Episode 10

253 36 179
                                    

Hatalarım varsa üzgünüm, iyi okumalar<3

Bölümü en sevdiğiniz şarkıyla okuyabilirsiniz, sizi seviyorum<3

(TAEYONG ADAMI AŞIK OL ARTIK AAAAA)

Taeyong

Kahvaltıda olan sessizlik beni geriyordu. Babam hiç konuşmamıştı ve bu beni germişti. Kahvaltıma devam ederken annemin sesini duymamla ona döndüm.

"Taeyong, dönem sonuna az kaldı. Bütün notlarının 100 olması gerektiğini biliyorsun değil mi? Bütün arkadaşlarımın çocuklarının ki 100. Onlara kötü bir şey söylemek istemem."

Dediğiyle histerik bir kahkaha attım.

"Sadece bu yüzden hepsinin 100 olmasını istiyorsun değil mi? Ve sırf bu yüzden de senin önüne o 100'ü getirmeyeceğim."

Sertçe söylediğimde babam hızlıca çatalını yanına bırakmıştı.

"O senin annen, laflarına dikkat et."

Yanımda oturan ablam elimi sıktığında ona dönüp kafamı salladım. Annem miydi gerçekten? Anneler dönem notu puanlarını sırf arkadaşlarına hava atmak için mi önemserdi? Madem anneydi, annelik görevini yerine getirmesi lazımdı. Kahvaltımı edince ayağa kalktım. Ve babamla göz teması kurdum.

"Emin ol, bir anne olamayacak kadar acımasız."

Anneme bakma gereği bile duymamıştım. Üzülmüş müydü, kalbi mi kırılmıştı veya ağlıyor muydu, ne hissettiği zerre umrumda değildi. Tam gidecekken babamın kemikli elleri kolumu kavrayınca duraksadım, dişlerini sıktığından çok sinirlendiğini anlamıştım.

"Otur ve bir ailen olduğu için dua et aptal. Ailesi olmayıp yetimhanedeb topladığı çocuklarla aile rolü yapanlar da var."

Yüzüne soğukça bakıyordum. Beni korkutabileceğini sanıyordu. Unuttuğu bir şey vardı ki ben yıllar önce yaptığım hata yüzünden buzlu odada bekletildiğimde korku denen duyguyu yenmiştim.

"Emin ol baba."

Baba kelimesini bastırarak söylediğimde gözlerinin içine bakıyordum.

"Rol yapıyorlar ama bizden daha iyi rol yapıyorlar, gerçekten aile olmayı başarıyorlar, sanki onlar gerçek de, biz rol yapıyormuşuz gibi."

Dalga geçer bir ifadeyle söylediğimde yüzümde hissettiğim ağrıyla geriledim. Elimle yanağımı tuttuğumda ağrıdan yüzümü buruşturdum. Parmağına taktığı yüzük elmacık kemiğime isabet ettiğinde moraracağını anlamıştım. Bu kadardı işte. Aile dedikleri bu kadardı.

Ablam korkmuş bir şekilde yanıma gelip gözümün altına baktığında geri çekilmiştim. Sinirden gözlerim dolmuştu.

"Taeyong buz koyalım lütfen."

"Okula gideceğim, istemiyorum."

Bir şey demesine izin vermeden yanda duran çantamı alıp kapıya yöneldim.

Ayakkabılarımı giyindiğimde kapıyı sertçe çarpıp ceketimin şapkasını kafama geçirmiştim.

Bir yerden sonra alışıyordu insan. Evdeki bağırış çağırışlara alışıyordu. Haliyle bende alışmıştım ama bu olanlar koyuyordu, kendime yediremiyordum. Ailemin böyle olması acı veriyordu. Güçlü biriydim, hatta çoğu şeyi kafama takmamayı öğrenmiştim ama bunları hakedecek bir şey yapmadığım halde böyle bir evde büyümeyi hazmedemiyordum. Küçükken, daha ortaokuldayken bütün sene çalışıp annem ile babamın karşısına en iyi notlarımı çıkarmaya çalışmıştım ve başarmıştım da. O gün büyük bir heyecanla eve gittiğimde annemin yanına koşmuş karne notlarımı göstermiştim. Ve sonradan da bir kucak sarılma.

Always With You •Taeten ✓Where stories live. Discover now