第十四节; 2 kids

543 72 95
                                    


Yibo gece pek uyuyamamıştı. Aklında farklı senaryolar üreterek, kendini hazırlamaya çalışıyordu bir nevi olacaklara. Bunlar aklında dönerken uykuyu bile unutmuştu. Uyku ise onu unutmayarak geri gelmişti. Sabah hava aydınlanırken ancak uyuyabilmişti. Bir gece uykusu çekemediği içinde üzerine ayrı bir yorgunluk çökmüştü. Bu öğlen saatlerine kadar gözlerini açamamasına yol açmıştı. Uyuması kadar uyanması da zor olmuştu. Aslında içinden hiç uyanmamayı bile dilemişti. Çünkü tuhaf hissediyordu. Bir gün sonu gelecekmiş ve oldukça acılı olacakmış gibi. Bu kadar acılı olmasındansa uykuda ölmeyi tercih ediyordu. Ama geleceği bilemezdi. Sadece hislerle hareket etmek yanlıştı.

Daha fazla uyuyamayacağını hissettiğinde de yatakta dönüp durmuştu. Başka yapacak bir şeyi yoktu. Tuhaf bir şekilde, her gün ona mesaj atan ya da arayan doktorundan hiçbir belirti yoktu. Bu ayrıca meraklanmasına sebebiyet vermişti.

"Başına bir şey gelmiş olabilir miydi?" diye düşünüyordu.

Hep mesaj atan karşı taraftı. Bu sefer bir değişiklik yapıp, merakına yenik düşerek mesaj atmıştı. Gelen cevaplar hep kısa ve geçiştirmek için olduğu belliydi. Yibo meşgul olduğunu düşünerek fazla uzatmayıp sadece hal hatır sormuştu. Sonuçta o bir doktordu. İlgilenmesi gereken birçok hastası vardı. Yibo ile bu kadar ilgilenmesi bile tuhaftı. Tüm hastaları ile bu kadar ilgilenmesi de imkansızdı.

Merakını gidermiş sayılırdı. Sonuçta iyi olduğunu öğrenmişti. Bu konuyu bir kenara iterek, kafasında senaryo kurmaya devam etmişti. Karşıdaki kişinin onuda öldürmeye çalışmasından, bıçaklanmasına kadar çok farklı şeyler vardı içerisinde. Asıl gerçekleşecekleri ise düşünememişti. Eğer bunları düşünebilseydi, kaderini değiştirebilirdi. Oysa o çoktan yazılmıştı.

Zaman geçmek bilmezken şarkı dinlemeye başlamıştı. İlk denk geleni açmıştı. "2 Kids" adında bir şarkıydı. Sakin ve güzel bir ritimi vardı, tıpkı Yibo'nun sevdiği gibi. Ayrıca dans etmek içinde idealdi. Bu şarkıyı ilerde daha çok dinleyeceğini düşünüyordu. Çünkü bazıları vardı ki, insanı içine çekiyordu. Bir bütün gibi oluyordunuz. Sinirlendiğiniz zaman, sizi sakinleştiriyordu. Üzüldüğünüz zaman, size bir insanmış gibi yardımcı oluyordu. Aslında şarkılar insanlardan daha iyi bir yardımcıydı. Onlarıda insanlar yapardı ama daha farklılardı. Gerçek ruhu barındırıyorlardı.

"Eğer her şeye katlansaydım, farklı mı olurdu?"

Yibo'nun en sevdiği söz bu olmuştu. Bilmiyordu ki, Zhan'ın da en sevdiği sözde bu olmuştu ve şarkıyı aynı anda dinliyorlardı. Kader onları bir şarkıda bile birleştirmek için yazılmıştı sanki.

(Şarkının sözlerine bakabilirsiniz. Daha anlamlı olacaktır.)

Bilmeselerde, bu şarkı onların şarkısı olmuştu. Aptal iki genç kalp birbirlerini korumaya çalışıyorlardı. Duygularını böyle geri plana atıyorlardı aslında. Farkına vardıkları bir gün gelse, gerisi önemli değildi. Asıl önemli olan buydu. Sonra pişmanlık getirmemeliydi.

Şarkı ve eline aldığı bir kitaba dalarak saatlerini harcamıştı. Kalın kitabı bitirmeye bile yaklaşmıştı. Oldukça akıcı gitmişti. Bu sayede saatin bile farkına varmamıştı. Hava kararmış ve ay yavaş yavaş gökyüzünde yerini alıyordu.

Kalbinin hızının arttığını hissediyordu, Yibo. Okuduğu kitabın etkisinin olduğuna emindi. Böyle bir günde üzücü bir cinayeti okumak onun aptallığıydı. Elinden bir şey gelmez ve gözlerinin önünde biri öldürülürse ne yapacağını düşünüyordu. Bu da planladığı senaryolardan biriydi ama kitaptaki anlatım onu daha da endişelendirmişti. Elinde bir delil olması önemli değildi. Mesajlaşmalar yeterli olabilirdi. Bu yüzden belki de sadece kurtarmaya odaklanmayı düşünüyordu. Polis çağırabilirdi. Son yaşananlardan dolayı birkaç polisin numarası onda bulunuyordu. Aklına bile gelmemişti. Çok fazla şey aklını meşgul etmesine rağmen, bu yakınına bile uğramamıştı.

Biraz çevreyi görmek için erken ayrılmıştı evden. Sabahtan beri bir şey yemediği içinde açtı. Yakınlarda bir restaurant vardı. Orada oturarak hem çevreyi gözetler, hem de karnını doyurmuş olurdu. Bir taşla iki kuş vurmak denebilirdi buna.

Yibo restauranta girerek, etrafı en iyi görebileceği bir yer seçmişti. Katilin amacı da aynıydı. O da bir taşla, iki kuş vurmayı amaçlamıştı. Ama tanıdık olan bedeni görmesi ile vazgeçmesi bir olmuştu. Neden burada olduğuna anlam verememişti. Daha sonra sadece bir tesadüf diye düşünerek diğer yoldan dolaşmıştı. Çıkmaz sokağa giden iki tane yol vardı. Birinden etrafı inceleyemezse, diğerinin olması büyük şanstı.

Şimdi bile çok fazla insanın uğramadığı bir yerdi. İnsanlar buraya sadece bar için geliyordu. Çıkmaz sokak ise barın arka kapısının bulunduğu yerdeydi. Personel ve bazı kişiler hariç hiç kimsenin kullanmadığını öğrenmişti, Zhan. Öldüreceği kişi de, bazı kişiler içerisine giriyordu. Pişmanlık duygusu içinde fazla yer edinmemişti. Bu sefer ki kurban hakediyordu. Aslında tartışmalı bir konuydu ama Zhan'a göre hak edenler arasındaydı. Birçok kötü işe bulaşmış ve cinsel olaylara girişmiş biriydi. Öldürülmesini isteyen kişide onun kurbanlarından biriydi.

Yibo ise masum biri olduğunu düşünerek onu kurtarmak istiyordu.

Etraf iyice boşaldığında ve restaurant kapandığında, Zhan ceketinin şapkasını başına geçirmiş ve maskesini de takmıştı. Kapının orada bulunan büyük çöp kutusunun gölgesi saklanmak için idealdi. Kameranın bile görmediği bir açıdaydı.

Normalde uzaktan hallettiği işi, yakından yapacağı için tuhaf hissediyordu. Ama birilerini bıçaklamıştı daha önce, mecbur kalarak. O mecbur kaldığı dönemlerde tanımadığı biri tarafından kısa bir eğitimde almıştı. Silahlar konusunda olduğu kadar tecrübeli olmasa da, bunda da iyiydi.

İçeride ona yardımcı olacak biri olduğunu öğrenmişti. Kulaklığına gelen sinyalde içeride bulunan kişidendi. Kurban eline düşmek üzereydi. Zhan ise çoktan hazırdı.

Elinde yeni yakmış olduğu sigarası ile kendi başına dışarı çıkmıştı. Olduğu yerde beklemektense, etrafta adımlamayı tercih eden biriydi. İlk yönü ise büyük çöp kutusunun olduğu kısımdı. Rahatça yürürken, bir gölge gibi üzerine gelen bedeni bile vücuduna saplanan acıyla fark etmişti. Hızlıydı. Siyahlar içinde olması onu cidden bir gölge gibi yapmıştı.

Yibo'nun fark etmeside zor olmuştu. Gördüğü gibi koşmuştu ama yetişse ne olacaktı? Bıçak tam kalbe saplanmıştı. Kurtarması imkansızdı.

Zhan ise gördüğü beden ile şaşırmıştı. Yinede kendini ele veremezdi. Planladığı gibi, bıçağı hemen ayağının altında bulunan kapaktan kanalizasyona atmıştı. Kendi de çatıya çıkan bir merdivene tırmanarak ortadan kaybolmuştu. Çevikti.

Yibo yetişmeye çalışmıştı ama üzerine düşen merdivenden zor kurtulmuştu. İşte şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Öylece hir merdivene bir yerde yatan bedene bakıyordu. Kapıdan çıkan başka bedenlerin farkına bile varmamıştı. Sadece yaklaşan polis arabası sesleri onu yaşadığı şoktan çıkarmaya yaramıştı.


are you liar? || yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin