Bölüm 7 (Boşa Pedal Çevirmek)

7.7K 880 284
                                    

Hakan

Saten.

Belki de ipek bir kumaş.

Dakikalardır ağır çekimde onu izlerken, belki de aylardır spor yapmamasına rağmen hâlâ yerinde duran kaslarının üstünde dans eden gömleğin kumaşı. Gözüme bu denli güzel gelmesinin sebebi o muydu yoksa bana kattığı estetik algısı mıydı bilemiyordum.

"Sevmeyi senden öğrendim
Dinleyip kuşları hikayeler duymayı"

Kulağıma dolan zarif ses ve dinlendirici melodi ile gözümü gökyüzüne çevirdim. Aşık olmak böyle bir his miydi? Bir şekilde tüy gibi hafif hissettiğiniz ama aynı zamanda göğsünüzde hep bir ağırlık ile gezdiğiniz. En ufak bir rüzgar sizi devirebilecekken fırtınalara direndiğiniz bir şey miydi cidden?

"Yola çıkmayı senden öğrendim
Bir trenin sırtında ülkeye kavuşmayı."

Basit bir itirafla başlayan yolculuğumdan bahsediyordum aslında. Hayır, ona olan itirafımdan değil. Kendime olan itirafımdan bahsediyorum. Henüz on yaşımdayken sıra arkadaşım Ferhat'a silgimi verirken, Leyla'ya vermediğim zamandan belki de. On dört yaşımda Mert'in kahverengileri benim için bir denizken, Mine'nin mavileri kurak bir çölmüş gibi geldiği zamandan belki de.

"Şimdi ışıklar içindesin
Tam da istediğin gibi"

O zamanlar bana rüzgarmış gibi gelen bu hafif esintiler, yetişkinliğe adım attığım son zamanlarda büyük bir fırtına halini almıştı. Çünkü ciddi anlamda aşık olmuştum. Sorumluluklar artık sırtımdaydı.

"Sürsün bahar
Sen gelirsin diye."

Sarı saçlarını omzundan savuştururken arkasını dönüp tahtaya bir şeyler karalamaya başladı. Her salı, onun zemin kattaki sınıfta ders anlatışını izlemeyi o kadar seviyordum ki, bunun için her beden dersi iddiasına oynanan futbol maçlarından bile feragat ediyordum.

Gözleri bir an için dışarıya kaydığında yüzünde beliren hafif gülümseye karşı kendimi toparlayamadan derse geri dönmüştü. Oturduğum bankta biraz toparlanırken ikinci kez bakma olasılığına karşın gözümü bile kırpmamaya özen gösteriyordum.

"Ağzını kapat." Ne ara geldiğini anlamadığım biri başımda dikilirken gözlerimi o tarafa çeviremiyordum. "Anlamadım?" dedim muhabbetti derinleştirmekten korksam da.

"Kimi kesiyorsun bilmiyorum ama ağzının suyu akacak." Bu kez söylene söylene bankın diğer ucuna otururken pes edip gözlerimi ona çevirdim. "Ve sen bunun farkındasın çünkü?"

"Aptal aptal sırıtarak gökyüzünü izlerken deli olduğunu düşünmüştüm, o sebeple bakıyordum." dedi gözlerini gökyüzüne çevirirken. Her ne kadar onu duysam da, kulaklığı çıkarıp, önünde salladım. "Müzik dinlerken hayal kurmak serbest sanırım." dedim durumu basitçe açıklarken.

"Adın ne?" Kısa bir an onun içinde olduğu dersliğe göz attığımda, ders anlatmaya devam ettiğini gördüğümde tekrar yanımdaki çocuğa odaklandım. "Adım Hakan." dedim sorgulamadan.

"Ben Çağlar." dedi ilgilenmememe rağmen. Yine de nezaketen kafamı sallayıp gülümsedim. Memnun olmalı mıydım? Çünkü hiç öyle hissetmiyordum. "İpek hocanızın yeğeniyim." dedi belli etmemeye çalışsa da böbürlenerek. Bunun pek de umurumda olduğu söylenemezdi. Gözlerimi kaçırdım konuşmak istemediğimi belli etmek için ve tekrar onun ders anlatışını izlemeye başladım.

"Barış Hoca mı o?" dedi muhabbet açma niyetindeydi. Kafa sallamak ile yetindim. "İddiaya girerim on dokuzuncu yüzyıl romantizmini anlatıyor." dedi kendinden emin bir tavırla. Alttan alttan da küçümsediğini hissediyordum. "Ne âlâka?" dedim gizlemeye çalıştığım merakımla. Çünkü bahsettiği dönem, Barış Hoca'nın en sevdiği sanat dönemiydi.

"İpek teyzeme anlatmıştı bir kez. O zaman da böyle gülümsüyordu." dedi ciddiyetle. Omuzlarım düşerken anlamsız bir kıskançlığın içinde bulmuştum kendimi. En son ona tablo hediye etmeye gittiğimde de yanında İpek Hoca vardı. İmkansız aşkımın arasında onu imkanı bir hayli yüksek biriyle görmek beni korkutuyordu. Vücudumu saran endişe dalgası ile aniden ayağa kalktım. "Gitmem gerek." dedim yüzüne doğru düzgün bakmadığım çocuğa. Çocuğun arkamdan bir şeyler söylediğini duysam da pek umursamadım.

Okul binasına girmek için ilerlerken cebimden telefonu çıkardım. Ekranı açar açmaz karşıma şu saçma taktik sayfası çıkmıştı. Hiçbir işe yaramayacağı aşikar olan bu etkileme kuralları artık umurumda değildi. Sayfayı kapatacakken gözüme çarpan madde ile durdum.

"Onunla ilgili fikirlerinizi açıklamaktan çekinmeyin. Konuştuğunuz konu hakkında da fikirlerinizi dürüstçe söyleyin, aynı fikirde  olmasanız bile… Erkekler dürüst ve güvenilir kadınlardan hoşlanırlar."

Ben kadın bile değildim. Ama bilindiği üzere adım Hakan'dı ve Hakan her şeyi denerdi. Ayrıca bu madde bu sayfadaki belki de tek akıl kârı olan şeydi. Maddeleri okumak için yaslandığım koridor duvarıyla iyice bütünleşirken gözlerimi yumdum. "Git ve ona İpek Hoca'yı sor." diyen iç sesimi bastırmaya çalışırken bu düşüncenin daha çok kabardığını fark ettim.

"Ne yapıyorsun burada?" Yanımdan gelen tok ses ile kafamı çevirirken biraz toparlandım. Etrafta kimse var mı yok mu diye kontrol ederken, koridorun dolu olduğunu gördüm. "Bir şey düşünüyorum." dedim çok bekletmeden.

"Ne ile ilgili?" Yüzüne yerleştirdiği meraklı ifade ile gerçekten bununla ilgilendiğini düşünüyordum. "Dürüst ol" dedim kendime.

"Sizinle ilgili." dediğimde göz devirdi ve kolunda asılı olan çantasını düzeltip, her gerildiğinde yaptığı gibi saçlarını karıştırdı ve geriye attı. "Düşündüğün her şey benimle ilgili olmak zorunda değil." dediğinde ona bir adım yaklaştım.

"Bana bir şans verdiniz. Onu iyi kullanmalıyım." dediğimde gülümsedi. "Hayatın bundan ibaret değil." dedi gözlerime baka baka.

"Notlarım iyi. Üniversite sınavımda muhtemelen iyi bir sıralama elde etmiş olurum. Ailem ile aram fena değil. Para derdim yok. Bilin bakalım geriye ne kalıyor?" İç çekti ve elindeki kitapları düşürmemek için diziyle destek aldı.

"Benden bir şey saklıyor musunuz?" dedim tekrar cevap vermesine izin vermeden. Kaşları çatılırken etrafına bakındı. Omuzlarının düştüğünü gördüğümde bu ihtimalin gerçek olması bile nefesimi kesmeye yetmişti. "Benden bir şey saklıyorsun." dedim hemen. "Biri var değil mi? Boşu boşuna umut verdin." dediğimde gözlerini kaçırmıştı.

Biliyordum ki herkes hata yapardı. Bu bana karşı yaptığı ilk hataydı. Muhtemelen onun için hiçbir şeyken benim için her şeydi. Daha da fenası, bana boşa pedal çeviriyormuşum hissi vermişti. Ama biliyordum ki, yerle bir olan umutlarımı bir özürü ile toparlayabilirdi.

**

Ergensindir ve aşıksındır. Ama daha kötüsü, ergensindir ve kendinden büyük birine aşıksındır.

stendhal sendromu ➻ b×bWhere stories live. Discover now