15.

25.2K 1.4K 834
                                    

Yazım hataları varsa sonrasında düzelteceğim ancak bir anlam hatasına sebebiyet vermez.

İyi okumalar aşklarım...🥂

*
Sessiz kaldık.

Belki beş dakika belki bir saat. Zaman kavramının anlamını yitirdiği, uçurumdan kendimi atmak isteyeceğim kadar boğuk bir geceydi. Gözyaşlarım donmuş, ona güzel görünmek için özene bezene maşa yaptığım saçlarım sert rüzgarın etkisiyle etrafımda uçuşuyordu.

Karşımda suspus olup, gözlerindeki yaşlarla gözlerime bakan adamı inceledim. Aralık dudaklarından çıkan buhar kalbimi ateşe vermiş gibi irkildim. İnledi. Bedenini bir anda yere bıraktığında hıçkırdım. Veremediğim tüm tepkiler çıkmak için  boğazımda sırasını beklerken inlemelerim hıçkırıklarıma karıştı.

"Nasıl yapabildin?"dedim kesik bir fısıltıyla. Ayakta durması için zorladığım bedenimi bıraksam arkamda kalan uçurumdan buz gibi suya dökülecekti gözyaşlarım. "Bunu Selvi ile mi yapmak zorundaydın?" diyerek devam ettim. Katı bir diken kalbime batıyordu. "Madem Selvi ile bir şeyler yaşadın, neden seni sevmeme izin verdin?" dedim bu kez. Nefeslerim sıklaşmış, göğsüm soğuk havanın da etkisiyle kaskatı kesilmişti.

"Sevilmek istedim sadece. Sen, Mirza'yı seviyordun. Gözümün önünde onu seviyordun, bunun ne kadar acı verdiğini bilemezsin." soluklandı. Yere bıraktığı bedeni taş gibi önümde dururken elleri toprağı sıkı sıkı tuttu. "Selvi biliyordu. Gözlerimde görüyordu sana olan her şeyi. Yalvardı, izin ver sevmeme dedi." boğuk sesi kalbime mızrak gibi batarken binbir türlü yaratığın ruhumu paramparça ettiğini hissettim.

Selvi bunu nasıl yapardı? Madem yapmıştı, neden dost gibi gelmişti bana? Selvi'nin Umay'ı şiddetle reddetmesi, Mahir'in beni sevmediğini üstünde durarak söylemesi...hepsi bizim bir araya gelmememiz için miydi? Peki ya Umay... Umay biliyor muydu?

"Unutmak istedim, o zamanlar siz Mirza ile yanyana bile gelmezdiniz ama bir yerde karşılaşsak senin gözlerin hep Mirza'da olurdu. Gözlerin parlaya parlaya bakardın ona. Benim sana baktığım gibi." hıçkırdı. Nefes alamadığımı hissettiğim an ellerim boğazımı sıkı sıkıya tuttu. Dudaklarımı aralayıp sırtımı ona döndüm. Yüzüm karanlık geceye, keskin uçuruma dönüktü.

Bu uğradığım kaçıncı ihanetti? Şuradan kendimi atsam, her şey daha iyi olabilir miydi?

"Biz asla olmazdık. O zaman böyle düşünüyordum. Görmüyor,  sevmiyordun beni. O seviyordu." dedi sona doğru küçük bir fısıltı ancak çıkmıştı dudaklarından. Selvi'nin beni Mahir'e itmeye çalıştığı da olmuştu. Bunu nasıl bir kalp, nasıl bir zihniyet yapardı? Aynı masada,aynı çatı altında nasıl durabilmişlerdi? Yüzleri hiç mi kızarmamış, hiç mi utanmamışlardı?

"Unutturacağını söyledi. Zayıf noktamdı bu. Seni unutmak istiyordum. Nasıl acı çektiğimden haberin bile yok. Beni suçlayamazsın. Mirza ile evlilik yoluna kadar gittin, gerçek veya sahte. Ben buna dayanabildiysem, sende buna dayanabilirsin Ekru. İstersen yaparsın." kesik bir nefes aldı. Yüzüme vuran sert rüzgarlar tokat yemişim etkisi yaratırken bana aldığı, çok severek giydiğim o kırmızı tüllü elbisenin eteklerinden tutup oturdum.

Bacaklarım, kendimi bırakmak istediğim uçurumda sallanıyordu.

"Ben unuttum mu sanıyorsun? Görmüyorsun içimi, sen beni yeterince sevmiyorsun." dedi bu kez. Dudaklarımı ısırıp yaşlar akıttığım yüzümü ellerimin arasına aldım. "Sus."dedim titrek bir sesle. Bunu bana söylemeye hakkı yoktu. Güven demişti, güvenim bu şekilde mi boşa çıkacaktı?

"Asıl sen görmüyorsun hiçbir şeyi." deyip ıslıklı bir nefes aldım. "Senin hiçbir şeyden haberin dahi yok! Ben kendimi dün gece sana teslim edecek kadar sevdim seni! Karşı odamda babam varken bile, bunu göze alabilecek kadar sevdim. Kara sevdim, kör sevdim. Güven dedin, güvendim." kısık sesim, güven kelimesini öylece yuttu. Soğuk havaya rağmen koca bir yangın içinde kalmış gibi hissediyordum.

HİSARALTI MAHALLESİ (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now