1.6

531 60 93
                                    

Kız elindeki bardağı tezgaha bırakıp arkasını döndüğü gibi genç oğlanla burun buruna gelmeyi beklemiyordu.

Oğlan sakince kıza yaklaşıp, nemli dudakları üstünde birikmiş su damlasını baş parmağıyla sildi. Ardından elini kızın çenesine indirip tam olarak kendi gözlerinin içine bakmasını sağladı.

Genç oğlanın bakışları yavaşça daha aşağı, kızın dudaklarına doğru kayınca
genç kız, oğlanın içinde kopan fırtınalardan bir kez daha emin olmuştu.

Hep doğru mu, yoksa yanlış mı diye düşünerek ona göre hayatında belirli kararları vermişti; hayatını hep doğrular üzerinden şekillendirmişti. Ama bir kez, sadece bir kez için bile olsa doğru ya da yanlış olup olduğunu düşünmeden kendi istediği şeyi yapacaktı.

Parmak uçlarına yükselip oğlanın dudaklarını kendi dudaklarıyla birleştirdi. Dudaklarını aralayıp, oğlanın alt dudağını kendi dudakları arasına almasına izin verdi.

Ellerini oğlanın omuzlarına çıkarırken oğlan da kızın ince belini sarmıştı.

Kızın bacaklarını oğlanın beline sarmasıyla öpüşmeleri daha da alevlenirken oğlan, genç kızı tam arkasındaki tezgaha oturttu.
Genç kız ellerini oğlanın saçlarına geçirdi, sarı tutamları çekiştirdi.
Oğlanın dişlerini genç kızın alt dudağına geçirmesiyle genç kız kısık bir inleme bahşetti ona. Oğlanın dudaklarına ufak bir tebessüm yayılmıştı.

Ellerini kızın beyaz tişörtünden içeri soktu. Oğlanın buz kesmiş elleri kızın sıcak, çıplak tenine değince genç kız içten içe titrediğini ve kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Karnına bir ağrı girmişti.
Daha fazlasını istiyordu.

Yeji aniden yattığı yerden doğruldu.
Saatin 6.30'u yeni geçmesine ve birkaç saniye önce uyanmasına rağmen gözleri sonuna kadar açılmıştı.

Gözünün önüne gelen karelerle kendini yastıkla boğmak istemişti.
Neden böyle olmuştu? O 'genç oğlan' onun aklında nasıl bir yer kaplamıştı da böyle bir rüya görmüştü?

Vaktinde uyanmasaydı çok daha kötü şeyler göreceği için kendi zihninden korkmuştu.

Yeniden doğrulduğu yastığa kafasını koydu, hızla ayağıyla bir kenara attırdığı yorganı da yeniden üstüne çekti.

Uyumak istemiyordu, rüyasının devamını görmeye korkuyordu. Ama çok da yorgundu. Hem dünkü parti yüzünden, hem de babası yüzünden...

Dün gece yarısına doğru eve gelince Yeonjun'u direkt olarak odasına gönderip koltuğa kıvrılmıştı. Sonra da zaten iki elin on parmağını geçmeyecek sayıdaki aile fotoğraflarına bakarak saatlerce ağlamıştı.

Bu duruma alışmış gibi gözükse de içten içe bunu asla kabullenememişti.

Anne ve babasının hiç anlaşamayacaklarını bile bile evlenmeleri, bir yuva kurmaya karar vermeleri; bir de üstüne üstlük bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de çocuk yaparak hem kendilerini hem de çocuklarını, Yeji'nin kendisini, ateşe atmalarına Yeji bir türlü anlam veremiyordu.

Anne ve babasının ilk anlaşamadığını somut bir şekilde sekiz yaşında, bir pazar kahvaltısında tuz yüzünden kavga ettikleri zaman anlamıştı, evet, tuz!

Sunday Curse | yeonjiWhere stories live. Discover now