7.Bölüm

315 34 6
                                    

Vampir kurt adam mücadeleleri birçok efsanenin ana konusuydu. Birbirleriyle sürekli yarış halinde olan bu iki türün dostluğu söz konusu bile olamazdı. Hele ki sevgili olmaları. Volturiler bu durumu öğrendiklerinde ne vampiri ne de kurt adamı affederlerdi. İkisi de yok olurdu. Ayrıca ben koruyuculardan biriydim. Az önce duyduğum şey muhtemelen hayatımda duyduğum en ağır şeydi. Liam'ın annesinin karşısına oturdum. Gözlerine baktım.
"Doğru mu söylüyorsunuz? Gerçekten o yarı kurt adam mı?" Dedim çaresizlikle. Başını olumlu anlamda salladı.
"Babası çok güçlü bir kurtadamdı. Onu ilk gördüğümde çok etkilenmiştim. İnsan olmama rağmen beni sevdi. Sonunda evlendik. Liam doğduğunda dünyalar benim olmuştu. Tıpkı babasına benziyordu. Onun gibi kumraldı ve mavi gözlüydü. Çok mutluyduk. Zengindik te. Liam iki yaşındaydı. Bir gece Antonie yaralı bir halde eve geldi. Ne olduğunu sorduğumda geçiştirdi ama iyi şeyler olmadığını anlamıştım. Vampirlerle kavga etmiş. Birkaç kez gizli gizli onu takip ettim. Bir kurtadam grubu topluyordu. Onu yaralayan vampiri yok edeceklermiş. Birkaç gece sonra bir şey demeden evden çıktı. Liam'ı yalnız bırakıp peşinden gidemedim. Bir daha da geri dönmedi."
Yutkundum. Liam'ın babasını benim türüm öldürmüştü. Liam bunu duyarsa vampirlerden nefret edecekti.
"Çok çabaladım. İşe girdim. Bir süre çalıştım ama bu Liam için yeterli değildi. Onun bir babaya ihtiyacı vardı. Nichalos baştan iyi biriydi. Bize sahip çıktı. Sonra kumara başladı ve içkiye. Bambaşka biri olup çıktı. Sürekli Liam'ın fazlalık olduğunu söylüyordu. Cadılık gücüm olduğunu bir gece Liam'ı dövmeye kalktığında fark ettim. Nichalos'u elimi kaldırarak duvara fırlatmıştım. Başını vurduği için ve sarhoş olduğu için bunu anlayamadı. Liam zaten uyuyordu. Nicholas ben evdeyken asla Liam'a zarar veremedi. En sonunda adam tuttu işte. Öldüğü için mutluyum. En azından artık Liam yaralarını saklamak zorunda kalmayacak."
Gülümsedim ama içim kan ağlıyordu. Elini sıktım.
"Adınız ne?"
Gülümsedi.
"Dimitra."

Dışarı çıkıp parlayan yıldızlara baktım. Liam annesiyle kalmak istiyordu. Bense ondan hiç ayrı kalmamak. Ne tuhaf bir kaderim vardı. Önce sokakta yaşamıştım. Sonra beni eve alan kadın delirmişti. Vampir olmuştum. Şimdi de sevgilim yarı kurt adamdı. Başıma daha fazla ne gelebilirdi acaba? Kapı açılınca arkama döndüm. Liam mahcup bir yüzle bana bakıyordu.
"Annemi yalnız bırakmak istemiyorum. Umarım beni anlarsın. Yarın okula da gideceğim. Hem sizinkilere de daha fazla rahatsızlık vermiş olmam."
Yüzüm düşüktü. Yine de gülümsemeye çalıştım. Liam hiçbir şeyi bilmiyordu. Fazlasıyla masumdu.
"Önemli değil. Görüşürüz nasıl olsa. Burda kalmak istemekte haklısın. Bir annem olsa ben de onunla kalmak isterdim."
Yanıma gelip bana sarıldı. Tam şu anda gözlerimde yaş bitene kadar ağlamak istiyordum. Neden biz hep ayrılmak zorunda kalıyorduk? Şu saatten sonra ona nasıl durumu izah ederdim? Onu sevdiğimi biliyordu artık. Yalan da söyleyemezdim. Ayrıldığımızda gözlerime baktı.
"Üzgünsün. Ne oldu Ellie'm?"
Ayrılmalıyız. Bunu diyip sırra kadem basabilirdim. Bir daha beni hiç görmezdi. Ellerimi yumruk yaptım. Bana böylesine aşk dolu bakarken bunu nasıl diyebilirdim? Nasıl? Yapamıyordum ve yapamayacaktım. Volturiler duymadığı sürece sorun değildi zaten. Duymaları da gerekmiyordu. Onlar için sevdiğim kişiden vazgeçmeyecektim. Asla.
"Benim annem yok ya üzüldüm. O yüzden," dedim gülümseyerek. Liam elimi öperken gözlerime bakıyordu. Biraz yürüyüp arkama döndüm. Bana el sallıyordu.

Henüz bir insanken insanlar yanımdan geçerken yırtık elbisemle dalga geçerlerdi. Zengin hanımefendiler ipek eldivenli elleriyle ağızlarını kapatır yanındakilere bana bakıp bir şeyler söylerlerdi. Zavallı fakir kızın saçları keçe gibi. Açlıktan leş gibi ağzı kokuyor bunun. Yanıma yaklaşırsa koşacağım. Bunlar her gece uzandığım kaldırımın kenarında aklıma gelirdi. Gözyaşlarım akarken bir gece ölmeyi dilemiştim. Tanrım lütfen öleyim. Üzerimden bir fayton geçsin ya da üzerime şimşek düşsün. Bir katil tek kurşunla öldürsün beni ya da. Şimdi kaldırımda uzanmış uyuyan küçük kızı gördüğümde aklımdan bunlar geçiyordu. Üzerindeki kirli elbise o kadar inceydi ki rüzgarın içinden geçtiğine emindim. Topuklu ayakkabımın sesini duyunca sıçrayarak yerinden kalktı.
"Korkma sakın. Üşüyor musun?" Dedim şevkatle. Başını olumlu anlamda salladı. Saçları benim gibi sarıydı. Çocukluğuma benziyordu. Yanına oturdum. Tam karşısına. Saçlarıma dokundu. Kıvrımlarını takip edip uçlarına kadar indi.
"Saçların çok güzelmiş. Pahalı şampuanlarla yıkadın değil mi?" Dedi hayranlıkla. Gözyaşlarım akmasın diye gözlerimi kapatıp başımı salladım. Kolları çok inceydi. En son ne zaman yemek yemişti acaba? Saate baktım. Neredeyse ondu. Ayağa kalkıp kıza elimi uzattım.
"Hadi gidip bir şeyler yiyelim," dediğimde öyle gülümsedi ki kalbim ısındı.

Cebimdeki paranın bir kısmını yemeğe verdim. Küçük kız kibarca yemeye çalışıyordu. Utanmana gerek yok dediğimde hızla yemeye başladı. Vişne suyu diye yutturduğum kanı içerken onu izledim. Çok mutluydu.
"Adın ne?" Dediğimde omzunu silkti.
"Bilmem. Kendimi bildim bileli sokaklardayım. Adım yok."
Yere bakarak gözyaşımı sildim. Bu kız benim kopyamdı. Derin bir nefes aldım.
"Adını ben koyabilir miyim?" Dediğimde gözlerime baktı. Başını salladı. Melek gibi yüzüne baktım.
"Adın Angel olsun. Meleklere benziyorsun."

Yemek bitince onu biraz lunaparka götürdüm. Her aletten korkuyordu. Birlikte dönme dolaba bindik. En üstteyken sımsıkı sarıldı bana.
"Korkma Angel," dedim kulağına doğru. Oradan inince ona pamuk şeker aldım. Yapışkanlı elleriyle çok komik olmuştu. Onu bulduğum kaldırıma geldiğimizde durdu. Ben de durdum.
"Ben senin kızın olabilir miyim?" Dedi büyük bir hevesle. Yutkundum. Bu imkansızdı. Küçücük kızı dört vampirin evine götüremezdim. Diz çöküp onun boyuna geldim.
"Bak Angel, hayat bazı insanlar için çok zor olabiliyor. Ben de küçükken senin gibi sokakta büyüdüm. Adımı bile kendim koydum. Sonra bir kadın beni evine aldı. Seni de biri belki evine alır."
Yere çöküp ağlamaya başladı.
"Yalancı! Sen de sokakta büyüsen beni anlardın. Evde büyümüşsün sen işte. Annen gece sana masal okumuş. Baban kucağına almış. Bir sürü arkadaşın olmuş. Hiç aç uyumaya çalışmamışsın ki. Yağmuru hep pencerenin arkasından izlemişsin. Yarın ne yiyeceğim diye düşünmemişsin ki. Serseri adamlar da dövmemiş seni."
Ağlıyordum. Keşke bu dedikleri doğru olsaydı. Kolumu açıp vampir olduktan sonra neredeyse tamamen kapanmış olan yaramı gösterdim.
"Bunu on yaşımdayken bir adam yapmıştı. Beni kaçırıp bir ormana götürmüştü. O yirmili yaşlarındaydı. Elbisemi sıyırmaya çalıştığında karnına sert bir tekme atmıştım. Beni yere itip cebinden çıkardığı bıçakla kolumu derince kesti. Bıçağın sapı görünüyordu sadece. O halde saatlerce koştum. Caddeye varınca bir köşede bıçağı çıkarttım. Elbisemi yırtıp yarayı sardım. Doktora bile gidememiştim çünkü param yoktu."
Elini yaramda usulca gezdirdi. Üzgündü.
"Özür dilerim Ellie abla. Bazen istediklerim olmayınca saçmalıyorum. Git sen. Ben alışkınım zaten. Yedi yıldır sokaklardayım."
Arkamı dönüp son hızımla koştum. Angel'a anlattığım olayın yaşandığı ağacın yanına gelince yumruğumu ağacın gövdesine vurdum.
"O kızın başına aynı şeylerin gelmesine izin vermeyeceğim," diye bağırdım ileriye doğru. Vermeyecektim.

