0

1.1K 56 57
                                    

Ellerimi ceketimin ceplerine sokup daha da küçülmeye çalıştım. Yere bakarak yürüyor, kimse tarafından görülmediğime emin olmak istiyordum. Birilerinin beni görmesi, hakkımda bir şeyler düşünmesi en çok korktuğum şeydi, bu yüzdendi ya görünmez olmak istemem.

Hastanenin giriş kapısına doğru yönlendirdim adımlarımı. Hep bir geri gitmeye çalışıyorlardı, bedenimde bile kontrolüm yoktu.

Derin bir nefes alarak kapıdan geçtim ve danışmaya doğru ilerledim. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu, elim ayağıma dolanmış bir şekilde ilerliyordum.

Danışmanın yanına gelince ellerimi ceplerimden çıkarıp kısık sesle mırıldandım. "Merhaba, şey soracaktım..."

"Buyurun." dedi danışman kadın yüzünde geniş bir gülümsemeyle. Özel hastaneye gelince böyle oluyor demek ki, diye geçirdim içimden. "Ben psikoloji departmanının nerede olduğunu soracaktım."

"4. kata çıkın, sağ taraf psikoloji departmanı. Asansörler sağ tarafta." diyerek eliyle asansörleri işaret etti. Kısık sesli bir teşekkür ederek asansörlere ilerledim. Yüksek ihtimalle duymamıştı ama bu da benim en son endişeleneceğim şeydi.

Asansöre binip, kat 4'e basıp en köşeye sindim. Asansör boş bile olsa yaptığım bir şeydi bu.

Sarsak adımlarla asansörden inip, danışmanın tarif ettiği gibi sağa doğru ilerledim. Bir sürü beyaz kapı vardı, hepsinin önünde bir küçük tabela ile doktorun ismi yazıyordu, diğer departmanlardan farksızdı.

Koridorun sonunda yer alan sekretere doğru ilerledim bu sefer. Hâlâ bir yanım geri dönmem için yalvarıyordu. Rezil olacağımı, doktor bile olsa diğer insanlardan farkı olmadığını bu yüzden beni alamayacağını söylüyordu. Belki de öyleydi ama ben artık dayanamıyordum, ya ölecektim ya da yardım alacaktım. Ve ölmek hiç istediğim bir şey değildi.

"Dr. Kim Matthew ile randevum vardı, odası ne tarafta acaba?" Sekreterin masasına varınca aynı çekingen tonla mırıldandım. Özellikle yabancı bir doktor istemiştim, yurt dışında güzellik standartları bizde olduğu kadar katı değildi, insanlar kendilerini sevmenin ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Belki bu, kendimi sevmem için bir çözüm olurdu.

"İsminiz neydi?"

"Oh Sehun."

Sekreter bana beklemem gerektiğini söyleyip yerinden kalktı ve sol tarafımızda bulunan odaya doğru ilerledi. Kapıyı çalıp, kafasını içeri sokarak bir şeyler söyledi. Ardından bana döndü ve güleç bir yüzle doktorun beni beklediğini söyledi. Kafamı sallayıp, klasik bir teşekkür mırıldanıp odaya doğru ilerledim.

Kapının önüne geldiğimde kapı kolunu tuttum ama açamadım, içeri girdikten sonra tamamen savunmasız olacaktım ve buna hazır değildim. Hiçbir zaman da hazır olmayacaktım, bunu da biliyordum. Bu yüzden derin bir nefes çekip içime, kapı kolunu indirdim. Görüş alanımda beyaz bir duvar vardı sadece. Kapıyı geçebileceğim kadar aralayıp içeri doğru adımladım. Kapının tam karşısında büyük bir masa ve önünde rahat duran bir koltuk vardı.

Doktor hafif bir tebessümle bana bakıyordu. Gülümsemenin beni rahatlatması gerekirken, daha da gerildim ben. Hafifçe önünde eğilip, yanına doğru ilerledim. "Hoş geldin Sehun." Gülümsemesini genişleterek konuştu ve eliyle önündeki koltuğu işaret etti. Koltuğa otururken daha çok inceleme fırsatı buldum doktoru. Gözleri çekik olmasına rağmen tarzı ben asyalı değilim diye bağırıyordu. Kaslıydı, sert yüz hatlarına rağmen gözlerinin içi gülüyordu. Garip biriydi.

"Nasıl hissediyorsun bugün kendini Sehun?" Ellerini önünde bağlayıp masaya yasladı. Bense koltuğun ucuna oturmuştum, herhangi bir şey olduğunda kaçıp gidecekmiş gibi duruyordum. "İyiyim, yani..." Kaşlarını kaldırarak devam etmemi bekledi. "Doğruyu söylemem lazım, değil mi? Bu yüzden buradayım, alışılmış yalanları söylemek için değil." dedim ve bakışlarımı ellerime indirdim. Bakışlarının değiştiğini görmek istemiyordum.

love yourself | sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin