Bölüm 10

760 71 20
                                    

Ve bolum geldi 😁 elimden geldigince her hafta yayimlamaya devam edecegim her ne kadar Tesir ile arada kalip biraz kafayi yesemde 😂 iyi okumalar diliyorum.
Sevgiler....
***
İyiydim laf olsun diye değil gerçekten iyiydim. Bir kız arkadaşı olduğunu bilmek acı verir sanıyordum ancak öyle olmadı. Kızın varlığı daha çok kararlılığımı arttırdı; kendimi kaptırmamam yolumu değiştirmemem gerektiğine dair olan kararlılığımı. Bir süre daha dedikleri gibi misafirleri olacak sonra hayatlarından çıkacaktım nasılsa. Dinçer ve Eray hariç. Onlarla sonrasında da görüşmek istiyordum tabi onlarda isterse.

Tuvallerimden birini bahçeye çıkarmış yanıma malzemelerimi almış uzun zamandır yapmadığım uğraşımı yapıyordum. Tabi bu sefer güzel bir orman manzarasıydı önüme serili olan.

Baya paslanmıştım çünkü daha şimdiden zorlanıyordum. Kendimi mutlu eden ve başarılı olduğum bir hobiyi neden yapmadığımı sorguluyordum. Okul döneminin stresinde vakit bulamamış olmam büyük bir bahane değildi. Ancak bittikten sonra niye fırçaları bir daha elime almamıştım? Böyle güzel bir keyif unutulup köşede bırakılmayı hak etmiyordu. Kesinlikle bunu daha sık yapmalıydım. Burada bulunduğum süre boyunca da yeniden eski yeteneğime kavuşabileceğimden emindim. Eve dönünce odalardan birini atölyeye çevirmeyi aklıma yazdım. Sevdiğim şeyleri yapmayı ertelemekten vazgeçmeliydim.

Paletimde yeşilin açık bir tonunu elde ettim ve bununla ağaçların yapraklarını gelişi güzel boyamaya başladım. Gördüğüm gibi. Gördüğüm içimden gelendi. Benden de bir parça taşıyan. Bitince sadece orman manzarası olmayacak beni de taşıyacaktı.

Kendimi öyle kaptırmıştım ki boyamaya Gülten hanımın elinde bitkiyle bahçeye çıktığını anca fark etmiştim. Toprağı kürekle eşelerken beni gördü ve el sallayıp yanına gelmemi işaret etti. Bezi alarak boya kalıntılarının çıkarabildiğim kadarki kısmını sildim ve yanına doğru yürüdüm.

"Kolay gelsin" dedim geldiğimi haber vermek üzere.

"Sağol kızım bu bahçe çok renksiz o nedenle birkaç çiçek ve ağaç aldırmıştım çocuklara onları dikiyorum. Şimdi dikmenin tam zamanı gecikirsen tutmaz bunlar."

"Yardım edeyim mi?"

"Olur şu kapının önünde olanları da getirir misin sana zahmet."

"Tabi" dedim salonun terasa açılan kapısının önündeki çiçeklere bakarak. Koca bir kasa dolusu çiçek vardı. Bir metre boyunda dikilecek gül ağacı vardı. Bunu da getireyim mi? diye seslendim işini aşkla yapan kadına. Arkasını dönüp gül ağacını kast ettiğimi görünce "evet hepsini getir kızım"diye seslendi.

Kan kırmızısı rengi ve kokusu ile gül ağacı insanın aklını başından alsa da her an batmaya hazır olan dikenleri size güzelliğine kapılmamanız gerektiğini hatırlatıyordu. Dikkatle hepsini taşıdım ve büyük bir özenle işini yapan kadını izlemeye koyuldum.

"Sen de dikmek ister misin?"

"Ben bunu becerebileceğimi sanmam."

"Nedenmiş o canlı varlıkları çizebiliyorsun ama onlara hayat veremiyor musun?"

"Ben bilmiyorum. Daha önce hiç çiçek dikmedim."

"Ne güzel işte bu ilk olur hem beceremeyecek birşey yok. Senin yaptığın şu resimlerden çok daha kolay. Tek vermen gereken biraz su biraz sevgi o kadar. Gün ışığını zaten güneş halledecek. Haydi bakalım" dedi bir çiçeğe uzanıp elime verirken. Yanına oturdum ve onu izleyerek yaptığını yapmaya koyuldum. Boyalı ellerim şimdi toprakla buluşmuştu. İlk his biraz garipti. Ellerim tırnaklarımın içine kadar kirli hissediyordum kendimi. Sanki hemen yıkamam gerekir gibi. Halbuki boya yaparken daha çok kirleniyordu ellerim hem de izleri bir süre benimle kalıyordu. Ama bu hemen koşup yıkama ihtiyacı yaratmıyordu bende.

Nefti "Tamamlandı"Where stories live. Discover now