Bölüm 12

650 70 11
                                    

Kendimi iyi hissetmediğimi söyleyerek yemeğe gitmedim. Gülten hanım tepsi ile yemek gönderdi ancak iştahsızdım. Midem bir lokmayı bile alabilecek durumda değildi. Onun yerine su içip sakince müzik dinledim. Stresi azaltan bu müziğin piç ruhları unutturma gücü de var mıydı?

Lanet olası kalbim yaptığı pisliğe rağmen taşa dönmemişti. Belki henüz erkendi onun nasıl bir pislik olduğunu görmek için zamana ihtiyacı vardı. Şu anda buna tutunmaktan başka seçeneğim de yoktu.

Yatağın üzerine iyice yayılmış salaklığıma inanamıyordum. Yani niyetini nasıl görememiştim. Beni hep basit biri olarak görmüş ve bunu hep yüzüme vurmuştu. Bir anda ne olmuştu da değişmişti diye sormaz mı insan kendine? Hayır benim gibi kör kütük sarhoşsa sormaz. İçinde sevgi aşk var olduğunu düşünüp kendini teslim eder. Düşünceyle tüm bedenim titredi iyi ki asıl yüzünü geç olmadan gördüm yoksa çok ama çok pişman olurdum. O kadar ilerlediğime bile olmuştum. Beni öyle görmesine ve bana dokunmasına izin vermiştim. Şimdi bana her baktığında aklına başka bir sahne gelmeyecek aynen benim ona baktığımda gelmeyeceği gibi. Tek fark benim bunu hislerimle onun ise arzularıyla yapmasıydı.

Dışarıdan gelen sesler bir an kulak kabartmama sebep oldu. Çocukların gülüşmelerine bakılırsa bir şeyler oluyordu. Perdeyi dikkatle açarak görünmeden neler olduğuna baktım. Gül ağacının dibine çökmüşlerdi elbette herkes dün gömdüğü dilekleri çıkarıyordu. Benimkinin birinin eline geçebileceği telaşı ile kapıya asıldım ve dışarı çıktım.

Beni fark eden Berkay'ın gözleri bir an canlandı. Boşuna endişelendiğim bu çocuk muhtemelen Alkır'a göre bir melekti. Gülümseyerek yanlarına gittim ve hepsinin ilgisine maruz kaldım. Onları iyi olduğuma ikna ettikten sonra bende gömülü dileğimi topraktan çıkardım.

"Haydi bakalım herkes tamamsa gidiyoruz" dedi Önder.

"Nereye" dedim anlamayarak.

"Sen nerede yaşıyorsun dün Gülten ablayı dinlemedin sanırım tabi ki dileğimizi denize atmaya."

Yani şimdi onlarla deniz kenarına gitmeme izin mi vereceklerdi? İşte bu kaçırılmaz fırsattı. Umarım biri çıkıp o hariç demezdi. Üzerimdekiler gece havasına göre inceydi ama odaya dönüp bir daha aralarına kabul edilmeme düşüncesinden korktuğum için peşlerine düşmüştüm.

Eray yanıma gelmiş gerçekten iyi olduğumdan emin olmaya çalışmıştı. Elimden geldiğince onu ikna etmiştim. Yani öyle olduğunu umuyordum. Ormanlık arazinin içine girdiğimizde bir fenerle yolumuzu aydınlatmıştı. Oldukça ürkütücü görünüyordu bir korku filminden çıkmış gibi. Ona daha yakın dururken burada tek başıma kalmak istemediğimi fark ettim. Aynı rüyamdaki gibiydi. Kaçırıldığımda gördüğüm ardımda karanlık önümde sislerin kaplı olduğu kabus gibi. Ellerimle üşüyen kollarımı tuttum ve ısınması için hızlı hızlı ovdum.

"Üşüdün değil mi üzerine keşke kalın bir şeyler alsaydın."

"Sorun yok çok soğuk değil ısınırım birazdan."

"Bunu giy."Arkadan gelen ses sıçramama neden oldu. Neredeyse korkudan Eray' a yapışacaktım.

Alkır elindeki hırkayı bana uzatırken ne zamandan beri arkamızdan geldiğini ve anlamadığımızı düşündüm. Tam bir sinsiydi.

"Gerek yok."dedim sinirle önüme dönüp karanlıkta yola devam etmeye çalışırken.

"Hasta olduğunu sanıyordum" dedi küstah bir şekilde. Beni hasta eden sensin. Defol git demek istedim.

"Evet bunu giymelisin hasta olmamalısın. Doktor için şehre inemeyiz" dedi Eray. Evet güvenliğim için gidemezdik.

"Pekala" dedim uzanıp eline dokunmadan hırkanın ucunu hızla tutup çekerek. Karanlıkta siyah görünen gri hırkayı üzerime geçirdim ve bir an onun kokusuna bulandım. Tıpkı öğleden sonra toprak üstünde bulandığım gibi. Kahretsin unut gitsin.

Nefti "Tamamlandı"Where stories live. Discover now