Bölüm 14 (Bizim Cennetimiz)

8.5K 732 346
                                    

*uyarı bir: cinsel hassasiyet.
*uyarı iki: tanrısal bakış açısı.
*uyarı üç: medyadaki transparan gömlek, bölümde bahsi geçen gömlek. bakmakta fayda var.

°°°°°

Kırmızı, kesinlikle boğucu bir renkti.

Gözlerini iyice kıstı ve etrafını izledi. Tamamen mat siyahla dizayn edilmiş oda ve on dokuzuncu yüzyıl romantizmine ait eserlerin süslediği kan kırmızısı duvarlar onun için fazlasıyla sıra dışıydı. Hafif terlemiş alnını elinin tersiyle sildi ve ayağa kalktı. Üzerindeki gerginliği atmak için duvarlardaki tabloları incelemek şu an için en iyi fikirmiş gibi görünüyordu.

İlk gözüne çarpana ilerlediğinde odanın karanlık aurası ile bütünleşen bu tabloda yalnızca gözlerini gezdirebildi. Ne adını biliyordu bu karanlık tablonun ne de anlamını. Onun için hem sevgili hem de öğretmen olan biriciği yanında olsaydı işler elbette daha farklı olurdu.

Önündeki tabloya ne kadar odaklanmak isterse istesin, kanındaki bu gerginlik onu bir türlü terk etmiyordu. Terlemeye devam eden anlını tekrar sildi ve hafifçe kendisini kokladı. İyi, en azından vücudu terlemiyor ve kötü kokmuyordu. Bakışları önüne kaydı ve sabahtan beri yaptığı gibi ergenliğine bininci kez sövdü.

Evet, feci halde ereksiyon olmuştu ve hiçbir şekilde sakinleşemiyordu. Vücudu deli gibi sinyaller veriyordu ancak o utanmaktan fazlasını yapamıyordu, her anlamda. Gece gördüğü tutkulu rüyanın ardından ona merhaba diyen dinmez istek onun için çok yeniydi. Çünkü onunla artık resmen sevgili olmak daha önce yaptığı, baş rollerini onun süslediği arsız düşünceler eşliğindeki tatminleri yapmasına engel oluyor; kendisini bir çeşit arsız gibi hissediyordu.

Belki de abartıyordu. Henüz iki haftalık ilişkileri olmasına rağmen içinde bulunduğu bu durumu sevgilisine anlatırsa, onu küçük bir çocuk gibi bu odaya kapatıp işleriyle ilgilenmek yerine onunla ilgilenebilirdi. Bu aptalca senaryoları düşünürken hafiften uzayan ve ensesine dökülen saçlarını karıştırıp diğer tabloya geçecekken kapının açılma sesi ile irkildi ve bir adım gerileyip bakışlarını oraya çevirdi.

"Hakan? Sesin hiç çıkmıyor." Gördüğü uzun beden ile kasları iyice gerilirken, libidosunun git gide yükseldiğini hissediyordu. Ne ara giydiğini bilmediği transparan gömlek -cidden sevgilisinin gömleklere olan takıntısını anlamıyordu- vücudunu gözler önüne sererken onu daha çekici kılıyordu. Hele ki altına giyindiği o siyah, hatlarını belli edecek darlıktaki pantolonundan bahsetmek istemiyordu. Olması gerekenden daha uzun bir süre onu süzerken, büyük olan adamın onun bu halini fark ettiği söylenemezdi. Hızla onun az önce kalktığı koltuğa yönelmiş ve iç çekerek oturmuştu. Tüm gün sanat galerisine gitmesi için tablo paketlemiş ve göndermek adına bir sürü insan ile muhatap olmuştu, fazlasıyla yorgundu.

"Beni unuttuğunu sanıyordum bu odada." dedi Hakan bariz ima ile. "Seni unutmak mı?" Barış ellerini öne doğru uzatırken, oturduğu koltukta toparlandı. "Gel buraya." dedi dizlerini işaret ederken. Hakan her ne kadar tereddüt etse de ona yaklaştı ve işaret ettiği yere, dizlerine oturdu. Artık yüz yüzeydiler ve birbirlerine çok yakındılar.

"Biliyorsun, festival haftası. O yüzden işlerim yoğun." dedi Barış kendini açıklamak adına. Hakan elbette buna kızmıyordu ama şu an aklıyla düşündüğü pek söylenemezdi. "Henüz ikinci haftamız." Olabildiğince şımarıkça söyledi bunu. İlk kez kendisini değerli hissedebileceği ciddiyette bir ilişkiye sahipse, bunu kullanmak en büyük hakkıydı.

stendhal sendromu ➻ b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin