8.Bölüm

299 32 7
                                    

Angel lunaparka gitmek isteyince kıramadık. Gözlerime o mavi gözlerini kocaman açarak öyle bir bakıyordu ki kabul etmemek mümkün değildi. Hava kararınca hemen lunaparka kendimizi attık. Angel'a pamuk şeker de aldım. Karnı doyuyordu en azından. Bir de ev sorununa çözüm bulsaydık çok güzel olacaktı. Angel çarpışan arabalardan birine oturdu. Bir bana bir Liam'a bakıyordu.
"Binmek ister misin, bineyim mi?" Dedi Liam. Hiç binmemiştim. Dudağımı ısırdım. Angel bana bakıp elini boş olan yan tarafına vurdu. Benim gitmemi istiyordu. Gidip oturdum. Büyük ihtimalle beceremeyecektim. En azından düşersem yaralanma ihtimalim yoktu. Liam kollarını göğsünde kavuşturup bizi izlemeye başladı. Gerilmiştim. Bütün arabalar dolup ta başladığımızda içimden dua ediyordum. Arkadan biri bize fena çarptı. Angel kahkahalarla gülerken bu arabayı nasıl çalıştıracağımı düşünüyordum.
"Soldaki pedala bas Ellie abla. Direksiyonu da çevir."
Dediğini yaptım. Oluyordu. Şişman adamla çocuğun kullandığı arabaya sertçe çarptık. Angel çok eğleniyordu. Ben de gülümsemeye başlamıştım. Şişman adam hep bizim arabayı kolluyordu. Ondan kaçarken yandakine çarptım ve kadın az kalsın arabadan düşecekti. Kahkahamı tutamadım. Angel zaten sürekli gülüyordu. Tur bittiğinde gülüşerek arabadan indik. Liam ikimize de sarıldı. İşte o anda hiç beklenmedik bir şey oldu. Yandaki bıçakla elma vurma oyununda atış yapan adamın bıçağı bana doğru kaydı. Omzumun biraz aşağısına saplandı. Liam görmüştü. Bıçağı tuttuğumda elimi tutup beni durdurdu. Vampir olduğumu öğrenme korkusu nefesimi kesecek gibiydi.
"Koluma girmedi. Montum çok kalındır," dedim ciddi bir ses tonuyla. Adam gelmiş özür diliyordu ama benim bakışlarım Liam'ın gözlerindeydi. Bana inanmamıştı.
"Çok hızlı geldiğini gördüm. Bıçağı çıkarma. Hastaneye gidelim."
Yutkundum. Bu sırrımın açığa çıkması demekti. Tek hamleyle bıçağı çıkardım. Liam kan lekesiz bıçağa kaşlarını çatmış bakıyordu.
"Bu nasıl olabilir? O hızla gelen bıçak nasıl koluna saplanmaz?" Dediğinde gülümsemeye çalıştım.
"Montum ve kazağım çok kalın. O kadar da hızlı gelmemiş demek ki," dedim ve Angel'ın elini tutup yürümeye başladım. Angel yürürken bana baktı.
"Sen peri misin?" Dedi büyük bir ciddiyetle. Güldüm. Peri kelimesi yanımda çok masum kalırdı.
"Periler masallarda olur canım. Gerçek hayatta sadece insanlar vardır."
Liam gelip elini omzuma attı.
"Ellie benim peri kızım yine de. Süper kahramanım. Hayatımı iki kez kurtarmışlığı var."
Buna kahkahalarla güldük. İçim rahatlamıştı. Liam inanmış görünüyordu. Angel'ı bulduğumuz kaldırıma gelince durduk. Keşke onu evime götürebilseydim.
"İyi geceler Ellie abla. İyi geceler Liam abi," diyen Angel kaldırıma uzandı. Ne kadar da bana benziyordu. Uzakta bir şimşek çakınca Angel korkudan titredi. Çenem titriyordu. Liam'a baktım. O da çok üzgündü.
"Yağmur geliyor. Sokakta mı kalacaksın?" Dedi Angel'a bakıp. Angel gülümsedi.
"Burası benim evim."
Bakışlarımı kaçırdım. Liam Angel'ı kaldırımdan kaldırdı. Onunla aynı boy olmak için eğildi.
"Artık benimle kalacaksın Angel. Sokakta kalmana izin veremem."
Ağlıyordum. Angel da ağlıyordu. Liam'a sımsıkı sarıldı. Ben de sarıldım. Ne güzel adamdı Liam. Kalbime dokunmayı her zaman başarıyordu.

Liam'ı evine bıraktıktan sonra yürüyüşe çıkmaya karar verdim. Evde otururken canım sıkılıyordu. Yağmur başlayınca suya dönüştüm. Yaşlı bir kadın koşarak kendini evine attı. Küçük bir kızın mavi ayısı çamura düşmüştü. Islanmayı göze alarak ayıyı kucağına aldı ve eve girdi. Ormana yöneldim. Canım ıslanmak istiyordu. Ağacın birinin kenarında normal halimi aldım. Her zaman yaptığım gibi ağaca arkamı yaslayıp yere oturdum. Yağmur sağanak şeklinde yağıyordu. Gökgürültüsü çok yakından geliyordu bu sefer. Yüzüme yapışan saçlarımı arkaya ittim. Aklıma küçükken yağmurun altında uyumaya çalışmalarım geldi. Ne kadar çok üşüyordum. Çakan şimşekler kalp atışımı hızlandırıyordu. Bir akşam sokak kedisine sarılıp uyumuştum korkudan. İkimiz de sırılsıklamdık. O da korkuyordu. Sabah uyandığımda onun uyuduğunu görüp çocuk aklımla sevinmiştim. Benimle uyumuştu ne güzel. Daha sonra öldüğünü anlamıştım. Karnına yarası vardı. Belki de son anlarını benimle geçirmek istemişti. Başımı kaldırıp yüzüme sicim gibi inen yağmurun arkasından yıldızlara bakmaya çalıştım. Birkaç yıldız vardı. Birini seçip adını Liam koydum. Birinin adını Angel koydum. İki tane daha seçtim ağlayarak. Birinin adı anneydi, diğerinin baba. Adlarını bile bilmiyor oluşuma dakikalarca ağladım.

Güneş doğduktan sonra yağmur dinmişti. Ufuk çizgisine bakarken kırmızı bir nokta dikkatimi çekti. Nokta yaklaştıkça onu net olarak görebiliyordum. Kızıl saçlıydı ve kırmızı bir mont giymişti. Pantolonu da bordoydu. Neden bu kadar kırmızılar içine büründüğünü merak ettim. Kötü durmuştu. İşin garip tarafı doğrudan benim olduğum yere geliyordu. Son hızımla gitmek için atak yaptığımda yanımda bitti. Bu kadar çabuk nasıl yanıma gelmişti? Kolumu tutunca ona döndüm. Rahatsız edici derecede tanıdık geliyordu.
"Sen Ellie misin?" Dedi gözlerime bakarak.
"Ne fark eder? Gitmem lazım," dedim karşıya bakarak. Kolumu tutmaya devam ediyordu. Ona bakmıyordum.
"Ben Volturiler'in baş koruyucularından biriyim. Seni kontrol etmem için gönderdiler. Buhar olduğunda seni görmüştüm ama izini kaybettim. Sonra genç bir adamla konuşmuştuk."
Bakışlarımı ona çevirdim. Liam'la konuşan kızıl saçlı kız buydu. Gözlerimi kıstım.
"Ondan uzak durman yararına olur," dediğimde kaşının birini havaya kaldırdı.
"Onu tanıyor musun?"
Nefesimi dışarı verdim.
"Bak, seni ilgilendirmeyen sorular soruyorsun. Beni kontrol etmek sana düşmez. Ayrıca ben koruyucu olmak istemedim. Bana sormadan yapmışlar. Gönderdikleriyle konuşmam. Gelsinler konuşalım. Benden de uzak dur," diyip son hızımla gittim. Ne sinir bozucu biriydi. İlk gördüğüm anda nefret etmiştim ondan. Liam ile sevgili olduğumuzu öğrenmemeliydi. Volturilerin bu duruma karışmasını istemiyordum çünkü onları asla dinlemeyecektim. Evime varınca etrafı kolaçan edip içeri girdim. O kız burayı öğrenmemeliydi. Bu dediklerimden sonra başkası olsa çekip giderdi ama o kızda hiç pes etmeyecek bir tip vardı. Odama girip kendimi yatağa attım. Bir bu eksikti. Liam ile istediğim gibi mutlu olamayacak mıydım ben? Artık onunla da gizli saklı buluşmam gerekecekti. Lisa kapının önünden geçerken onu odama çağırdım. Mor koltuğa oturdu.
"Seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum. Volturiler'in koruyucuları hakkında neler biliyorsun?" Dedim düz bir sesle. Lisa derin bir nefes aldı. Bu konuyu hiç sevmediğini biliyordum ama başka konuşacak kimsem yoktu ki.
"Çok acımasızlar. Hataları asla bağışlamazlar. Aşırı güçlüler. Onları yenebilmek için kalkan olmak lazım. Değişik güçleri var. Bir tanesi öyle tuhaf bir madde salıyordu ki havaya koklayan vampir kül oluyordu."
Ürpermiştim. Belki de o maddeyi kızıl saçlı kız salıyordu.
"Aralarında kızıl saçlı bir kız var mıydı?" Dedim kayıtsızca. Lisa bana şüphe dolu bakışlarla baktı.
"O kız salıyordu o maddeyi. Nereden biliyorsun?"
Yutkundum.
"Sadece tahmin ettim. Koruyucuların arasında kızıl saçlı biri olmalı gibi geldi bana. Volturiler İtalya'da yaşıyorlar. Bunu biliyorum. Koruyuculuktan çıkmanın bir yolu var mı?" Diye sordum umutla. Lisa başını iki yana salladı.
"Bilmiyorum ama çok katı kurallar var. Yok olman dışında çıkabileceğini zannetmiyorum."
Bütün ümitlerim tükenmişti. Ben kendi isteğimle koruyucu olmamıştım ki. Çıkmak için bir şansım olmalıydı bence.

