Bölüm 8 (Neden?)

6.9K 814 97
                                    

*Aslında bu bölümün diğer bölüme ek olması gerekiyordu ama düzeltmek istemedim ve yeni bölüm olsun dedim. O yüzden kısa. Yine de iyi okumalar ve teşekkürler! Gidişat hakkında fikir belirtebilirsiniz. Mutlu olurum.

Hakan

O malum soru beynimi kemiriyordu. ''Neden?'' dedim iç çekerek. İlk kez gözlerim dolmuyordu ya da ona karşı güçsüz hissetmiyordum. Ama kırıldığım da bir gerçekti. Dizine dayadığı kitapları biraz ilerideki camın mermerine koyarken vereceği cevabın kötülüğünü tartıyordum. Yavaş ve belli ki zaman kazanmak ister bir biçimde hareket ediyordu.

''Bir ilişkim yok." dedi ondan bekleyeceğim son şeyi yaparak yani yalan söyleyerek. "O halde flört mü ediyorsun?" dedim onu üsteleyerek. Saçlarını arkaya iterken üstündeki bol gömleği düzeltti. "Hayır." dedi kendinden emin bir biçimde. Uzun süredir onu tanıyordum. Hakkında emin olduğum bir şey varsa, o da kendinden bu kadar eminse doğru söylüyor olduğudur. Ya da kendimi kandırıyordum, bilmiyordum.

Kalbimin yumuşadığını hissettim, cesaret edip gözlerimi gözlerine diktim. Bu yumuşamaya rağmen beynim hâlâ ondan sağlam bir neden sunmasını bekliyordu.

"Ama İpek Hoca.." dedim sesimi biraz kısarak. Kimsenin duymasını istemiyordum. Kafasını sallayıp gülümsedi. "Ondan hoşlanmıyorum." dedi. Ağzından çıkan her şeye inanmak için hazırdım.

"Emin misiniz?" dedim içinde bulunduğumuz trajikomik duruma inat. Hâlâ siz ve bizken onun karşısına dikilip hesap sormak da bir yandan komik geliyordu.

"Sadece annemi ikna etmem gerekiyordu." dedi kollarını göğsünde kavuştururken. Kafamı sallayıp gülümsedim. Kafamda kurduğum koca korkusuz çınar yıkılmıştı ve ben gülümsüyordum.

"Annenizi ikna etmek için bu tarz bir yolu seçecek kadar korkaksınız yani?" dedim sakince gülümsemeye devam ederken. Sesim biraz titremiş olsa da toparlamıştım.

"Hayat sana toz pembe geliyor olabilir. Cesurluk masallarını sana anlatan birileri olabilir ama ben hazır değilim." dedi yeri izlerken. Kafa salladım sadece. Cevap verebilecek kelimeleri seçmek oldukça zor geliyordu. "Benim üstümdeki beklentini ben yaratmadım."

Haklıydı. Yenilgiyle omuzlarımı düşürüp çalan zile kulak verdim. "İyi dersler size." dedim ve geri çekildim. Koridorun diğer tarafına doğru yürürken aşktan aldığım ilk yenilginin haklı üzüntüsüyle başımı öne eğmiştim.

***

"Ben kötü bir şey mi söyledim?" Bu kez kantinde yanımda dikilen çocuğa baktım ve sıkıntıyla iç çektim. "Beni mi takip ediyorsun?" dedim şüpheyle gözlerimi kısarken. "Hayır sadece sabah aniden öyle kalkınca.." Ciddi ciddi kendisini açıklamaya başlayınca zorla da olsa güldüm ve onu susturdum. "Kes şunu. Şaka yapıyordum."

"Bazen anlamıyorum imaları. Kusura bakma." derken yanımdaki sandalyeyi çekip, oturması için gözümle işaret ettim. Basitçe teşekkür ederken yanıma yerleşti. "Sabah için üzgünüm kardeşim. O ara önemli bir şeyi düşünüyordum." dedim kendimi affettirmek adına daha samimi davranırken. Gülümsedi ve yanımda oturmaya devam ederken kendisini daha detaylı anlatmaya başladı. Bir süre onu dinledim ve bende pek önemli olmayan birkaç detayı anlattım. İyi birisiydi, bunu anlayabilmiştim.

Zilin çalması ile ona veda etmiş ve sınıfıma gitmek için ayaklanmıştım. Henüz bir iki adım attığımda beni durdurmuş ve nereden baksanız 25- 30 dakikalık öğle arasındaki konuşmada söylemediği bir şeyi söylemek için bekletmişti.

"Teyzem.." dedi boğazını temizleyip konuya girerken. "Yani İpek Hoca, Barış Hoca ile ilgili bir şeylerden şüpheleniyor." Birisinin duymasına karşın epey sessizce konuşuyordu ve beni kolumdan tutup kenarı çekmişti.

"Dün bir şey olmuş ve bu şüphesi artmış. Aslında ağzından laf almam gerekiyordu ama onun saçmaladığının farkındayım." Kurduğu cümleler beynimde şok etkisi yaratırken sadece onu dinlemek ile yetindim. Zaten bugün bundan başka pek bir şey yapmıyordum.

"Nasıl yani?" dedim habersizmişçesine.

"İşte, onun bir şey.. İşte 'şey' olabileceğinden şüphelenmiş ve dün sen ona hediye alınca da, arkadaş olma bahanesi ile belki bir iki şey çıtlatırsın diye yolladı ama seni tanıdığım kadarıyla öyle değilsin." Bu çocuğun bildiğim iki sorunu vardı şimdiye kadar. Birincisi çok ve hızlı konuşması, ikincisi insanları hemen tanıyabildiğini sanması.

"Yani arkadaş oluruz belki. Teyzemin saçmalıkları ile uğraşamam." dediğinde gülümsedim ve sorun olmadığı ile ilgili birkaç şey söyleyip, dersi bahane ederek uzaklaştım. Barış Hoca'nın korktuğu başına gelirken, onu yalnız bırakmam sandığımdan daha zor olacaktı.

stendhal sendromu ➻ b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin