8.BÖLÜM

8.9K 903 173
                                    

Zeynep sabah erkenden mide bulantısı ile uyanmıştı. İşte başlıyordu. Bugüne kadar hiç midesi bulanmamıştı ne güzel. Klozete tüm içini boşalttıktan sonra kapıdan ona seslenen kızla gözlerini yumdu. Orada bekleyenin Doruk olması gerekmiyor muydu? Kapıyı kırıp, içeri girmesi, yüzünü yıkaması, endişelenmesi gerekiyordu. Zeynep suyu açıp, ılımasını bekledi.
Yüzünü yıkarken suya karışıyordu gözyaşları, engel olamıyordu. Dışarı havluyla çıkıp, burukça gülümsedi.

“İyi misin Zeynep?” dedi Deniz onu omuzlarından tutarak.
“İyiyim. Hamileliğin ilk aylarında olabilirmiş bunlar.”
Deniz kıza sarıldı, “Ben hep senin yanında olacağım. Üzülme olur mu? O eşşek kuzenimi de süründürmeyi çok ama çok iyi bilirim ben. Kapında sabahlayacak dur bekle.”

“Onu istemiyorum ben artık Deniz. Çok kırdı, çok kırıldım,” derken hıçkırıklarına engel olamadı.
Deniz onu sıkı sıkı sararken, Sadık bey ikisini izliyordu, “Ne o kız, ilk günden o hayırsız kocana mı ağlıyorsun?” sonra gülerek torununa baktı, “Deniz bu kız sevmedi bizi galiba?”
Zeynep Deniz’den ayrılarak gözyaşlarını siliyor, bir yandan da adama gülümsüyordu, “Yok dede estafurullah.”

“Yada kocasını daha çok seviyor,” dedi Deniz kızı kollarına alarak.
“Merak etme kızım, kapımızda sabahlaması yakındır. Hadi şimdi kahvaltıya, Aren bugün sana izin verdi, Zeynep’le ilgilenmen için.”

Deniz kaşlarını çattı, “Lütfetmiş. Adama bak ya!” deyip başını sağa sola salladı, sonra Zeynep’e sır verir gibi fısıldadı, “Tam adamdan hoşlanacağım, hop bir odun geliyor kafama kendime geliyorum. O masaldan uyanıyorum.”

Zeynep kıkırdadı, “Ama çok geç bence, sen bayağı aşıksın ona.”
“Deme?” dedi korku ile, “Nereden anladın?”
“Çünkü bende ilk günler Doruk’a böyle ayran budalası gibi bakardım,” deyip merdivenlere yöneldi.
Deniz ise arkasından sırıttı, “Sen hala öyle bakıyorsun ki...”

  ***

1 HAFTA SONRA...

Zeynep önündeki koca bahçeye baktı ve sevinçle Sadık dedesine döndü, “Şimdi bu bahçe komple benim mi?” diye sordu inanamayarak.
“Evet. Sen demedin mi bahçıvanım diye?”

Zeynep dudaklarını büzdü, “Peyzaj mimarisi dedeciğim. Nasıl iç mimarlar evin içini dizayn ediyorsa, bende dışını dizayn ediyorum, ayrıca da çiçekleri çok ama çok severim.”
Sadık dede “Aman, işte kızım, ne anlarım ben,” dedi. “Şuraya Aren sana bir sera da yapar, tohumlar, diğer araç gereçler için de şu küçük evi düzenlersiniz. Olur mu?”

Zeynep sevinçle sarıldı adama, “Çok teşekkür ederim dedeciğim.”
“Ee hadi işimiz çok,” dedi Aren elinde aletlerle gelerek. “Sen anlat biz yapalım.” Sonra arkasına bağırdı, "Çırak çok yavaşsın!"
Deniz elinde koca koca çuvallarla yürümeye çalışıyordu, “Eşşek ölüsü gibi çuvalları verdin bana! Hayır sonra sana öküz deyince alınıyorsun.”

Aren başını sağa sola salladı, “Çok tembel dede bu çok. Nerede yetişti sarayda mı?”
Zeynep de kahkaha attı, “Valla bunun kuzeni de böyle hanımcık Aren. Çok çekeceğiz çok.”
“Eh, gülü seven dikenine katlanır,” dedi kıza göz kırparak.
“Lan kim kime katlanıyor acaba?” diye cırladı Deniz. “Alın şunları ya!” diyerek çuvalları atıp, çimlere de kendini attı. “Bittim ben!”
“Hadi başlıyoruz!” dedi Aren ikiliye süpürgeleri vererek. “Önce şu küçük evi temizleyelim.”

Ve birlikte müzik açarak temizlemeye başladılar. Aren toz çıkarırken ikili hapşırıyor ve Aren’e ellerindeki süpürge ile vuruyorlardı.
Evin içine Aren harika tablolar, biblolar ve süs eşyaları getirmişti. Evi su yeşiline boyarken, rafları bembeyaz yapmışlardı. İki günde bitirdikleri evin karşısında onlarca fotoğraf çekildiler. Hazırlık aşamasında da öyle.

TUTKULU AŞK * AŞK SERİSİ II  - FİNALDonde viven las historias. Descúbrelo ahora