Bölüm 26

25 5 0
                                    


Sehpanın üzerindeki fotoğraf makineme uzanırken kedi elimi ısırdığında yaptığım şeyi bıraktım. Ona döndüğümde dün akşam yaptığı gibi bana kötü bir şekilde bakıyordu. Sabah uyurken olduğunun aksine yine şeytani bir ifadeyle beni süzüyordu. Elimi makineden uzaklaştırıp bir süre ona baktım. Benimle bir süre bakıştıktan sonra ise sırtını bana dönüp yattı. Daha geleli bir gün bile olmamıştı ve alışamamıştı ama bu onun gerçekten tuhaf bir kedi olduğunu değiştirmiyordu. Gözlerini dikip bakmasından bile ürküyordum. Melih'in onu neden bu kadar sevdiğini ve evde olmasını istediğini anlamıyordum. Bana evde arkadaş olabilecek son kişi bile değildi. Çünkü huysuzun tekiydi. Beni seviyor gibi görünüp elimi yalasa da bana karşı tuhaf davranıyordu. Hatta beni yönlendirmeye çalışan bir havası bile vardı. Fotoğraf makinemi elime almamı resmen istememişti. Ki küçüklüğümden beri onların tuhaf güçleri olduğuna inandığımdan bu benim daha çok korkmama neden oluyordu. Beni biraz daha dakikalar önce yaptığı gibi izlerse ağlamama bile neden olabilirdi.

"Bir şey mi oldu?" Mutfak kapısına gidip kediyi arkamda bıraktığımda bir süre Melih'i izlememin ardından bana bakmadan konuştuğunda sabahın bu saatinde algılarının fazlasıyla açılmış olduğunu anladım. Bir cumartesi sabahı için beklenilmeyecek kadar da enerjikti. Oysa ben cumartesileri Museviler gibi Şabat Günü olarak kabul ediyor ve hiçbir şey yapmayı değil istemeyi bile aklımdan geçirmiyordum. Ve fazlasıyla aksi bir ruh haline bürünüyordum.

"Bu kedi evde olmak zorunda mı?"

"Kedileri sevdiğini sanıyordum." Mutfakta hâlâ uğraşırken benimle konuştuğunu görürken onun bugün kahvaltı için fazlasıyla özenmiş olduğunu görmezden geldim. Kahvaltıdan daha önemli bir sorunum vardı. O kedi ile daha fazla aynı ortamda olmak istemiyordum. Kendi evimde sığınmacı haline düşmem pek uzak değildi. Ki bu kedileri sevmem ya da sevmemem ile ilgili değildi.

"Onları çok seviyorum ama bu delinin teki. Sen gidince yanıma gelip elimi yalamaya başladı. Ben fotoğraf makinesini almak isteyince ise elimi ısırdı."

"Eline bir şey oldu mu?"

"Zarar vermek için yapmadı. Beni yapmak istediğim şeyi yapmamam için uyardı." Melih elime bakarken bir şey olmadığına ikna olmuştu. Ama kedinin kapının diğer tarafında olduğunu fark etmemle yine onu görmüş olmamdan ötürü geri çekildim. Daha yeni yatmışken kalkıp gelmesinin tek anlamı onu şikâyet ettiğimi hissetmiş olması olmalıydı. Ama onu şikâyet etmemi bu hiçbir şekilde engelleyemeyecekti. "Bak, yine peşimden gelmiş. Sürekli beni izliyor." Melih gülüp işine geri dönerken kendimi çocuk gibi her şeyden şikâyet eder bir halde bulmuştum. Bu halimden de bu kediden de hiç hoşlanmıyordum.

"Haber yüzünden korktun ve paranoyaklaştın. Acıkmış olmalı ve seninle de sadece oyun oynamaktan başka bir şey düşünmemiştir."

"Okuldaki deli gri kediyi sende biliyordun. Edebiyatta Amfi 5'in önünde duruyor ve her gelene önce sevimli davranıp sonra patilerini geçiriyor. Bu o kedi ile kardeş falan olmalı."

"Sadece alışmaya çalışıyor." Bana göz kırpıp yardım etmemi işaret ettiğinde ayaklarımı yere vuracak kadar küçülmüş bir haldeydim. Ama kendime hâkim olmayı bir şekilde başarıp yemek masasına Melih'in hazırladıklarını taşımasına yardım ettim. Melih kedi için aldığı kaba mamasını koyduğunda ise kendimi bir kedi ile kıyaslayacak kadar berbat bir ruh halindeydim. Öyle ki hiçbir kadının yanında yapmadığım kıskançlığı bir kedinin gelmesinin üzerinden daha bir gün bile geçmeden yapmaya başlamıştım. Ortaçağ boyunca kedilere zulümler yapılmasının nedenini onun sayesinde anlamıştım. Haklı olmadığımı biliyordum ama bu konuda asla geri adım atmamaya kararlıydım.

AŞEKAWhere stories live. Discover now