o gece

2.7K 172 24
                                    

Şahgaga yakaladığı fareyi büyük iştahla yiyiyordu. Sirius Orion Black ise elinde okumayı bitirdiği mektupla donakalmış şekilde oturuyordu. Gri gözleri zorla tuttuğu yaşlarla parlıyordu. Yüzüne, binlerce defa sorduğu sorunun cevabı sert bir darbeyle çarpmıştı. Yıllarca, Azkaban'dayken merak ettiği gerçek, korktuğundan daha berbattı.
Sadece bir Cadılar Bayramı'nda nasıl bu kadar çok hayat tepetaklak olabilmişti?

*********************

Sirius Black, güneş odaya sızıp, gözlerini tırmaladığında uyandı. Küçük olan odada sadece bir dolap, bir tane yatak ve minik bir komidinden başka bir şey yoktu. Ama sadeliğine rağmen oda gayet sevimli bir havaya sahipti. Sirius gözlerini ovuşturduktan sonra etrafa hızlıca baktı. Yastığının altındaki asasını çıkartırken, yanındaki yastığın soğuk ve terk edilmiş haline hüzünle bakıp üzerindeki örtüyü itikledi. Çıplak ayaklarına terliklerini geçirdikten sonra yataktan kalktı ve odadan ayrıldı. Duvarları birkaç tane çerçeve ile süslenmiş kısa koridoru aştıktan sonra salona ulaştı. Salon evin geri kalanıyla kıyaslandığında gayet genişti. Minik mutfakla birleşik olan bu oda bir şömineye, iki koltuğa, koltukların önünde duran ufak bir sehpaya, duvarın kenarına yaslı şekilde duran ve üzeri parşömenlerle kaplı bir masaya, iki rafı boş olan uzun bir kitaplığa ve mutfak tezgahının çevresinde toplanmış dört beş tane sandalyeye ev sahipliği yapıyordu. Kalabalık bir aile için in sayılabilecek bu ev, kırmızının yumuşak bir tonunu taşıyan koltukta bacaklarını kendine çekmiş biçimde oturur vasiyette uyuyan Today Poison ve kapının yanında ona anlayışlı gözlerle bakmakta olan Sirius Black için gayet idealdi.

Aslında iki sene öncesine kadar bu evde nefes alan tek canlı Sirius Black'di. On yedi yaşına geldiği zaman Alphar Amcası ona yüklü miktarda bir miras bırakmıştı. Sirius, onun bu yüzden aileden reddedildiğine adı gibi emindi. Sirius da reşit olunca, Potterlar'ın hiç şikayetçi olmadıklarını bilmesine rağmen oradan ayrılıp, James'e en yakın olan bir yere taşınmayı daha uygun görmüştü ve mesafe olarak en uygun evde burasıydı. Evin üst katı da vardı ama yapımı yarım bırakılmıştı. Sirius bu eve taşındığından beri her haftasonunu üst katı düzeltmek için ayırmaya karar verse de, bu planını hiç gerçekleştiremedi. Zaten Yoldaşlık'a katıldığından beri, ki bu Hogwarts'ı bitirdikten dört ay sonrasıydı, evde çok fazla vakit geçirdiği söylenemezdi. Ya Yoldaşlık için görevdeydi ya da Bakanlık'ta işteydi. Yine de burası onun eviydi.

Evi terk ettiğinden beri abisi August Poison'da kalan Today'e, onunla yaşamayı teklif etmesi, Yoldaşlık için tuttukları bir nöbet sırasında gerçekleşmişti. Elinde kalın, mavi keçeli kalemi ile önündeki Gelecek Postası'ndan okuduğu bazı satırları çizmekte olan Today, böyle bir teklifin ne o anda ne de başka zamanda geleceğini beklemiyordu. Sandalyeye oturmuş ve elindeki muggle oyuncağı olan yoyoyla oynayan Sirius, bir süre kıza bakmış ve "Bence artık benimle yaşamalısın. Ne dersin?" diye sormuştu.

Today başını gazeteden kaldırıp, şaşkınca Sirius'a bakmıştı. "Seninle derken?"

Yoyosunun ipini baştan sarmakla uğraşan Sirius "Benimle işte." demişti basitçe.

"Ruhsal olarak mı yoksa fiil olarak mı?" diye sormuştu Today ciddi bir ifadeyle.

"Ne?" diye tepki vermişti Sirius anlamamış bir şekilde.

Kız küçük bir çocuğa bir kelimenin anlamını anlatan bir edaya bürünmüş ve Sirius'a "Neyi kast ettiğini soruyorum ki yanlış anlaşılma olmasın."

Sirius yoyosunu bırakıp Today'in keçeli kalemden akan mürekkeple kirlenen ellerini tutmuştu. "Fiil olanı kast ediyorum." demişti. "Zaten ruhsal olarak yaşıyoruz, değil mi?"

BLACK POISON //Sirius Black// AUWhere stories live. Discover now