↳Break up, eight

1K 95 35
                                    

"Mingyu babam gitti mi?"

Büyük olan, çocukları uyandıktan sonra onlara bir şeyler hazırlamış ve karınlarını doyurmuştu. Ondan sonra ise iki çocuğu ile beraber mutfaktan çıkmış, salona geçmişlerdi.

Tabii, çocuklar salona gelince etrafa bakınmış ve diğer babalarını aramışlardı. Aradıkları bedeni göremeyince elini tuttukları bedene doğru dönmüş ve merakla konuşmaya başlamıştı.

"Ama ben onunla oynamak istiyordum..."

Kızının ve oğlunun cümleleri ile beraber buruk bir şekilde gülümsemeye başlamıştı büyük olan. Sonra kendine gelmiş, yüzüne normal gülümsemesini yerleştirerek boyunu çocuklar ile eşitlemişti.

Tuttuğu minik elleri bırakmış, kendi ellerini karşısında duran minik bedenlerin saçlarına koymuştu. Elinin altında olan saçları biraz okşadıktan sonra ikisinin alnına minik öpücükler bırakmış, ona merakla bakan çocukların sorusunu cevaplamıştı.

"Babanız gitmek zorunda kaldı bebeğim, iş yerinden aradılar."

Çocuklar anladıklarına dair mırıltılar çıkarırken tekrar gülümsemişti Wonwoo. Aslında iş yerinden aramamış, kendisi bir süreliğine gitmesini söylemişti. Eğer söylemeseydi kendisini tutamayacak ve kırıcı şeyler söyleyecekti küçüğüne.

Şöyle bir şey vardı ki, ne kadar kendisi terk edilse bile kıyamazdı ona büyük olan. Bu şekilde yufka yürek olma huyundan da hoşlanmıyordu.

"Tekrar gelecek mi?" diye sormuştu Heran. Bir yandan da karşısında onlara gülümseyerek bakan babasının üstünü tutmuştu. "Gelecekse ne zaman gelecek?"

Oğlunun sorusu ile beraber bir süre durmuştu büyük olan. Ne zaman geleceğini o da bilmiyordu ve sormayı unutmuştu. Normalde Mingyu çocuklar ile vakit geçirdikten sonra ne zaman geleceğini söyler ve ona göre ayarlama yapardı.

Ama bu sefer sormayı unutmuştu. Ve bir şekilde öğrenmesi gerekiyordu.

"Bilmiyorum Heran, ama arayıp babanıza sormak ister misin?"

İki çocuğuna da yönelttiği soru ile beraber ikisi de birbirlerine bakmaya başlamıştı. Bir süre birbirlerine baktıktan sonra gözleri parlamış, o şekilde babalarına bakmaya başlamıştı.

Wonwoo yemin edebilirdi ki o an ikisinin bu hallerini görmesi kendisine çok tatlı geliyordu. Tatlı olan çocuklarına biraz daha tatlılık katıyordu resmen.

"Evet," demişti kızı, heyecanlı bir şekilde konuşuyordu. "Hadi arayalım!"

Oğlunun da başını heyecanlı bir şekilde sallaması ile beraber kıkırdamış, arka cebinde olan telefonunu çıkarmıştı. İki çocuğu da koltuğa oturtmuş, kendisi de ortalarına oturmuştu.

Rehbere girerek küçüğünün adını aramıştı büyük olan. Aradığı ismi bulduğunda ise ismin üzerine tıklamış, küçüğünü aramıştı. Bu sürede hoparlöre almayı unutmamıştı.

"Efendim Wonwoo?"

Küçüğünün sesini duyması ile beraber gülümsemişti tekrar büyük olan. Eski eşinin kendisinden cevap beklediğini fark etmiş, konuşmaya başlayacağı sırada tekrar susmuştu.

Çünkü oğlu kendisinden önce konuşmuştu.

"Baba! Neden erkenden gittin? Ve bir daha ne zaman geleceksin?"

Telefonun diğer tarafında olan beden ise, oğlunun sesi ile beraber gülümsemişti. Onlar uyurken gitmek zorunda kalmıştı, biraz daha dursaydı belki büyüğü ile tartışabilirdi.

Ama bir daha onu kırmak istemiyordu küçük olan. Bu yüzden en kısa zamanda olanları ona anlatmayı düşünüyordu.

Tabii, büyük olanın onu dinleyeceğinden pek emin değildi.

"Yarın geleceğim," demişti gülümseyerek ve kendisinden emin bir ses tonu ile beraber. "Çocuklarım ile vakit geçireceğim."

Break Up •MeanieWhere stories live. Discover now