde gibi hissetmiyordum." Nefesimi dışarı verdim.
"Annemi bulunca bütün yalnızlığım gitti."
Susup ona baktım. Bir şeyleri anlamaya çalışıyor gibiydi.
"Ne demeye çalışıyorsun Ellie abla?"
Artık söylemeliydim.
"Bugün bir şey öğrendim. Aslında sen benim kuzenimmişsin. Annelerimiz kardeş."
Durup tepkisini ölçtüm. Ağlıyordu.
"Doğru mu bu? Annem senin teyzen mi yani?" Dediğinde başımı salladım. Bana sımsıkı sarıldı. Sonra anneme döndü. Annem ona yılların özlemi ve mahcubiyetiyle bakıyordu. Angel yanına gitti.
"Ablamı ve beni yalnız bırakmışsın. Benden haberin yoktur ama. Olsun. Yine de annem sayılırsın."
Annem kollarını açınca sarıldı. Ben de yanlarına gidip sarıldım. Ben şimdi Angel ölünce ne yapacaktım?

Liam çok şaşırmıştı.
"İnanamıyorum. Angel senin kuzenin demek. Aklıma hiç gelmezdi."
Gülümsedim.
"Kuzeninin olması çok güzel bir duyguymuş. İnsan olması dışında. Ne yapacağım bilmiyorum."
Elini belime sardı.
"Zaman gösterecek. Eğer isterse vampire çevirirsin."
Başımı salladım. Zamana bırakmak en iyisiydi. Angel kuzenim olduğu için bizimle kalmak isteyecekti muhtemelen. Bir açığımızı yakalarsa her şeyi öğrenecekti ve hemen vampir olmak isteyecekti. Dikkatli olmalıydık ama Fernando varken bu pek mümkün olmayacak gibiydi. Yine de tedbirli olmalıydım. En azından denemeliydim. Gece Angel'ı erken uyuturdum ve Fernando geldiğinde onu duymazdı. Gündüz bizimkiler pek evde durmuyorlardı zaten. Bir şekilde idare etmeliydim. Ertesi gün Angel aklına geldikçe hep bana sarıldı.
"Seni ilk gördüğümde yakınlık hissetmiştim Ellie abla. Uzun zamandan beri seni tanıyor gibiydim."
Elini okşadım.
"Sende kendi çocukluğumu görmüştüm. Bana çok benziyordun."
Angel kaşlarını çattı.
"DNA testi mi yaptırdın? Nasıl anladın akraba olduğumuzu?"
Renk vermedim.
"Evet. Saçından bir tel almıştım."
Gülümsedi.
"Çok zekisin Ellie abla. Umarım ben de büyüyünce senin kadar zeki olabilirim."
Saat ilerliyordu ve Angel acıkmıştı. Yemek yemediğimizi belli etmemeliydik ama nasıl? İşler gittikçe zorlaşıyordu. Ona annem yemek hazırladı. Ben çok uzun yıllardır yemek yemediğim için her şeyi unutmuştum. Yemekler geldiğinde Angel bana döndü.
"Sen de açsın değil mi Ellie abla?" Dediğinde yutkundum.
"Aslında değilim. Sadece meyve suyu içeceğim," dedim ve mutfağa gittim. Bardağa biraz kan doldurdum. Kanlar Angel'ın ulaşamayacağı kadar yukardaydı. Yanına döndüm. Yiyordu. Olmadı mutfakta yedim diye geçiştirecektim diğer günler. Yapacak başka bir şey yoktu. Angel'ın yatma saati gelince odama gittik. Yatağım olduğu için şanslıydım. Yoksa bir de neden yatağım yok diye açıklama yapmak zorunda kalacaktım. Angel uzanınca Fernando geldi. Dışarda mırıldanmalar duydum. Lisa onu odasına götürüyordu herhalde.
"Arkadaşların çok tuhaf Ellie abla. Çok geç geliyorlar ve tuhaf konuşuyorlar."
Güldüm.
"Öyleler. O yüzden ne derlerse desinler aldırma."
Uyuduğunda dışarı çıktım. Sabaha kadar annemle eskilerden konuştuk.

Hava daha güzeldi. Gittikçe ısınıyordu. Liam beni güneş batarken buluşmaya çağırdı. Angel'la annem sinemaya gitmişlerdi. Biraz renkli giyinmeye çalıştım. Liam beni kapıda bekliyordu. Biraz şık giyinmiş gibiydi ya da bana öyle gelmişti. El ele yürüdük. Deniz kenarına geldiğimizde ışıklarla süslenmiş bir kemeriye gördüm. Göz alıcı bir parlaklığa sahipti. Masanın üzerinde mumlar vardı.
"Romantik bir akşam yemeği mi yiyeceğiz?" Dedim gülerek. O da güldü.
"Güzel olurdu ama imkansız bu. Ona yakın bir şeyler yapacağız."
Kemeriyeye girdim. Liam ile yanyana oturduk. Elimi tuttu. Gülümsedim. Cebinden kırmızı kadife, küçük bir kutu çıkardı. Sanırım evlenme teklifi edecekti. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Klişe olarak diz çökmedi. Kutuyu açtı. İçinde tek taş yoktu. Sonsuzluk işareti olan gümüş bir yüzük vardı. Yüzüğü parmağıma geçirdi. Elimi bırakmamıştı.
"Seni tanımak benim için sonsuzluktu. Bu yüzükle sana sonsuza dek sadakatle bağlı olacağıma yemin ediyorum."
Gözlerim dolmuştu.
"Ben de sonsuza dek sana bağlı olacağım," diyebildim. Başımı omzuna yasladım. Ağlamamak için büyük çaba harcıyordum. Ağlama hissim geçince ona baktım.
"Vampirlerle ve insanlarla dolu bir düğün yaptığımızı düşünsene," dediğimde güldü. Yiyecekler düğün pastası yerine insanlar olurdu herhalde. Uzun bir süre güldük. Gözüm saate kaydığında epey geç olduğunu gördüm. Angel'ın yatma saati gelmişti. Eve hızlıca gittik. Kapıyı anahtarla açtım. İçeri girdiğim gibi burnuma yoğun bir kan kokusu doldu. Liam'a baktım. Tedirgindi. Koku mutfaktan yoğun bir şekilde geliyordu. Karanlıkta bir silüet gördüm. Işığı açtım. Yerde içi kırmızı bir sıvı olan kırılmış kavanoz vardı. Angel kavanozun başında şoka uğramış bir şekilde duruyordu. Karşısına geçtim.
"Bu kavanozda şey var," dedi kekeleyerek. Bir şey diyemedim.
"Canım vişne suyu çekmişti. En üstte bu vardı. Bunun içinde kan var abla. Kan var."
Dehşete kapılmıştı. Yerdeki kana korkulu gözlerle bakıyordu. Kan süzülerek yerde dağılırken o kavanozu yok etmediğim için lanetler okuyordum.

Karanlık DüşlerWhere stories live. Discover now