Episode 8

228 33 193
                                    

Hatalarım varsa üzgünüm,iyi okumalar<3

Bölümü sevdiğiniz bir şarkıyla okuyabilirsiniz sizi seviyorum<3

Winwin

Güneşin yüzüme vurmasıyla yüzümü ekşitip zar zor gözlerimi aralamıştım. Yanıma baktığımda Ten'in hâlâ uyuyor olduğunu gördüm. Saat daha erken olsa bile artık istemsizce erken kalkıyordum. Hızlıca tuvalete gidip dişlerimi fırçalayıp işlerimi hallettim. Yarın okul vardı ve pazar pazar ne yapacağımı bilmiyordum. Günümün sıkıcı geçmesini istemiyor, bir şeylere ilgilenmek istiyordum. Gözüm Ten'in yatağının yanındaki poşete takıldı,dün giderken orda yoktu, büyük ihtimal bir şeyler almış olmalıydı. Şimdilik boşverip bugün neler yapabileceğimi düşünmeye başladım.

Ben düşüncelerimde gidip gelirken aklıma bir anda Yuta geldi. İki gündür konuşmamıştık. Nerde ve ne yapıyor merak etmiştim. Bugün Yuta ile buluşabilirdim. Onu özledim mi diye düşünmüştüm bir an, hayır. O odunu özlememiştim.

Farklı bir kişiliği vardı kızılın. Kızıl saçları ona ayrı bir hava yapıyor, zaten kusursuz olan kendisini, daha da kusursuz yapıyordu. Kocaman gülümsediğinde dudaklarının çizgi haline gelmesi,bir işe odaklanmışken kaşlarını çatıp dudaklarını büzmesi, o kızıl çocuk zar zor durduğum dengemi bozmak için uğraşıyordu.

Ben Yuta'yı düşünürken odayı saran mırıltı sesleriyle Ten'e döndüm. Uyanmış ve gülerek beni izliyordu.

"Yuta da seni düşünüyordur."

Kahkaha attığında yastığı fırlattım. Hızlı hareket edip yorganın altına girmişti ve yastık darbemden kurtulmayı başarmıştı.

"Ne Yuta'sı sabah sabah Ten!"

"Bende sana soruyorum Win."

Yorganın altından çıktığında bir şey dememiş göz devirmiştim.

"Hadi kalk üstünü falan değiş, kahvaltı etmeye inelim. Düzgün bir kahvaltı etmek istiyorum artık, krep yapmaları için yalvaracağım."

Dediğimle gülmüştü. Ten bu yurda geldiğinden beri en sevdiğim şeyi gülümsemesiydi. Kısalan gözleri kocaman gülümsemesine güzellik katıyor, adeta bir bebek yapıyordu. Onu kısa sürede çok sevmiştim.

Hazırlanmasını beklediğimde hemen hazırlanmış ve aşağıya kadar yarış yapmıştık. Kazanan ben olmuştum. Ten iki merdiven indikten sonra koşamaz hâle gelmişti. Bedeni çok güçsüz ve hassastı.

"Nasıl bu kadar hızlı olabiliyorsun?!"

Yalandan kızarak söylediğinde hızlıca yanına adımlayıp yanağını öptüm.

"Winwin sırrı."

"Pis."

İkimizde gülüp yemekhaneye ilerlemiştik. Tepsiyi alıp sıraya geçtiğimizde arkamdaki Ten'e dönüp söze girdim.

"Ten, bugün Yuta ile buluşmak istiyorum. Sence o ister mi?"

Ten bir süre bana bakarak düşündü yerinde kıpırdandığında bir şey diyeceğini anlamıştım.

"Neden istemesin? İster tabii ki. Pazar yapacak bir işi de yoktur. Sor sen."

Kafamı salladığımda kahvaltıdan sonra sormaya karar vermiştim. Telefon numarası zaten vardı. Şimdiden heyecanlanmıştım.

Sıra bize geldiğinde krep yaptıklarını görünce sevinçten ellerimi çırptım. Canım en çok krep istiyordu. Kalbim temizmiş.

Hemen tabağımıza alıp yer bulduk ve tepsileri bırakıp bizde yerleştik. Yemeye başladığımızda ikimiz de çok acıktığımız için konuşmuyor, sadece yiyorduk.

Always With You •Taeten ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin