15.Bölüm

176 24 3
                                    

Liam karşımdaydı ve yaşıyordu. Şu anlık önemli olan oydu. Gözlerim yaşlarla dolu gülümsedim. Ona doğru atılmak üzereyken bir şey durmama engel oldu. O, farklıydı. Tam olarak eskisi gibi değildi. Sanki değişmişti. Fiziksel olarak değil de ruhsal olarak değişmiş gibiydi. Gözlerimdeki yaşları sildim usulca.
"Liam yaşıyorsun. Seni öyle çok merak ettim ki. Eminim..."
"Liam kim?" Dediğinde sesim kesildi. Liam kim de ne demek oluyordu? Adını hatırlamıyor muydu yani?
"Şaka mı yapıyorsun? Liam, benim Ellie. Seni kurtarmak için geldim."
Kahkaha attı. Çok tuhaf davranıyordu. İyice sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Bu arada Volturiler bizi sessizce izliyorlardı. Liam bana küçümseyerek baktı.
"Seni tanımıyorum. Volturilerin seninle bir meselesi varmış. Sevgilimle beni de buraya sürüklediler. Vampir hayatımın ilk günlerinin tadını bile çıkartamıyorum."
Ne?! Vampir hayatımın mı demişti? Sevgilim mi demişti? Vivian yani. Yumruklarımı sıktım.
"Ona ne yaptınız?" Diye bağırdığımda annem ve Lisa üzerime atıldılar. Onlardan kurtulmak için yerlerde yuvarlanıyordum. Vivian'ı yok edecektim ve gerekirse bütün Volturileri. Yüzüme düşen saçlarımın arasından bana yaklaşmakta olan Volturi'ye baktım. Çok sevgili babamdı. Yüzümü avuçlarının arasına aldı. Dişlerimi öfkeyle sıktım.
"Vivian seni ondan ayrılman konusunda uyarmıştı. Babası bir kurtadamdı ve düşmanımdı. Onunla birlikte olmana izin veremezdim. Vivian ondan hoşlandığını söyleyince hafızasını silmesine izin verdim. Artık seni hatırlamıyor. Vivian istediği için ölmesine izin vermedim."
"Hepinizden nefret ediyorum! O hiçbir şeyi bilmiyordu. Neden mutlu olmama izin vermediniz? Beni hiç istemedin zaten. O beni seviyordu. Seviyordu. Hayatımda ilk kez biri sevmişti. Şimdi o da yok."
Ağlamaya başladım. Annem ve Lisa'dan sıyrıldım. Liam yoksa daha fazla yaşamak istemiyordum. Gözyaşlarımı silip başımı dikleştirdim.
"Yok edilmeyi talep ediyorum," dedim Volturiler'e bakıp. Annem ona bakmam için beni zorladı.
"Ellie hayır! Bunu yapamazsın. Seni yeni buldum. Yok olmayı hak etmiyorsun. Daha güzel şeyler yaşayacağız. Yalnız geçirdiğimiz günlerin acısını çıkartacağız."
Başımı iki yana sallıyordum. Lisa elini omzuma koydu.
"Bizi bırakma Ellie. Her şeyin çaresi bulunur. Belki Liam seni hatırlar ama sen olmayacaksın."
"Hatırlamayacak! Kararıma saygı duymalısınız."
Volturiler'e döndüm. İfadesiz bir yüzle bana bakıyorlardı. Liam ve Vivian gitmişlerdi. Aro konuşmaya başladı.
"Üzgünüm küçüğüm ama bunu yapamayız. Baban kabul etmiyor."
Gidip ona çıkışmaya başladım.
"Kabul et. Senin de yararına olur. Nefret ettiğin benim yok edilişini görürsün işte," dedim nefretle. Şeffaflaşmaya başlamışlardı. Gidiyorlardı.
"Kabul edin. Lütfen, kabul edin," dedim giderek alçalan sesimle. Gitmişlerdi. Yere çöküp ağlamaya başladım. Annemin ve Lisa'nın da ağlama sesleri geliyordu. Her şeyi çalmışlardı benden. Hayallerimi, sevgilimi... Yok olmama da izin vermemişlerdi. Bu acıyla sonsuzluğa mahkum etmişlerdi beni. Ağlamam hafiflediğinde karanlık olmuştu. Yağmur da yağıyordu. Yağmura dönüşüp gökyüzüne yükseldim. Annemin nereye gidiyorsun dediğini duymuştum ama cevap verecek halim yoktu.

Yağmur sağanak halinde yağıyordu. Apartmanların, gökdelenlerin çatılarına vuruşunu izledim. Biraz daha ilerleyince Liam'ı ilk kez gördüğüm sokağa ulaştım. Gözyaşlarım yağmurla bir olup aşağıya düşüyordu. İçimden gelen öfkeyle çıkabildiğim kadar yükseğe çıktım ve kendimi boşluğa bıraktım. Büyük bir hızla yere çakılmama rağmen canım hiç acımamıştı. Yağmur damlaları görünümündeydim.
"Neden? Neden beni hatırlamıyorsun? Tam burada hayatını kurtarmıştım. Bu yolda birlikte yürümüştük. Liam..."
Yere yatıp yolu yumruklamaya başladım. Üzerimden insanlar geçiyordu. Tanıdık bir ses duyunca durup o tarafa baktım. Liam ve Vivian el ele yürüyüp gülüşüyorlardı. Son hızla gidip Vivian'ın boynuna yapıştım. Şaşkınlıktan ağzı açılmıştı. Normal görünümüme dönüştüm. İlk şaşkınlığı atınca Liam bana doğru atıldı.
"Bırak onu! Ona zarar veremezsin!"
Liam'ı ittim.
"Yaptıklarının bedelini ödeyecek," dediğimde boynunu kırmak için hamlemi yaptım. O anda nasıl olduysa Vivian karnıma tekme atmayı başarmıştı. Ellerim gevşeyince de benden kurtuldu. Liam'ın elini tuttu ve gittiler. Becerememiştim. Yağmura dönüşüp eve gittim. Eve girdiğimde herkes soru soran bakışlarla bana bakıyordu.
"Tek kelime etmeyin," diyip odama girdim. Angel yoktu. Herhalde annem Dimitra'ya bırakmıştı. Kendimi mor koltuğa bıraktım. Kafamı arkaya yasladım. Ağlama isteğimi durdurmalıydım ama yapamıyordum ki. Gün ağarırken bile hâlâ ağlıyordum. Hatıra çekmecemi açıp Bayan Melanie'nin evinden aldığım mücevherli hançeri çıkardım. İnsan olsam bu hançer işimi kolayca hallederdi. Yine de içimden denemek geliyordu. Bu his yapmadan geçmezdi. Hançeri kolumun yarısında gezdirdim. Hafif bir iz olmuştu ama kanamamıştı bile. Çok acımasını dilerdim. Bütün canım ordaymış gibi acımasını. İçimdeki acıdan daha fazla acımasını. Onun acısı baskın gelirdi belki ve içimdeki acıyı unuttururdu. Kapı açılmıştı ama ben hâlâ hançeri elimde tutuyordum. Bir boğaz temizleme sesi duyuldu. Aldırmadım.
"Angel seni görmek istemiş."
Kapıya arkam dönüktü. O yüzden uyuyor numarası yapmaya karar verdim. Angel beni bu halde görmemeliydi.
"Sanırım uyuyor," dedi annem imalı bir şekilde. Önümde duran ayak sesleri duydum. Biri saçlarıma dokundu.
"Çok güzel uyuyor. Peri kızı gibi. Liam abi hastaymış. Çok üzgün olmalı. Ona sarılacağım," dedi Angel. Bana sarıldığında hayatımdaki en sessiz ağlamam gerçekleşti. Ortak kaybımız için ağlıyordum.

"Bak Ellie abla. Çok güzel bir taş buldum."
Angel'a bakıp gülümsemeye çalıştım ama hiç halim yoktu. Parka beni zorla çıkarmışlardı. Annem ve Angel. Annem benim iyi hissetmem için her şeyi yapıyordu ama bu imkansızdı. Canım çok fazla yanıyordu. Normalde mutlu hissedeceğim bir şey olsa bile sanırım mutlu hissedemezdim. Yanımızdan neşeyle gülen insanlar geçiyordu. Sevdikleri yanlarındaydı. Eğer sevdiğin yanındaysa her şey daha kolaydır. Benim artık yoktu. Angel elimi tutunca kendime gelir gibi oldum.
"Dimitra teyze çok üzgün. Liam abi onu da hatırlamıyor. Sonra bizim gibi bir aileye bu yeni hali yakışmıyor dedi." Birden sustu. Bir şey saklıyor gibiydi. Kaşlarımı çattım.
"Başka ne dedi?" Dedim şüpheyle. Bir an tereddüt etti ama sonra konuşmaya başladı.
"Galiba vampir diye bir kelime duydum."
Yutkundum. Bu hiç iyi olmamıştı. Yalan söylemeliydim.
"Dimitra gerçek olmayan şeyler hakkında konuşmaya bayılır. Vampirler, kurtadamlar, periler..." Güldüm. "Dimitra işte. Kendi kafasından bir hikaye uydurmuştur yine. Sen de o sırada duymuşsundur."
Başıyla onayladı.
"Sanırım. Çok fazla üzülmemeye çalış Ellie abla. Liam abi hepimizi hatırlasın diye dua ediyorum ben. Hatırlayacak bizi. İnanmalıyız."
Benim masum kızım. O normal şartlarla hafızasını kaybetmedi ki. Keşke bilebilseydin. Bilmemen daha iyi ama. Bu karanlık dünyaya adım atman senin için hiç iyi olmazdı. Gözüm ileriye doğru kayınca Liam ve Vivian'ın geçtiklerini gördüm. Liam'ın eli Vivian'ın belindeydi. Çok mutlu görünüyordu. Kahredici bir mutluluk. Yıllar önce ilk vampir olduğumda karanlık düşlerin içindeyken çok güçlü olacağımı düşünmüştüm. Ölümsüzdüm artık ve kimse beni incitemezdi. Çok yanlış düşünmüşüm. Evet, vücudum hiç acımıyordu. Ne kadar istesem de. Ruhumun hali bambaşkaydı. Sanki ruhumu aynı anda binlerce bıçakla parçalıyorlardı ama bir türlü yok olmuyordu. Başımı kaldırıp parlayan aya baktım. Yanaklarımdan aşağıya gözyaşı süzülürken karanlık düşlere asıl şimdi hoşgeldin Ellie diye geçirdim aklımdan. Karanlık düşlere hoşgeldin.

Karanlık DüşlerWhere stories live. Discover now