Bölüm-69

1.8K 175 285
                                    


————-
Alpaslan da yanım da hızla kılıcına doğru hamle yapacakken Tatar'lar birkaç adım kala önümde durdular. Büyük bir uyum içerisinde önce ellerindeki kılıçlarını toprağa sapladılar ardından diz çöktüler ve ellerini dizlerinin üstüne koyup başlarını eğdiler. Bir süre beklediğimiz halde hala kalkmadılar. Kalksanıza be
"Kalkmak için senden işaret bekliyorlar" deyince bir Alpaslan'a bir de Tatarlara baktım.
"Kalkabilirsiniz" deyince yavaşça doğruldular. Hepsi ayağa kalkınca "Bir daha önümde eğilmenizi istemiyorum"
"Bu size sadakatimizin göstergesi Sayın Varis"
"Sadakatinizi böyle göstermeyin. Sadakatinizi görevlerinizi yerine getirerek gösterin ve bana değil hayatlarından sorumlu olduğunuz tüm insanlara" dediğimde ayağa kalktılar tekrar.
"Artık Başkente gitmemiz gerekiyor Melike. Bizi bekliyorlardır" deyince ona döndüm.
"Haklısın, sabah gün doğmadan yola çıkmış oluruz"
"Yaralılarınızı merak etmeyin sayın Varis. İyileştikleri zaman biz onları yolcu ederiz" deyince Böke'ye gülümsedim.
"Sabah erken yola çıkacaksınız. İsterseniz dinlenin artık" deyince Tudun'u takip ettik ve odalarımıza çekildik. Üstümüzü değiştirip yatağa oturduk. Başımı Alpaslan'ın dizine koyup uzandım. O da çok geçmeden saçımı okşamaya başladı bile.
"Biliyor musun? İlk başlarda buraya bu gezegene bir ömür de sürse de alışamayacağımı düşünüyordum"
"Niye öyle düşünüyordun?"
"Ben çok farklı bir dünyadan, bir hayattan geldim buraya Alpaslan. Öyle farklı bir yaşamdan buraya geçiş yapıp alışmak çok zordu"
"Ne kadar farklı olabilir ki dünyalarımız?" deyince hafif güldüm.
"Çok farklı olabilir Alpaslan. Mesela Orbis de haftalar süren yolculuklar bizim uçak dediğimiz havada giden taşıtlarla sadece birkaç saat sürüyordu"
"Yok artık. O kadar kısa sürmesi imkânsız"
"Hı, imkansızmış. Arkadaşım sen milletin kafasının içini okuyorsun, ben her yerimden ateş çıkarıyorum ve hayvanlarla konuşabiliyorum. Bunlar imkânsız değil ama uçak imkânsız öyle mi?"
"Biz bunlarla doğduk bunlarla büyüdük Melike. O yüzden bize tuhaf gelmiyor"
"Aynen biz de onlarla büyüdüğümüz için farklı gelmiyordu bize."
"Peki başka neleriniz vardı bizden farklı olarak?"
" Cep telefonlarımız vardı. Ne işe yaradığını da söyleyeyim sana; mesela buradan Orbis'in bir ucundan diğer ucunda olan biriyle sanki karşındaymış gibi konuşabiliyordun, hem de kanlı canlı karşındaymış gibi"
"Vay be iyimiş bu" dedi şaşırarak
"Ha bir de bu telefonlarla video kaydedebiliyordun. Örneğin diyelimki benle sen şu anda böyle huzurlu şekilde oturup konuşuyoruz ya işte o aletle bu anı kaydedip sonradan tekrar tekrar izleyebiliriz" dediğimde saçımı okşayan eli durdu. Birkaç saniye durup
"Ölen kişileri de izleyebilir miyiz?"
"Evet, kimi kaydetmişsen izlersin"
"Öyle bir şansım olsaydı annem ve babamla mutlu birer anımı kaydedip izlemek isterdim" aklıma gelen fikirle ayağa Ona döndüm ve gülümseyerek
"Haydi beni annen ve babanla tanıştır" dediğimde ne yapacağını bilemez halde bana baktı "Haydi ne duruyorsun? Beni ailenle tanıştır. Yoksa Alpaslan Bey beni oyaladığınızı düşüneceğim" deyince önce durakladı sonra da gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı ve gözlerini kapatınca ben de ellerimi şakaklarına yerleştirip gözlerimi kapattım. Gözlerimi tekrar açtığımda yatakta uyuyan küçük bir çocuğun yanında buldum kendimi. Bu Alpaslan'dı galiba. Uzun ve simsiyah saçlarıyla yakışıklı olacağı küçüklüğünden belliymiş zaten. Alpaslan yavaşça gözlerini açıyor ve ardından gülerek koşup odadan çıkıyor. Etrafıma baktığımda bana tanıdık gelen duvarlarla Alpaslan'ın şu anki kalesinde olduğumuzu anlıyorum. Alpaslan büyük bir kapının yanında durup nöbetçilere bakmaya başladı dik dik. "Ee haydi açsanıza. Ben bu boyumla nasıl açayım?" deyince nöbetçilerde gülerek kapıyı açıyorlar. Ardından Alpaslan masada kahvaltı yapan iki kişinin yanına koşuyor.
-"Oğlum uyandın mı? Daha erken niye kalktın bakalım sen?" dedi annesi
"Anne ben kral olacağım. O yüzden erken kalkıp çok çalışmalıyım, öyle değil mi baba?"
"Aynen öyle oğlum. Aferin sana sen çok büyük bir imparator olacaksın ve halkına benden bile daha iyi hükmedeceksin hem de adaletle hükmedeceksin"
-"Bırakın şimdi hükmetmeyi falan, sen daha küçüksün"
-"Ne küçüğü kraliçem? Yakında evleneceğim diye gelirse şaşırmam ben" deyip gülmeye başladı babası. Fark ettim de Alpaslan bakışlarını ve burnunu babasından; gülüşünü, gözlerini ve gamzelerini annesinden almıştı.
-"Valla benim oğlumla evlenecek kız çok şanslı olacak" deyince gülümsedim ve "biliyorum" dedim sessizce.
-"Haydi oğlum kahvaltını yaptıysan seninle biraz at binmeye gidelim" deyip Alpaslan'ın elinden tutup salondan çıktılar. Ben de tam onları izleyecekken kolumdan birinin tutmasıyla yerimde donup kaldım ve adeta buz kestim. Ben başkasının geçmişindeydim, nasıl olurda biri bana dokunabilirdi ve beni fark edebilirdi?
-"Hoş geldin" deyince Alpaslan'ın annesi olduğunu anladım.
"Siz beni görebiliyor musunuz? Ama nasıl?"
-"Çünkü anladığım kadarıyla sen normal bir akıl okuyucu Lectorem değilsin."
"Lectorem'ler normal mi sizin için?" dediğim de hafif gülüp
-"Lectorem'lerin kendi içlerinde normal bence. Gelelim anlatmak istediğime; sen Orbis deki herhangi biri gibi sıradan değilsin. Sen de farklı bir şeyler var"
"Birazcık farklılık var. Bana Varis diyorlar" deyince kadının gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı.
-"Demek Orbis'e gözlerini açtın? Peki Alpaslan ile ne bağın var?"
"Onunla evlendik ve onun çocuğunu taşıyorum ben" deyince muhteşem bir gülümseme oluştu yüzünde.
-"Demek oğlum yaşayacak ileride? Abimden dolayı çocuklarımın hayatları için endişeleniyorum"
"Merak etmeyin hepsi yaşayacak. Tabii acı çekecekler ama yaşayacaklar"
-"Bana daha fazla bilgi verme gelecek hakkında. Yoksa gelecekteki bazı şeylerin değişmesine sebep olabiliriz. Güzel kızım benim, O'na, onlara iyi bak olur mu?" diye sorup yüzümü bir anne şefkatiyle ellerinin arasına alınca başımla onaylayıp
"Merak etmeyin. Elimden gelenin en iyisini yapacağım" deyince o da bana gülümseyerek "elveda" dedi ve ben gözlerimi açtım
"Melike, Melike iyi misin güzelim? Kahretsin yapmamalıydık. Seni geçmişime götürmemeliydim" deyince parmağımı dudağının üstüne koyup onu susturdum. Birkaç dakika kendime gelmeye çalıştım.
"Ben ben onunla tanıştım"
"Kiminle tanıştın? İyi misin Melike? Niye ben bitirip döndüğüm halde sen dönmedin?" dediğinde başımı kaldırıp tam gözlerinin içine bakıp
"Annenle konuştum Alpaslan" dediğimde ne tepki vereceğini bilemeden baktı bana. "Nasıl oldu bilmiyorum sen tam salondan babanla çıktığında ben de sizi takip etmek istedim ama annen beni kolumdan tuttu ve konuştu. Galiba Varis olduğum içindi" deyince öylece bana baktı.
"Ne dedi peki sana? Benimle ilgili bir şey söyledi mi? Yani herhangi bir şey falan"
"Sizi çok sevdiğini söyledi ha birde seni kızlardan uzak tutmamı sıkıca tembihledi" dediğimde gülmeye başladık ve dramatik havayı değiştirdim.
"Evren çok garip bir yer. Birilerini, sevdiğin birilerini sürekli kaybediyorsun ama daha sonra bir mucize oluyor ve başka sevdiklerin doğuyor" deyip elini karnımın üstüne koydu. "Keşke karnında şöyle 3-4 tane çocuk birden olsa" deyince şaşkın bakışlarla ona bakmaya başladım. Benim ona baktığımı görünce "Noldu? Az mı geldi? Sen de haklısın şöyle 6-7 tane-"
"Manyak mısın sen? Ben 3-4 tane çocuğu nasıl taşıyayım? Ve nasıl doğurayım be? Kedi miyim ben?"
"Niye öyle diyorsun? Bence sen yaparsın güçlü kadınsın sen. Hem bir keresinde 5 tane çocuk doğuran kadın duymuştum başkentteyken"
"Hı tabii, öyle kolaydı tabii. Pıt pıt pıt ardı ardına doğuruyorsun zaten" dediğimde "pıt pıt" deyip gülmeye başladı. En azından dakikalarca gülmesi devam etti. "Ben gidip yatıyorum. Sen gülmeye devam et" dedim ve tam yerimden kalkacakken birdenbire havalandım. "Noluyor lan" demeye kalmadan
"Lan deme sayın Varis annen kızar sonra. Kocanın kucağındasın işte. Değerimi bil, herkese yapmam ona göre" deyince ellerimi boynuna doladım hemen düşmemek için
"Sen hele bi herkese yap gömerim seni toprağa hem de ellerimle" dememe fırsat vermeden susturmuştu beni kendi yöntemiyle.
Sabah uyanıp son kez hazırlıkları gözden geçirip vedalaşmak için Böke'nin yanına gittik.
"Sayın Varis, ne zaman ihtiyacınız olsa bizi nerde bulacağınızı biliyorsunuz."
"Her şey için teşekkür ederiz. Sizinle tanışmak bizim için onurdu"
"Asıl yüzyıllardır beklenen Varis ile tanışmak bize kısmet olduğu için biz mutluyuz"
" Sayın Varis, bundan sonra çok dikkatli olmalısınız. Biz öğrendiysek Varis olduğunuzu başkalarının da öğrenmesi yakındır. Bu yüzden daha önce karşılaşmadığınız düşmanlar olabilir. Bu devlerin saldırılarını artması da buna işarettir"
"Dikkatli olurum teşekkür ederim. Sizin için yapabileceğim bir şey olursa haber vermeniz yeterlidir" deyip oradan geri kalan askerlerle birlikte yola çıktık.

ORBİS-YENİ DÜNYA(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin