↳Break up, six

1.1K 103 63
                                    

"Mingyu."

Büyük olanın kendisine seslenmesi ile beraber ona doğru dönmüştü küçük olan. Bir yandan kızının yatağına oturmuş, hafif bir şekilde saçlarını okşuyordu. Büyük olan ise odaya girince sessiz olmaya çalışmış, oğlunun yatağına oturmuştu.

Küçük olan, bir süre karşısındaki büyüğün oğluyla ilgilenmesini izlemişti. Bir yandan oğlunun saçlarını okşamış, diğer yandan da açık olan örtüyü tekrar örtmüştü. Sonra kendisine doğru dönmüş, yaklaşarak bileğinden tutmuştu.

Büyük olan, bileğinden tuttuğu küçüğü uyuyan çocuklarının odasından çıkarmış, kapıyı yarım açık kalacak şekilde bırakmıştı. Kapının önünden biraz uzaklaştıktan sonra karşısındaki küçüğüne bakmaya devam etmişti.

Karşısındaki bedene sarılmamak için kendisini zor tutmuş, derin nefes alıp vermişti. Küçüğü ise, büyüğünün gözlerinden bir an olsun ayırmamıştı kendi gözlerini. Ama gözlerindeki gördüğü tek şey ise pişmanlık ve üzüntü oluyordu.

Her şeyi açıklamak istiyordu Mingyu, ama bir yandan da büyüğünün onu tekrar kabul etmeyeceğinden korkuyordu. Yaptığı hata affedilemez bir hataydı çünkü.

"Her şeyi," demişti büyük olan. Sesinin titrememesi için özen gösterirken. "Her şeyi en başından anlat."

Küçük olan, şaşkın bir şekilde büyüğüne bakmaya başladığı vakit karşısındaki bedenin yüzündeki kararlılığı görmüştü o zaman. Sessiz bir şekilde yutkunmuş, ona doğru bir adım atmıştı. Büyüğü yerinden kıpırdamamış, aynı kararlılığı bakışlarına da yansıtmıştı.

Küçük olan, ellerini büyüğünün beline koyup sarılacağı sırada büyüğü ondan önce davranmış, bir adım geri çekilerek küçüğüne bakmaya devam etmişti. Bir yandan gözlerinin dolduğunu fark etmiş ve gözlerini silmişti.

İkisi, birbirine karşı ilk defa o an çaresiz hissetmişti. Küçük olanın açıklamak istediği gerçek boğazında düğüm olarak kalmıştı, büyük olan ise onun bu suskunluğundan dolayı vazgeçmiş, tuttuğu gözyaşlarının akmasına izin vermişti.

"Hiç mi pişman değilsin? Bir anda neden gittin Mingyu? Başka biri-"

"Hayır," dedi küçük olan, karşısındaki bedenin cümlesini tamamlamasına izin vermeden. "Hayatımda senden başka biri yok, yemin ederim. Aldatmadım seni."

"O zaman neden konuşmuyorsun?!"

Büyüğünün sesini yükseltmesi ile beraber biraz olsa bile gerilmişti küçük olan. Wonwoo, eliyle tekrar akan gözyaşlarını silmiş, karşısındaki bedene bakmaya devam etmişti. Sildiği gözyaşları tekrar akmaya başlarken ona doğru yaklaşmaya başlamıştı.

Yumruk yaptığı elini küçüğünün omzuna koymuş, fazla sert olmayacak şekilde küçüğünün omzuna vurmaya başlamıştı. Küçüğü ise hafif bir tebessüm ile beraber ellerini büyüğünün beline koymuş, önündeki bedeni kolları arasına alarak başını omzuna koymuştu.

İkisi de o an çocukları uyanana kadar dökmüşlerdi gözyaşlarını. Bir yandan da, geçen üç yılın hasretini kısa bir şekilde çıkarmışlardı.

Break Up •MeanieWhere stories live. Discover now