第三节; pleasure and happiness

1K 121 55
                                    

zevk ve mutluluk

Güneş gökyüzünde yavaşça yükselmesini sürdürüyordu, zamanın akışı gibi. İnsanlar zamanı yakalamak istercesine gözlerini açıyorlardı yeni bir güne. Nasıl geçeceğini bilmiyorlardı. Kötü ya da iyi? Sadece yaşamak zorundaydılar. Hataları ile öğrenecek ve ders almaya çalışacaklardı. Belki asla ders almayacaklardı. Yeni bir gün beraberinde her şeyi getirebiliyordu.

Yatağında gözlerini yeni açmış beden bu sefer mutlu uyanmıştı mesela. Oldukça az bir uyku çekmesine rağmen mutluydu. Bu onu canlı tutuyordu. İşte insanlığın en büyük günahlarından biri; acımasızlık ve bundan zevk almak.

Diğer tarafta onun zevki ve mutluluğu için hayatını ortaya koymak zorunda kalmış bir beden vardı. Aldığı fotoğraflar ve bilgilerin yanı sıra kendi de uyumamış ve araştırma yapmıştı. Bugün gözlem günüydü. Normalde çalıştığı işinde kullanması için ona verilen yıllık izinden bir gün daha kullanacaktı. O zevki ve mutluluğu için istediği gibi tatil bile yapamıyordu. İzinlerini sadece kendine verilen görevler doğrultusunda kullanılmasına göz yumuluyordu. Bu yüzden hiç bu işlere girmemeyi diliyordu ama dilekler gerçek olmazdı. Geçmiş geçmişte kalmıştı. Bir iyilik uğruna kendini feda etmişti bilmeden. Artık böyle yaşaması gerekiyordu. Bir seçenek daha vardı, ölüm gibi. Bunu seçecek olsaydı bu kadar dayanmaya çalışmazdı.

İçinde bilgilerin bulduğu telefonu, bir bıçağı, kulaklığı ve kendi günlük telefonunu alarak çıktı yaşadığı daireden. Komşuları ile yakın biri değildi. Aslında insanlara yakın değildi. Yanlarından geçerken onlara selam bile vermemişti. Bir an önce işini hallederek uyumak istiyordu. Yarının daha zorlu olacağını biliyordu.

Aklındaki karmaşaları dağıtmak adına kulaklığını takmıştı kulağına. Kendini güçlü hissettirecek bir şarkıyı da seçmişti özenle. Sia'nın sesinden 'Titanium' dinlemek güzeldi.

Beni vuruyorsun ama düşmeyeceğim.
Ben titanyumum.

Onu insanlar hep kalbinden vurmuştu. Bu vuruşların esiri olarak, o da başkalarını vurmuştu. Ama bunu gerçek kurşunlarla yapmıştı. Gözle görülebilecek şekilde kanlar süzülüyordu. Ölüm gerçekleşiyordu, hayali değildi. İnsanların bu dünyayı gerçek anlamda terk etmelerine neden oluyordu. Buna alıştığını söylerse eğer, bu büyük bir yalan olurdu. Çünkü diğerlerinden farklı olarak onu kalbi vardı, düşmemeye çalışan.

İnsanlara birkaç saniye bakarak atıyordu her adımını, acaba bir dahaki kurbanı onlardan biri olabilir mi diye. Dışarıdan masum dursalarda her insan günahkardı. Günahları seviyelere ayırabilirdik ama bazı insanlar bundan anlamazdı. Onlar için günah sadece günahtı. Yaptığını o da çekmeliydi diye düşünenler vardı. Son zamanda böyle kişiler artıyordu. Sitelerine çok fazla kişi ulaşmaya başlamıştı. Bir gün tüm olayların patlamasından endişe ediyordu. Bu yaşanırsa kendi de büyük bir sarsıntı yaşayacaktı. Geçmişe etki edemese de geleceği için bir dilekte bulundu. Daha kötü şeylerin yaşanmamasını diledi.

Ulaşmak istediği yere ulaştığında, yakınındaki bir oturağa oturarak beklemeye başlamıştı. Zamanı oldukça iyi ayarlamış olacak ki, fazla geçmeden hedefi görüş açısındaydı. Sade giyimi ile hoş durduğu bir gerçekti ama Zhan için görünüş önemli değildi. O sadece kurbanıydı.

Etrafında toplanan insanlara hafifçe gülümseyerek imza veriyor ve onlarla resim çekiliyordu. Birazda olsa ünlü olduğu ile ilgili bir bilgiye sahipti. Onu en çok endişelendiren de buydu. Ünlü birini öldürmek ses getirirdi. Bu onun için iyi değildi. Zhan düşünceler içindeyken, beklenmedik bir şekilde göz göze gelmişlerdi. Birkaç saniyelikti. Biri umursamazca tekrar önüne dönerken, diğeri tedirginliğinin arttığını hissetmişti. Beklenmedikti. Bir katilin kurbanı ile göz göze gelmesi hatalara sebebiyet verebilirdi.

Tam olarak nasıl göründüğünü canlı bir şekilde görmenin yeteceğini düşünerek kalkmıştı oturduğu yerden. Daha fazla etrafında kalması gerekiyordu ama tekrar az önce yaşanan olay gibi bir şey yaşarsa yakalanma ihtimali vardı. Kimse onun katil olduğunu anlamazdı. Takıntılı bir hayran sanılma ihtimali daha yüksekti.

Geldiği yolları yavaşça adımlıyordu, kulaklığında müzik yankılanmayı sürdürürken. Yarın için biraz korksa da, bir yandan içini tuhaf bir heyecanın kapladığını hissediyordu. Onun için biraz tuhaftı. Normalde üzülür ve korkardı. Tam olarak anlayamadığı bu duygu da neyin nesiydi? "Yoksa yaptığım işten zevk mi almaya başladım?" şeklinde aklında dolaşmaya başlamıştı karmaşık düşünceler. Bazen müzik ya da herhangi bir şey uzaklaştıramıyordu bizi onlardan. Sadece o derin kuyuya çekiliyorduk. Yüzme bilmek bir işe yaramazdı.

are you liar? || yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin