Bölüm-119

709 96 25
                                    

  "Yada vazgeçtim o kadar kolay ölüm yok sana İmparator. Bu senin gibi büyük!çok büyük, kocaman bi İmparator için çok onur kırıcı bi ölüm olur öyle değil mi?" diye dalga geçince gözlerimi açtım büyük bir hayal kırıklığıyla. "Ama yine de sana bir şans verecem kendini öldürtebilmen için" deyip beni Emegel'in önüne fırlattı. Ben ayağa kalkıp üstümü silkeledim. "Sen benimle dövüşebilecek yeterlilikte biri değilsin. Orbis üzerinde hiç kimse bana denk değil. Emegel onunla biraz eğlenmene izin veriyorum ama Onu kesinlikle öldürmeyeceksin" diye emredince Emegel sırıtarak "elimden geleni yaparım, Kralım" deyip kılıcını çekti. Ben de geri çekildim ve kılıcımı çekip karşımdaki benden neredeyse iki kat daha uzun ve kalıplı adama karşı pozisyon aldım. "Emegel seni gebertip sayınızı ikiye düşürmek istiyorum. Bunu tahmin edebilirsin öyle değil mi?" deyince elindeki kılıcı daire şeklinde sallayıp havada hayali yuvarlaklar çizerek "Şunu bildiğini varsayıyorum İmparator, istek varsa emekte olmak zorundadır. Hadi göster bakalım bana gücünü" deyince hızla hamle yapıp onu hazırlıksız yakalamak istedim ama sağa bi adım atıp kılıcı ile hamlemi kolayca karşıladı. Daha sonra karnıma tekme atıp birkaç metre geriye fırlattı beni. Ayağa kalktım ve iki elimle kılıcımın kabzasından sağlam bir şekilde tutup kaldırdım ve savunma pozisyonuna geçtim. Ölmek istiyor muydum? Hem evet hem hayırdı bu sorunun cevabı. Evet çünkü Melike'ye kavuşacaktım ölünce hayır çünkü çocuklarımı geride bırakmak istemiyordum. Böyle bir bilinmezliğin içinde boğulurken Emegel bana doğru hamle yaptı. Ben de eğilerek hamlesinden kurtulup yanından yuvarlanarak geçtim. Tabii geçerken de eli boş geçmeyip ayağının arkasına bıçağımla bi kesik attım. Ama ben daha doğrulamadan kafama yumruk yaptığı eliyle vurunca dengemi kaybedip yere düştüm. Bu devin karşısında hiç şansım yoktu anlaşılan. Ama beni izleyen askerlerin daha da umutsuzluğa kapılmasını istemedim ve hemen kalkmaya çalıştım. Dengemi sağladıktan sonra tekrar pozisyonumu aldım. "Ne o bacağıma attığın o çizik sana güç mü verdi? Yoksa benim için bi sinek ısırığından farkı olmayan o kesikle beni yenebileceğini mi düşündün küçük fare?" deyip sırıtınca "seni yenemem belki Emegel. Ama bu sana zarar veremeyeceğim anlamına gelmiyor" deyip aniden bıçağımı çekip Emegel'e fırlattım. Emegel böyle bir şey beklemediği için son anda sola kaçtı ama geç kalmıştı. Bıçak sol omzuna saplanınca acıyla inledi. İnlemesini fırsat bilip birkaç metre koştum ve yanına varınca havaya zıpladım ve çektiğim diğer bıçağı da sol bacağına sapladım. Acıyla inleyip sol ayağının üstüne çöktü. "Artık eşit şartlardayız Emegel. Kalk ve adilce savaş artık" diye bağırıp tam ona saldıracakken "okçular!" diye gelen sese döndüm. Demirtırnak okçulara doğru yürümeye başlamıştı. Yine korkaklık yapıp arkadan vuracaklardı. "Emegel, seninle savaş alanında karşılaşacaz hiç merak etme. Senin ecelin benim elimden olacak" dedim. Cihangir'in "Alpaslan çabuk ol!" diye bağırmasıyla birliğimin olduğu yere geri döndüm. "Kalkan duvarı!" diye bağırınca tüm askerler kalkanlarını kaldırıp birleştirdik. Ve üzerimize doğru gelen ok yağmurundan korunduk. Kalkanların aralarından kaçan oklarla can veren askerlerin acı dolu inlemeleri kulağıma kadar gelmeye başlamıştı kalkanların altında yağan oklara karşı savunma yaparken. Kalkanlara saplanan okların titreşimleri bizi zorluyordu ama yine de dayanıyorduk. Ok yağmuru kesildiğini rengi açılan gökyüzünden anlayınca yavaşça kalkanlarımızı indirdik. Ayağa kalkıp kalkanımın önüne baktım. Oha kalkanda boş yer kalmamıştı resmen saplanan oklar yüzünden. Kılıcımla kalkanımın önündeki okları kırıp onlardan kurtuldum. "Gidin ve bana, yüce kralınıza, Orbis'in yegane sahibine hepsinin kellelerini getirin askerlerim. Unutmayın bize düşmanımızın kanını içmek yakışır. İster kesin ister biçin. Ne yaparsanız hakkınızdır ölülerinin üstünden ne alırsanız sizin için ganimettir. Saldırın!" diye bağırınca Reptilian savaş surları kulaklarımızı sağır edecek gürültü de üflenmeye başladı. Ve ganimet haberini duyan Reptilianlar Şahmeran, Demirtırnak, Emegel ve Garmakoçi hariç geri kalan herkes biranda bağırıp savaş naraları atarak toplu hücuma geçtiler. Ben de bağırarak kendi askerlerime ithafen "Askerlerim, kardeşlerim bugün burda bu er meydanında son kez savaşacaz hep beraber. Belki hepimiz ölecez belki hayatlarımız son bulacak ama ölmeden önce şundan emin olun; tek başınıza ölmeyeceksiniz. Hepimiz birlikte, kardeşlerimizin yanında ölecez ve şuna dikkat edin; yanınızda öldürebildiğiniz kadar Reptilian götürmeye dikkat edin!" diye bağırınca herkes gülmeye başladı. İki adım atıp Amazonlar'ın önünde durup yüzleri savaş için boyanmış cesur kadınların tek tek hepsine baktım ve "biliyorum benden emir almazdınız siz. Ama karşınızda bize doğru koşan o canavarlar benim karımı öldürdükleri gibi sizin de Üsteğmeniniz öldürdüler. Hem de hain bir şekilde arkadan zehirli bir bıçakla yaptılar bunu" deyince hepsinin gözlerinde sadece iki duygu vardı nefret ve intikam. "Şimdi gidin ve hakkınız olan intikamınızı alın!" diye bağırınca herkes elindeki kılıçları diğer ellerindeki kalkanlara sert şekilde vurmaya başladı. Savaş alanlarında müthiş bi birlik oluşmuştu şu anda. Arkamı dönüp Reptilianlara baktım. Şahmeran hala bu kadar az sayıda olmamıza rağmen nasıl böyle bir arada dimdik durabildiğimize şaşırıyordu. Ama bilmediği bir şey vardı; bizi bir arada tutan tek şey Melike'ydi. Bu kadar insan Melike sayesinde aralarındaki tüm düşmanlıkları bitirmiş ve bir araya gelmişti.   

ORBİS-YENİ DÜNYA(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now