Episode 16

251 27 48
                                    

Sen ve ben, gökyüzünde patlayan havai fişekler ve senfoni gibiyiz.
Kalbimin tüm eksik parçaları gibi, nihayet bir araya geldiler.
Zamanı tam da ay ışığında durdurun,
Çünkü gözlerimi hiç kapatmak istemiyorum,
Sensiz, kırılmış hissediyorum.
Bir bütünün yarısı gibi.
Sensiz, parçalanmış hissediyorum.
Fırtınadaki bir yelken gibi.
Sensiz, ben sadece hüzünlü bir şarkıyım.
Bir duvardaki tüm gölgelerin içinde geçmişimi bırakıyormuşum gibi.
Sensiz, ben güzel bir karmaşayım.
El ele korkularımıza karşı koyuyormuşuz gibi,
Sen mükemmel bir melodisin,
Duymak istediğim tek uyum,
Sen benim yanımda durduğunda,
Ben hiçbir şeyden korkmuyorum.

Taeyong göz perdelerine düşen güneş ışığıyla gözlerini açtığında yanındaki küçük bedeni görünce dünü aklına getirmeye çalıştı. Evet, dün nihayet itiraf etmişler ve birbirlerine ait olmuşlardı.

Taeyong hatırladığı şeylerle gülümserken hafif doğrulup sevdiğinin güzel yüzünü izlemeye başladı. Artık ona istediği zaman sarılabilecek, istediği zaman öpebilecekti. En mutlu olduğu şeylerden biri ise bunu yapması için kimsenin sarhoş olmasına gerek yoktu.

Uyurken çatılmış kaşları, alımlı ve dik olan burnu, büzdüğü ince dudakları ile Taeyong onun bu dünyadaki en kusursuz insan olduğunu düşündü.

Hafifçe yaklaştığında uyanmamasına dikkat ederek yüzüne düşen siyah saçlarını serçe parmağı ile geriye attı. Daha da yaklaştığında yüzünün her bir satırını ezberlemek istemişti.

Kirpiklerine baktı, uzun olan kirpikleri incelemeye başladığında Ten uyurken olduğu pozisyondan Taeyong'a dönünce işini daha da kolaylaştırmıştı.

Taeyong'un yüzünden gülümseme eksik olmuyordu. Bugün tüm gününü Ten'e ayırmak istiyordu. Onunla daha önceden kurduğu hayalleri yapmak, elini hiç bırakmamak istiyordu.

1 saat boyunca Taeyong küçüğünün uyuyan bedenini izlemiş, yüzünün her bir satırını beynine kazımıştı. Son kez yüzüne baktığında gözünün altındaki ben dikkatini çekmişti.

Küçüğünün yüzüne yaklaşıp gözünün altında duran bene bir öpücük bıraktı.

Ten bu hareketiyle de uyanmamıştı. Taeyong'a kalsa akşama kadar öylece sevdiğini izleyebilirdi. Ama kalkmaları gerekiyordu artık.

Taeyong sevgilisini nasıl uyandıracağını düşünürken aklına gelen şeyle dudaklarına bir tebessüm yerleştirdi.

Yatakta doğruluğunda Ten'e daha da yaklaşıp yavaş bir şekilde yüzünün her tarafını öpmeye başlamıştı.

Burnunu, gözlerini, kirpiklerini, çenesini, gözünün altındaki beni...

Sıra dudaklarına geldiğinde duraksamıştı. Bunun için uyanmasını da bekleyebilirdi. Ten nihayet huysuzca gözlerini araladığında dibinde duran bir Taeyong beklemiyordu.

"Şimdi güneş açtı."

Taeyong Ten'e bakarak söylediğinde Ten de dünü hatırlamıştı. Birbirlerine ait olduklarını ve ayrılmayacaklarına dair sözlerini.

Always With You •Taeten ✓Where stories live. Discover now