Şafak sökünce bu konuyu üzeri kapalı bir şekilde Liam ile konuşmaya karar verdim. O kızın kötü biri olduğunu öğrenmeliydi. Evden çıkınca son hızımla Liam'ın evine gittim. Etraftan vampir kokusu almıyordum. Belki de kız geri dönmüştü. Gülümseyip kapıyı çaldım. Bayan Dimitra kapıyı açtı.
"Günaydın efendim. Liam ve Angel uyuyorlar mı?" Dedim tatlı bir sesle. Gülümsedi.
"Uyuyorlar. Küçük kızı çok sevdim."
Yutkundum. Paraya ihtiyaçları var mıydı acaba? Liam çalışmıyordu. Bunu sormak ayıp kaçacağı için çenemi kapalı tuttum. İçeri girip Angel'ın odasına girdim. Uyuyordu. Sarı saçları özenle yastığa yayılmıştı. Bir tutamını okşadım. Gözlerini açtı.
"Ellie abla! Gelmişsin. Dün gece hiç uyanmadan uyudum. Dimitra teyze bana masal anlattı. Masalda periler ve kurt adamlar vardı."
Gülümsedim.
"Sevindim. Artık burada kalacaksın. Belki birkaç gece bizim evde de kalırsın," dediğimde bana sarıldı. Saçları keçe gibiydi. Onu ayağa kaldırdım.
"Banyoya ne dersin? Saçlarını da yaparım."
Bunun üzerine bayağı zıpladı. İşimiz bitince dışarı çıktık. Liam iş bakacaktı. Okuldan kalan boş zamanlarında çalışması lazımdı.
"Garsonluk yapabilirim," dediğinde ona baktım. Hukuk okuyup garsonluk mu yapacaktı yani? Boğazımı temizledim.
"Emin misin?" Dediğimde başını sallayıp ilk dükkana girdi. Angel çikolatalı pastalara bakarken Liam da patronla konuşuyordu. Kısa bir süre sonra yanımıza geldi.
"İşi aldım bile. Yarın başlıyorum."
Mutluydu. Gülümseyip ona sarıldım. Cam kapıya karşıydım. Karşımda hıphızlı giden birini görür gibi oldum. Sanki bir vampir geçmişti. Aklımda hep Volturiler olduğu için hayal görmüş olabilirdim. Liam'a sımsıkı sarılıp onu ne kadar çok sevdiğimi düşündüm.

Karanlık DüşlerWhere stories live. Discover now