Müziğin sesini açıp arkama yaslandım. Sabah olmuştu. Artık sadece Liam'ı özlemiyordum. Angel'ı da özlemiştim. Evden çıkarken yeni gelen Lisa'ya gülümsedim. Hava biraz daha sıcaktı. Montumu öylesine giyiyordum zaten. Hiç üşümüyordum. Yanımdan geçen bir kediyi sevdim. Çocuklara el salladım. İlerde bir baloncu vardı. Angel balonu severdi. Pembe prenses baskılı olanı aldım. Onu bıraktığım kaldırıma koşar adım gittim. Yoktu. Etrafıma bakındım. Bulamayınca yolun kenarındaki dükkana girdim. Kadın hesap yapıyordu.
"Karşı kaldırımda uyuyan sarışın küçük bir kız vardı. Gördünüz mü?" Dediğimde omuzlarını silkti.
"Geldiğimde yoktu. Bilmiyorum."
Dışarı çıkıp rüzgara dönüştüm. Elimdeki balon hava akımına kapılmış gibiydi. Kimse anlamazdı. Soldaki yola girince bir inleme sesi duydum. Yoksa Angel'ın başına bir şey mi gelmişti? Yerde yatan sarı saçlı bir kız gördüğümde birine çarptım. Kızıl saçlı bir kız doğrudan bana bakıyordu.
"Vampir misin?" Dediğinde göğe yükseldim. Nasıl anlamıştı? Sadece bir vampir anlardı bunu. Daha önce burada çok az vampire rastlamıştım. Benim üç ev arkadaşlarıma sadece. Kızıl saçlı kızı incelerken Liam'ı gördüm. Kız Liam'ın yanına gidiyordu. Açıkçası kıskanmıştım çünkü kız çok güzeldi. Onlara yaklaştım.
"Buraya yeni geldim. Arkadaş edinmeye çalışıyorum. Adın ne?" Dedi Liam'a. Liam'a baktım. Kaşlarını çatmıştı.
"Bence tanımadığın kişilerle konuşmamalısın. Kötü biri çıkabilir."
Kız güldü. Kahretsin,çok güzeldi. Daha fazla konuşmalarına izin veremezdim. Güçlü bir rüzgar çıkardım. Kızın saçları yüzüne yapıştı. Gülümsedim. İlerden gelen arabayı hızlandırdım. Az kalsın kıza çarpacaktı. Kız sağdaki yola saptı. Ben de görünümüme kavuştum. Liam beni görünce gülümsedi.
"Peri kızım. Seni çok özledim."
Sarılıp kokusuni içime çektim.
"Ben de."
Aklıma Angel gelince kötü oldum. Biri montumun ucunu çekiştiriyordu. Angel.
"Ah Angel, iyisin," dediğimde gülümseyip başını salladı. Liam'a baktı. Gülümsemesi bütün yüzünü kapladı bu kez.
"Sevgilinle çok yakışıyorsunuz."
Onu kucağıma aldım. Bir koluyla bana bir koluyla Liam'a sarıldı. Hayatımda ilk kez sanki ailemleymişim gibi hissettim.

Karanlık DüşlerWhere stories live. Discover now