Bölüm 14

25 6 0
                                    


Sabah uyandığımda henüz hava tam anlamıyla aydınlanmamış olmasına rağmen odanın içini rahatça görebiliyordum. Melih'in kollarının aşırı sıkı olmasından dolayı ise herhangi bir hareket yapabilmem mümkün değildi. Saçlarıma değen nefeslerinden uyanmış olduğunu bilmeme rağmen onun buna dair bir belirti göstermesini bekledim. Bu esnada onun ne kadar süredir uyanık olabileceği konusunda düşündüm. Hava bile aydınlanmamışken onu neyin uyandırdığını bilmeyi ise daha çok istiyordum. Burada kaldığım hiçbir seferde erken kalktığına tanık olmamıştım. Ve içimdeki ses onun gece boyunca uyumamış olabileceğinin ihtimalini fısıldarken bunun için hiçbir neden olmadığına kendimi inandırmaya kararlıydım.

Beni saran kollar gevşeyip ona dönebildiğimde bir insanda görebileceğim en güzel gülümsemeyle beni karşıladığında gülümsememe engel olamadım. Kulaklarımda onun sesini duymadan önce George Harrison'ın My Sweet Lord'u çınlamaya başladı. Bu eşleştirmeyi yapanın duygularım olduğunu ve zihnimin gerilerinden o notaları getirdiğini bilirken onun gülümsemesinin solmasını izledim. Bir anda buna neden olan şeyin korkusu müziğimi alıp benden çok uzaklara götürdü. Korkularımın yüzeye tekrar çıkmasını, özellikle onunla geçirdiğim ilk geceden sonra beni esir almasını istemiyordum. Bunun için ciddi olmamaktan başka bir çaremin olmadığını biliyordum. O anda yüzüne yerleşmiş olan ifadeyi çok fazla düşünürsem her şeyi tuzla buz edebileceğimi biliyordum. Kendi kendime söyleyeceğim ve çoğunluğu saçmalık olabilecek her ihtimal kendimle yaptığım savaşı kaybetmem için bir adım olacaktı.

"İyi misin?" Sorumla beraber birkaç saniyeliğine gülümsese de bu çok uzun sürmedi. Eli yüzümü bulduğunda karanlıkta bile acısını gözlerinde görebileceğimi anladım. Ve onu bu hale getiren neyse bundan hoşlanmama ihtimalimin çok yüksek olduğunu biliyordum.

"Seninle konuşmam gereken bir şey var. Bunu dün gece konuşmalıydık."

"Yoksa evli misin? Ya da erkeklerden mi hoşlanıyorsun? İnanmıyorum, erkek arkadaşını benimle mi aldattın?" Onun ciddi ifadesi nefes almamı bile zorlaştırırken şaka yapmayı başarabilmiştim. Ama şakalara ya da onun söyleyebileceği her neyse ona katlanabilecek halde değildim. Bu uyanışımın aslında gerçek olmamasını ve rüya görüyor olmayı dilerdim. Fakat bu dilek bile artık tamamen uyandığımın farkında olmama neden olabilecek güce sahipti.

"Önemli bir konu ve kesinlikle şaka değil." Yatakta oturmaya başlarken korkmamam için kendimi tüm düşüncelerden ve ihtimallerden uzak tutmaya kararlıydım. Eğer kötü seçenekleri düşünüp onlara güç vermezsem hiçbiri gerçekleşmezdi. Kişisel gelişim ve diğer zırvaların olduğu o raflarda bununla ilgili tonlarca kitap olmasının başka bir anlamı olamazdı. Her şey olumlu düşünmekten ibaretti. Ama onun konuşmasını beklerken tüm düşüncelerim çarpışıyordu. En sonunda o da yatakta doğrulup sırtını yatak başlığına yasladığında zamanın onun sesini duyana kadar durduğunu anladım. O konuşmadan ve söyleyeceklerini dile getirmeden zaman bir daha akmadı. "Ben Melike ve Orhan'ı daha önceden tanıyordum. Ama onun senin ablan olduğunu düşünmedim. Tek Melike ve Orhan'ın onlar olmayacağını düşündüğümden tanıdığım kişiler, onlar olduklarına ihtimal bile vermedim."

"Sen ve ablamın?" Dediğim şeyin gerçek olmamasını istedim. Gözlerimi kapatıp duyabilme ihtimalim olan sözlerden kaçmak isterken gözümün önüne ablam ve onun birlikte olduğuna dair görüntüler geldi. Fakat bunların gerçek olmaya yaklaşmasından bile hoşlanmamıştım. Bu en son olmaması gereken seçenek bile değildi.

"Hayır, Melike ile aramda bir şey yoktu. Ama Melis..."

"Yani diğer ablamı da tanıyorsun."

Melis'in ölümünün üzerinden neredeyse on koca sene geçmişti ama bu gerçekleşeli binlerce yıl olmuş gibi geliyordu. Onunla o kadar az anım vardı ki ablam mı yoksa çok uzaktan tanıdığım bir insan mı olduğuna karar bile veremiyordum. Melike ile aramızda hiç sevgi olmasa da birbirimizi bir noktada tanıyorduk. Bilmediğin, tanımadığın birinden nefret edemezdin. Ama Melis ile iki yabancıdan başka bir şey değildik. Kendi dışımızda gelişen durumlar sonucunda aynı evi paylaşmış olsak bile ben o zamanlarda küçük bir kızdım ve Melike'ye yakın olmaya çalışmamın aksine ona karşı hiçbir çabam olmamıştı. Onunla gerçek anlamda hiç tanışmamış ve zaman geçirmemiş olsak da birbirimizi bir şekilde tanıyorduk. İkimizde yakın olmak için hiçbir şey yapmadık. Hayal gibi hatırladığım karakteri ise onunla yakın olabilmemin imkânı olmadığını gösteriyordu. Ama o Melike'den çok farklı değildi. Melike ile de yakın olamayacağımın ihtimalini o günlerde gizliden gizliye biliyor olabilirdim. Fakat ona karşı takıntı derecesinde olan sevgisini kazanma isteğim onun kişiliğini görmeme belki de engel oluyordu.

AŞEKAWhere stories live. Discover now