1.BÖLÜM

15.2K 924 113
                                    

VE YENİ HİKAYEMİZ SİZLERLE :)

Çiçekçi dükkanına girdiği anda o mis gibi çiçeklerin kokusunu burnuna çekip, mutlulukla gülümsedi. Her yeri açıp, kendine güzel bir kahve yaparak güneşin tadını çıkardı. Bahçedeki bambu sandalyesine kurulup, başını gökyüzüne çevirdi. O burada çok mutluydu, doğanın içinde, çiçeklerin arasında...
Kahvesi bitince suyu açıp, eline fıskiyeyi aldı ve çiçekli elbisesi ile döne döne çiçeklerini sulamaya başladı. Gün geçtikçe, çiçeklerine emek verdikçe daha da mutlu oluyordu.

Zeynep Dereli, henüz yirmi üç yaşındaydı ve mutlu bir genç kızdı.
Ta ki “Bakar mısınız?” diye seslenen adama dönüp, bakana kadar...

İKİ SAAT ÖNCE...

Genç adam uçaktan iner inmez gözlüğünü takmış, İzmir’in sıcaklığı ise yüzünü okşamıştı. Hızla havaalanına girip, bavulunu beklemeye başladı. Neyse ki çok beklemeden gelmişti. Çıkış kapısına geldiğinde arkadaşını görünce el salladı ve iki arkadaş özlemle birbirlerine sarıldılar.

“Seni zengin piç kurusu,” diye gülerek sırtını sıvazladı Kenan.
“Ben de seni özledim fakir ama gururlu adam.”
“Bu sefer çok oldu be ortak.”
“Haklısın ortak, askerlik, iş güç derken uzattık arayı. Ama bak hasretine ve aşk acına dayanamayıp yollara düştüm.”

“Ah ne dağlar aşmışsındır. Ama annem harikalar yarattı. Yorgunluğunu unutursun.”
“Ooo o zaman işler değişir.”
“Seni çıkarcı piç.”

Birlikte arabaya bindiklerinde bir saatten fazla süren yolda ayrı kaldıkları süre boyunca yaptıkları şeyleri anlatıp, sohbet ettiler. Doruk ilerideki çiçekçiyi görünce, “Şurada dursana!” dedi birden bire.
“Çiçekçi de mi?”
“Evet.”
“Neden?”
“Ah Kenan ah, hiç racon bilmiyorsun. Kadınlar her yaşta çiçeklere bayılır. Annene çiçek alacağım.”
Kenan kahkaha attı, “İyi tamam. Hadi inelim.”

“Yok ya ben alıp gelirim.”
“Gerçi bizim Zeynep’in burası. Şimdi beni görürse hayatta parasını almaz çiçeğin. Ama geç kalma, daha markete gideceğiz.”
“Tamam, hemen geliyorum”

Güneş gözlüğünü takarak indi arabadan. Çiçekçinin bahçesine ilk girişte koca koca ağaç gibi olan çiçeklerden içerisi görünmüyordu. Ama biraz ilerleyince gördüğü yerle kaşlarını kaldırdı. Gerçekten de başarılıydı. Çok orijinal bir yerdi. Peyzajda çok başarılıydı anlaşılan.
Sonra ileride bir ses duydu...

“Çiçekçi kız bak bana!
Sarı lira vereceğim ben sana!
Tak sepeti sen, çık yola!
Kuş tepede gül sar bana!”

Doruk gözlüğünü çıkarıp dudaklarına götürdü kenarını ve kızı gülerek süzdü. Çiçekli bir elbise giymişti. Üstüne geçirdiği yeşil hırka iki omzundan da düşmüş, bembeyaz omuzlarını açığa çıkarmıştı. Saçları simsiyahtı ve tepede dağınık toplamış, yeşil bir bandana takmıştı. Ayağında da kahverengi sandaletler vardı. Bir an kafasını salladı, fazla mı süzmüştü kızı? Hayatında hiç kız görmemiş gibi.

“Bakar mısınız?” diye seslendi kıza.
Kız arkasını döndüğünde ikisi de şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Ne adam böyle bir kız bekliyordu, ne de Zeynep çiçekçi dükkanında böyle bir adam...

Zeynep adamın yakışıklılığına dalmış gitmişti. Yağmur mu başlamıştı? Peki neden bir tek kendi ıslanıyordu da bu adam kuruydu? Peki adam neden gülmeye başlamıştı?
“Ay!” diye bağırıp, sonunda fıskiyeyi ters tuttuğunu fark edip yere indirdi, Allah kahretsin rezil olmuştu. “Of ya!”

Doruk kızın yanına geldi, “İyi misin?” diye sordu kıza biraz fazla yaklaşarak.
“İyi-iyiyim ya. Yok bir şeyim. Ben serinlemek için şey ettim. Sen-yani siz ne istemiştiniz?”
Adam kızın üzerinin ıslaklığını kafasından atmak ister gibi başını salladı, “Şey çiçek. Yani burası çiçekçi değil mi? Ama veremeyecek durumdasın sanırım.”

TUTKULU AŞK * AŞK SERİSİ II  - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin