7|

508 72 43
                                    

 
7| Garip Sızı.

••••••••••••~♪

Perdenin açık kısmından vuran ışık direkt olarak suratıma inerken, kaskatı kesilmiş bedenimi doğrulttum.

Başım feci bir şekilde ağrırken de dün akşamki olayları düşündüm: En son beni eve bıraktığında, içimde oluşan rahatlama duygusunu...

"Ah cidden-"
"Hiçbir şey anlamıyorum."

Alnıma hafif hafif vururken söylendim. Gözlerimi ovuşturup yataktan kalkıp, banyoya yöneldim. Kırışmış saçlarımı aynaya bakarken düzelttim. Sonra ellerimi lavobaya dayadım ve uzun uzadıya aynadan kendimi seyrettim. Suratıma farklı bir endişe hakimdi.
Kendime bakarken, zhan aklımdan çıkmıyordu. Sanki aynadan ona bakıyormuşum gibide hissettiriyordu.

"Kimsin?"

Zhana ithafen, bakışlarımı bir an bile aynadan ayırmadan sordum.
"Ha?"

Sesim bu sefer yüksek çıkmıştı. Yumruğumu bulunduğu yerde sıkarken, lavabonun köşelerine sertçe vurdum.

"Neden bu kadar korkuyorum?" dedim, tekrardan bağırarak.

Sol elim ile alnımı sıkarken,
"Niye bu denli acıtıyorsun kalbimi? diye devam ettim.

Rahatlamış hissettiğimde, gözlerimi aynadan çektim. Musluğu açıp, avuçlarımı su ile doldurarak yüzümü yıkadım. İyice nefes verdim. Koridora doğru ilerlerken, kapının yanındaki havluyu aldım. Suratımı kurulayarak salona vardım. Havluyu yanımdaki koltuğa fırlatırken, salonun orta yerinde, normal boyuttaki masanın üzerinde bulunan bir poşet ilişti gözüme.

Poşeti aralayıp içine baktım. Orada duran küçük bir kap vardı. Koltuğun orta kısmına otururken, dörtgen seklindeki kabı dışarıya çıkarttım. Hafif sıcak kabın üst kısmına yapıştırılmış küçük bir de not vardı.

'Dün için özür dilerim.'
                        - zhan

Tebessüm ederken, notu yan tarafa koyup, kabı açtım. İçinde farklı 2 türden yemek vardı. Açık kabı masaya koyarken, poşetin içinde olacağını düşündüğüm chopstickleri almak için uzandım. Suratımda olan gülümsemeyi durdurup karnımı doyurmaya başladım.

Yemeği bitirdikten sonra çöplerini toplarken, bu günün iş günü olmadığını anımsadım. Poşeti ve yemeğin kabını çöpe atıp, biraz yürümek için dışarı çıkmak istedim. Dış kapının yanındaki askıdan ceketi alıp giyerken, cebimin içindekine dokundum.

İçinden çıkarıp,
"Kurtulamadın benden." dedim.
Elimdeki saati geri yerine koyup, dışarıya doğru ilerledim.

Düne bakış daha ılık bir hava vardı bu gün. Çok fazla üşütmezdi aslında.
Fakat benim içim halen buz gibiydi.
Havadan kaynaklı olmayan bir soğukluk hakimdi ruhuma...

Ellerim cebimde yere yönelmis bakışlarım ile yürürken; yabancının biri aniden arkamdan koluma çarpıp, önüme geçti.

"Yibo?"
Önümdeki ismimi söyleyince yerden bakışlarımı çekip ona döndüm.

"Yang?"

Tanıdık biriymiş bana çarpan diye düşünürken, arkadaşımın nefes nefese kalışını fark ettim.
"Sorun ne?" diye sordum.

"2 sokak ötede, nedeni bilinmeyen bir ölüm gerçekleşmiş."
"Anons ettiler, buralardan geçiyordum bende."
"Şimdi olay yerine gidiyorum." dedi hızla.

"Oh."
"Gelmemi ister misin?" diye sordum.

Mesleğim polislik veya dedektiflik olmasa da olaylara olan gözlemimi hep severdi Yang. Hayır diyemeyeceğine oldukça emindim.

Violinist | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin