↳Break up, fourteenth

906 94 17
                                    

İkili çocuklarını uyuttuktan sonra salona girmiş, bedenlerini koltuğa atarak arkalarına yaslanmışlardı. Küçük olan, bakışlarını büyüğünden ayırmazken büyüğü ise gözlerini kapatarak kendisini dinlendiriyordu.

Bugün gereğinden fazla yorulmuştu. Normalde bu kadar fazla yorulmaz iken bugün için işler değişmişti. Belki de o anlarda küçüğünün yardım tekliflerini geri çevirmemesi gerekiyordu. 

Küçük olanın koltuktan kalktığını duysa bile gözlerini açmamıştı büyük olan. Küçüğünün yanına oturduğunu anladığında bile açmamak için kendisi ile savaş vermişti içinde. Eğer gözlerini açarsa biliyordu ki yumuşayacak ve kendisini yanındaki bedenin kollarına atacaktı.

Ama bu sefer tam tersi olmuştu. Yanındaki beden kendisini kolları arasına almış, başını da nazik bir şekilde göğsüne koyarak siyah saçlarını okşamaya başlamıştı. Onun bu hareketleri ile beraber büyük olan gözlerini açmış ve kolları arasında olduğu bedene bakmıştı.

Ciddi bir ifade ile kendisine baktığını görünce biraz olsun endişelenmeye başlamıştı Wonwoo. Aklına küçüğün onları terk ettiği gün gelirken sessiz bir şekilde yutkunmuş, küçüğüne bakmaya devam etmişti. Aradan fazla zaman geçmemişti ki Mingyu konuşmaya başlamıştı.

"Diyordun ya hani, neden bizi bırakıp gittin diye," demişti küçük olan. Büyüğünün gözlerinden bir an olsun gözlerini çekmemiş, konuşmaya devam etmişti. "Bana kızmakta haklısın anlatacaklarımdan sonra."

Büyük olan, yanındaki bedenin cümleleri ile beraber olduğu yerde doğrulmuş ve ona bakmaya devam etmişti. Karşısındaki eski eşinin kolları bir an olsun belinden ayrılmazken, kendi elleri de onun omuzlarından ayrılmıyordu.

Konuşması ile beraber istemsiz olarak gerilmiş ve kalbi hızlı atmaya başlamıştı büyük olanın. Küçük olan ise, artık anlatması gerektiğini düşünmüş ve büyüğünün kaçmaması için onu kolları arasına almıştı.

"Ben korktum, baba olmaktan çok korktum. Daha doğrusu, bu sorumluluğu yapamayacağımdan korktum. Sana birçok kez söylemek istedim ama çocuklar ile ilgilenmeye odaklıydın o zamanlar. Ben... Ben sonra söylemekten vazgeçtim. Uzun süre düşündüm ve bir karara vardım. Biliyorum belki hayatımda aldığım en berbat bir karardı bu. Belki bundan kaçarak kendimi mutlu hissederim diye düşündüm ama yanıldım. Çünkü senin gibi ben de sen ve çocuklar olmadan kendi başıma yapamadım."

Büyük olan, duydukları ile beraber şaşırmış bir şekilde yanındaki bedene bakmaya başlamıştı. Küçük olan ise üzerinden yük kalktığını hissetmiş, derin bir şekilde nefes alıp vererek kendisini sakinleştirmişti. Tekrar kolları arasında olan bedene baktığında, gözlerinin dolduğunu fark etmişti.

Bir elini yanağına koymuş, hafif bir şekilde okşamaya başlamıştı elinin altında olan yanağını. Yüzünde minik bir tebessüm oluşurken, konuşmasına devam etmişti.

"Çocuklar ile vakit geçirdikçe anladım bu kararımın berbat olduğunu. Buradan çıkıp kaldığım yere döndüğümde aşırı kötü hissetmeye başlamıştım. Aklım sizde kalıyordu, bazen burada kalmak istiyordum. Şimdi belki diyeceksin neden-"

"Sen tam bir salaksın," demişti büyük olan gülümsemeye başlarken. Ellerini omuzlarından çekmiş, boynuna koyarak yanındaki bedene sarılmıştı. Sonra ise mırıldanmaya devam etmişti. "Cidden bir salaksın. Kendi başına karar vermek yerine bana gelmen lazımdı. Bu şekilde çocuklar uyuduğunda konuşurduk. Aptalsın Mingyu, ama benim aptalımsın."

Break Up •MeanieWhere stories live. Discover now