Bölüm 13

693 73 7
                                    

Merhaba arkadaşlar,

Bu bölümden sonra sanırım 2 haftanın acısını çıkaracağız. En uzun ve en heyecanlı bölümlerden biri oldu. Ben yazarken çok keyif aldım umarım sizde beğenirsiniz. İyi okumalar...

Sevgiler...

***

İddia kesinleşince hepsi odaya koşmuş ve iyi olmak için bir rekabete tutuşmuşlardı. Elbette ben onlara katılmamıştım. Temiz havadan faydalanarak bahçeye oturmuş müzik dinliyor ve kitabımda sevdiğim yerleri not alıyordum.

Kendimi öyle kaptırmıştım ki kokusunu duyumsamadım. En son üzerimde asılı kalan gölgeyi görünce korkuyla oturduğum yerden zıpladım. Yüzündeki sakin ifadeyi süzdüm ve kulaklığı çıkarmamı beklediğini fark ettim. Yine huzur bozmaya gelmemişti umarım.

Yemek masasındaki son fısıltıları aklıma gelince bir an gerildim. İstemeye istemeye de olsa bıkkın bir ifade takınarak tablete uzanarak müziği durdurdum.

"Bu müziği dinlemeyi sevmediğini sanıyordum."

"Bana sevip sevmediğimi sorduğunu hatırlamıyorum. Onun yerine önyargılı olmayı tercih ediyorsun."

"Yani bu seviyorsun mu demek oluyor." dedi neden öğrenmek istiyordu ki? Sevmem ya da sevmemem neden önemliydi ki? Eğilip listeye göz atarken kaşları da ilgiyle yükselip alçalıyordu.

"Ayrı bir dünyada olduğunu fark etmiştim. Bach dinliyorsun demek."dedi parmağı ile tableti işaret ederken.

"Dinlediklerimin klasik olduğunu düşünürsen apayrı bir dünyada olmam kaçınılmaz" dedim.

"Bach ile diğerlerini bir araya koyup klasik müzikle sınırlandıramazsın çünkü o matematiksel bir dehaya sahip olan ve bunu müziğe yansıtan bir müzisyendir. Barok müziğin öncüsüdür. Onun eserlerinde sesler bağımsızdır ama aynı zamanda birbirinden ayrılamayan koparılamayan bir bütündür. Eserleri hemen hemen her türlü müzik aleti ile aynı kalitede çalınabilir. Ama bir Chopin eseri yalnızca piyanoda aynı kaliteyi verir. Bu onu diğerlerinden ayıran bir özelliktir. Yani onun dünyası hepsinden apayrıdır."

Bu adam kimdi? Asıl hangisi gerçekti? O nezaketten yoksun kaba adam mı yoksa zihniyle beni büyüleyen heyecanla bildiklerini paylaşan adam mı?

"Sanırım buna çok dikkat etmedim."dedim.

"Artık fark edeceksin" dedi gamzesini bakışlarıma sunarken. "Ayrıca çok alçak gönüllüdür. 'Çok çalıştım. Benim kadar çalışan herhangi biri de aynı sonuçları elde ederdi.' diyecek kadar."

Bence fazla mütevazi diye düşündüm. Yani sonuçta yeteneği olmayan biri ne kadar çalışırsa çalışsın onun gibi bu besteleri çıkaramazdı sanmıyordum.

"Bitirdiği her notanın altına Soli Deo Gloria yani 'Zafer Sadece Tanrı'nındır' sözcüklerini yazıyormuş." Bunu oldukça havalı bulmuştum ve yine mütevazi. Başarıyı kesinlikle üstüne almıyordu ki şimdilerde böyle birini bulmak zordu.

"İyi bir besteci."

"Evet ama kıymeti yine öldükten sonra anlaşılmıştır. Para kazanmak için eserlerinin bazılarını satmak zorunda kalmış. Sanırım günümüze kadar gelen 2000 eseri var, ancak bundan daha fazlası da yok olmuş ne yazık ki."

İşte bu çok üzücüydü. Eğer onun gibi çalışan biri varsa onun yeteneklerinden yoksun olduğu için o kaybolan eserleri yerine koyamamıştı.

Ve Alkır bu kadar çok şeyi nasıl biliyordu ve aklında tutuyordu merak ediyordum. Öğrendiklerimin hepsi özel birer ayrıntıydı ve aklında bir yerlerde bu bilgiler heyecanla bekliyordu. Heyecanla çünkü her bir kelimesindeki sabırsızlığı ve size sunuşundaki mutluluğu hissettiriyordu. Sanki o ana şahit olmuş yaşamış gibi sizi de içine hapsediyordu.

Nefti "Tamamlandı"Where stories live. Discover now