11.BÖLÜM

9.2K 918 96
                                    

VE UPUZUNNNN BİR BÖLÜM SİZLERLE :) Bakalım Doruk bir şeyler elde edebilecek mi?

Zeynep gece çalan telefonu ile önce yüzünü buruşturdu, sonra hemen gözlerini korkuyla açtı.
“Allah korusun,” diyerek telefon ekranına baktığında ‘KAKTÜS’ yazısını görünce “Of ya Doruk!” diyerek yataktan kalkıp, odadan çıktı. Yan odanın kapısına gelince esneyerek çaldı kapıyı.

“Gir!” komutu ile de içeri girdi.
“Efendim Doruk.”
“Susadım,” dedi adam gülümseyerek.
Zeynep inanamıyormuş gibi baktı adama, “Bunun için mi uykumdan ettin beni?”
“Hayatım ayağım sakat, kalkamıyorum. Ne yapaydım, Aren’i mi arayaydım? Dedim sana yanımda kal diye.”

“Evet onu ara Doruk!” diye sinirle çıkıştı. “Beni arama mümkünse! Yanında yatmaya gelirsek; ölsek, yanına gömülmem! Sanki kötürüm kalmış bana!”
“Bak belki bir daha ayağımın üstüne basamam, sonra pişman olursun ha!”
Kadın sinirle ofladı, “Yemin ederim pişkinliğin zirvesindesin Doruk.”

“Hayır, aşkın zirvesindeyim. Sen de yanımda!”
Zeynep sürahideki suyu bardağa boşaltıp, adamın yanındaki komedine koyup, eğilmiş vaziyette kaldı ve gözünün içine bakarak son cümlesini söyledi. “Evet aynen o zirvedeydim. Ama sen kıçıma öyle bir tekme attın ki Doruk Türkoğlu, ben o zirveden aşağı düşüp, yere çakıldım. Artık doğrulamam. Ne o zirveye çıkarım, ne de çıkmaya yeltenirim. Hani senin ayağın incindiği için bir su bile içemiyorsun ya, benim bedenim paramparça, kırık, dökük; bende artık sevemiyorum seni.”

Odadan çıktığında Doruk başını geriye atıp, gözlerini yumdu ve sondan bir önceki kozunu kullanmak için saati hiç düşünmeden uzun zamandır aramadığı numarayı tuşladı.
“Kenan?”

***

O hafta herkes için yorucu geçmişti. Aren ile Deniz sevgi kelebekleri gibi çalışırken, Zeynep sürekli homurdanıyordu. Doruk da toparlanmış, onlara yardım etmeye başlamıştı. Babaanne ise şehre dönmüştü. Sadık bir an gittiği sansa da bir hafta sonra elinde valizle geri dönmüş ve bu herkese en çok da Sadık beye sürpriz olmuştu.

Deniz ahırı temizleyen Aren’in yanına gelip, gülümsedi. “Aren,” dedi cıvıldayarak.
Aren kızın saçlarını geriye atıp, “Söyle kelebeğim?” dedi.
“Hani şu yiyemediğimiz mangalı bugün yapalım mı?” diye sordu.
Aren düşünür gibi yapınca, kız surat astı. Bu da Aren’i güldürmüştü, “Şımarık. İstediğin olmayınca hep böyle mi yapacaksın?”

“Nasıl?”
“Böyle surat asıp, beni tam kalbimden vurup, tavlayacak mısın?”
Bu sefer Deniz kıkırdadı, “Bak bunu duyduğum iyi oldu. Hep yaparım.”
Aren ona sarıldı, “Hep yap. Sen bana istediğin her şeyi yapabilirsin.”
Deniz de ona sarılıp, başını göğsüne yasladı. “Burası çok huzurlu.”

“Ömür boyu emrine amade.”
“Mangal?” diye sordu muzır bir ses tonu ile.
Aren kahkaha attı, “O da emrine amade.”
Sonra Deniz bir an ondan ayrıldı, “Aren?” dedi yine cıvıldayan sesi ile.
“Efendim.”

“İlk seni aradığımda ve yanıma geldiğinde neden bana kötü davrandın?”
Aren utanmıştı, mahcubiyetle kafasını kaşıdı, “O konuya girmesek?”
“Aren... Lütfen. Merak ediyorum. Yani bakışların aynı böyleydi, sıcaktı. Ama sözlerin zehir gibiydi. Sanki çok önceden tanışıyorduk da ben seni kızdırmışım gibiydi. Sende benden intikam alıyordun.”

“Kızdırdığın doğru. Ama intikam yanlış.”
Deniz’in kaşları çatıldı, “Tanışmıyorduk ki, nasıl kızdırmış olabilirim seni?”
Aren dudağını ısırdı, bu nasıl söylenirdi ki? “Oturalım mı?” diye sordu saman balyasını göstererek.
“Olur.”

TUTKULU AŞK * AŞK SERİSİ II  - FİNALKde žijí příběhy. Začni objevovat