12.Bölüm

202 28 10
                                    

Lisa'yı çok özlemiştim. O, benim tek dostumdu. Elimde olmayan bir sebeple beni bırakması canımı yakıyordu. Konuşacak kimsem yoktu. Liam ve Angel vampir olduğumu bile bilmiyorlardı zaten. John ve Fernando gidip günlerce gelmiyorlardı. Kimsem yoktu. Yalnız kalmak kaderimdi galiba. Doğduğum andan beri. Elimin tersiyle göz yaşımı sildim. Bu kadar yalnız olmak benim tercihim değildi. Zorunda bırakılmıştım hep. En çok canımı yakan da kuşkusuz Lisa'ydı.

Şafak sökmeye başlayınca buhar olup şehrin semalarında yükseldim. Lisa'yı bulup onunla geçmişimi konuşmaya karar verdim. Benim suçum yoktu. Doğduğum aileyi seçemezdim sonuçta. Sevgilisini Volturilerin öldürmesi de benim suçum değildi. Vampir kokusu alınca yere indim. Tanımadığım bir vampir hızla yanımdan geçti. Böyle her sokağı gezerek onu bulmam çok zordu. Gözlerimi kapatıp Lisa'nın kokusunu almaya çalıştım. Çok zayıftı ama yine de zayıf bir halka gibi geliyordu. Kokunun olduğu yere gittim hızla. Lisa, banklardan birine oturmuştu. Üzgün görünüyordu. Kıyafetleri üzerine yapışmıştı. Saçları da nemli gibiydi. Akşamki yağmurda dışarda kalmış olabilirdi. Yanına oturduğumda kısa bir süre bana bakıp başını karşıya çevirdi yine.
"Seni özledim," dedim güçlü çıkmasına çalıştığım ses tonuyla. Bir süre cevap vermedi. Sonra konuşmaya başladı.
"Ev bulamadım. Sokaklarda dolaştım. Geri dönmek istedim ama beni istemeyeceğini düşündüm. Seni boşu boşuna suçladım. Koruyucu olmayı seçemezdin."
Dudağımı ısırdım.
"Aslında sadece koruyucu değilmişim. Volturilerden birinin kızıymışım. Yarı vampir doğmuşum ama beni insana çevirmişler. Annem de vampire çevrilmiş sonra. Volturiler yine kendileri için beni vampire çevirttirmiş. Onları korumam için. Özel yeteneklerimden dolayı. O kadar karışık ki. Annem umursamaz, tuhaf birinin tekiymiş. Onu tanısam bir türlü, tanımasam bir türlü. Babam zaten bencilin teki."
Lisa bana sarılınca sustum. Hiç konuşmasa bile bana sarılması beni anladığını gösteriyordu ve bu benim için yeterliydi.

Lisa eve gidince ben de Liam'ın evine gittim. Kapı uzunca bir süre açılmadı. Angel kapıyı açar açmaz gelip bana sarıldı.
"Seni özledim Ellie abla. Liam abi erkenden gitti. Benimle doğru düzgün konuşmadı bile. Sanki bana küsmüştü. Dimitra teyzenin yanında çok tuhaf giyinmiş bir kadın var. Az önce geldi."
Saçını okşayıp içeri girdim.
"Sen gidip resim çiz tatlım," dedim Angel'a. Angel koşarak resim defterinin olduğu odaya girdi. Yanlış olduğunu biliyordum ama şu gizemli misafiri merak etmiştim. Gidip kapıyı dinlemeye başladım.
"Onu tanıyor musun? Hatırladın mı?"
Kelimeleri düzgün telaffuz edemiyordu. Yine de anlamıştım.
"Evet. Çok uzun zaman oldu. Oğlumla arkadaşlar. Adı Ellie."
Dikkat kesildim. Benim hakkımda konuşuyorlardı. Kimdi bu kadın?
"Onunla konuşmak istiyorum. Biliyorum bunu çok eskiden yapmalıydım ama çok kötüydüm. Biliyorsun."
Buhar olup kapının oda tarafına yayıldım. Kadının tişörtü siyahtan griye dönmüştü. Pantolonu da yer yer yırtıktı. Kahverengi saçları kabarıktı. Aylardır hiç taranmamış gibiydi. Dilencileri andırıyordu. Kokusundan vampir olduğunu anlamıştım. Elleri Dimitra'nın ellerinin içindeydi. Konuşmaya daldıkları için beni fark edemezlerdi. Bu yüzden odanın içinde ilerleyip kadının karşısına geçtim. Yüzü vampirlere has güzellikle örtülüydü ama bakımsızlıktan yıpranmış görünüyordu. Gözlerimi kısıp bu yüzü hatırlamaya çalıştım. Eski tip kıyafetler içindeki genç kadın. Karnının üzerindeki eli, şapkanın altına sıkıştırılmış dalgalı, kahverengi saçları... Bu kadın, benim annemdi. Son hızımla odadan çıkıp normal vücuduma dönüştüm. Sırtımı duvara yasladım. Az önce annemi görmüştüm. Hayatımda ilk kez. Angel'ın yanına gittim. Resim çizerken şarkı mırıldanıyordu. O kadın beni görmeden gitmeliydi. Onunla tek kelime bile konuşmak istemiyordum. Bunca yıl beni aramamıştı. Şimdi benimle konuşmayı hak etmiyordu. Açılan kapı seslerini duyunca kapının arkasına saklandım. Angel bana şaşkın gözlerle bakıyordu ama ona elimle sessiz ol işareti yaptım. Resmine geri döndü.
"Evde bir vampir var," diye fısıldadığını duydum kadının. Galiba yakalanmıştım. Angel'ın yanında yok olamazdım da. Dimitra ve kadın gelip kapıyı açtılar. Yere eğilip bir şey arıyormuş gibi yaptım.
"Ellie gelmiş Nicole."
Bakışlarımı yerden kaldırmadım. Eğer gözlerine bakarsam ağlayabilirdim. Hep onu beklemiştim. Hep onu özlemiştim.
"Benim küçük meleğim. Seni o kadar çok..."
Mümkün olan en az hızımla odadan çıktım. Tam buhar olmak üzereydim ki biri omzuma dokundu.
"Ellie lütfen beni dinle. Seni yıllardır arıyorum."
Arkama döndüm. Yanakları göz yaşıyla ıslanmıştı.
"Söz konusu olan birkaç yıl değil. Asırlar. Doğduğumda bin sekiz yüzlü yıllardı. O zamandan beri beni hiç aramadın. Sokaklarda uyudum. Hizmetçilik yaptım. Neredeydin? Ölmek için yalvardığım gecelerde neredeydin? Dur cevap vereyim. Partilerdeydin değil mi? Ölümsüzlüğünün tadını çıkartıyordun. Şimdi beni gördüğünü unut ve renkli hayatına geri dön. Seni istemiyorum."
Arkamı dönüp yumruklarımı sıktım. Sinirden gözlerim dolmuştu. Nicole önüme geçip gözlerime baktı. Yüzüme düşen saçımı geri itince ona bakabildiğim kadar nefretle baktım.
"Günlerim tahmin ettiğin gibi partilerle geçmedi kızım. Seni doğururken ölümden döndüm. Çok dayanıklıymışım. Günlerce bilinçsiz yatmışım. Uyandığımda müthiş bir ağrı hissettim. Karnım delinmiş gibi ağrıyordu. Üstelik beni sokağa atmışlardı. Babanın vampir olduğunu sonradan öğrendim. Benden sakladı. Gerçi o kadar mutluydum ki açık verdiyse bile anlamamıştım. Üstelik Volturilerdenmiş. Beni başından savdı." İçini çekti. Ona bu kadar kızgın olmasam belki ona sarılırdım. Çok kırılgan görünüyordu.
"Seni de almışlardı. Her yeri aradım. Birlikte kaldığımız eve gittim. Evi parçalamışlardı. Aylar sonra Dimitra'ya rastladım. Volturilerin yardım aldığı cadıydı. Yakın arkadaşım olmasına rağmen yerini bana söylemedi çünkü kanıyla yemin etmiş. Sağ olduğunu öğrenebildim. İki yıl sonra da bir vampir beni öldürmeye çalıştı. Güç bela kaçtım. Vampire dönüştüm tabi. Seni hep aradım ama bulamadım. Benim suçum yoktu Ellie. Yemin ederim yoktu. Baban yaptı her şeyi. Böyle olsun istemezdim. Seni yalnız bırakmak istemezdim."
Göz yaşlarımı tutamadım. Kızgınlığım biraz azalmıştı ama tam olarak geçmemişti.
"O zaman neden Dimitra'yı bulmadın? Ben uzun zamandır buradayım. Beni Volturiler vampire dönüştürttü. Koruyucu yaptılar."
Başını salladı.
"Biliyorum. Dimitra anlattı. Seni dönüştüren benim kuzenim ama bana ihanet etti. Seni bulduğunu haber vermedi."
Ona baktım. Sarılmak ve bunca yılın acısını çıkarmak istiyordum. Annem kollarını açtı. Demek ki zihin okuyabiliyordu. Ağlayarak sarıldım. Küçükken zengin bir amcanın bana bazen aldığı çikolata gibi kokuyordu. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkardım. Ayrıldığımızda Liam'ın çalıştığı yere kadar yanımda yürüdü. Onunla görüşebilirdim. Anlattıkları doğruydu. Volturiler onu kullanıp bir kenara atmışlardı. Beni ve sevdiği adamı kaybettiği için üzgün olacağını tahmin edebiliyordum. Belki zaman geçtikçe onu affederdim. Kafeye gelince durdum. İçimde kötü bir his vardı. Zihnime Liam'ı bu sokakta dün gece bıraktığımda hissettiğim hisse benziyordu. Annemi bırakıp kafeye girdim.
"Liam burada mı?" Dedim patrona bakıp. Bana tuhaf tuhaf baktı.
"Liam da kim?"
Pekala, işte bu mükemmel. Liam'la ilgili hafızası silinmişti. Kesinlikle iyi şeyler olmuyordu. Evde de olmadığına göre neredeydi ki? Annemin yanına gittim.
"Liam yok. Sabah ta Angel'la konuşmamış. Bir şeyler olmuş olmalı. Volturilerden Vivian buradaydı. O mu bir şey yaptı acaba?" Dedim korkuyla. Annem kaşlarını çattı.
"Kızıl saçlı kız değil mi? Ona erken saatte rastladım. Genç, yakışıklı bir adamın elini tutuyordu. Sevgiliydiler sanırım."
Görüntüleri gösterdiğinde kalbim sıkıştı. Liam, Vivian'ın elini tutmuş gidiyordu. Sevgili gibiydiler. Hatta sevgiliydiler. Sanırım Vivian sonunda amacına ulaşmıştı. Liam'ı benden çalmıştı.

Karanlık DüşlerWhere stories live. Discover now