Episode 24

163 21 24
                                    

Önceden kıymetsiz olan hayat,
seninle anlam kazandı gözümde.
Her şey güzel gitmeye başladı,
sonra seni kaybetme korkusu geldi çattı.
Hayatımda korkmadım hiçbir şeyden belki de,
seni kaybetmekten korktuğum kadar.
Düşünmekten korktum sensiz geçen bir günü.
Varlığın bana neler kazandırdı anladım sevgilim.
Kıymetinin neden bu kadar çok olduğunu anladım.
Şimdi tüm dualarımda adın var senin.
Göz kapaklarıma kazıdığım bir resmin var.
Şimdi seni sevdiği için kendini seven bir kadın var karşında.
Aşkın ne olduğunu seninle anlayan bir kadın.

Hatalarım varsa üzgünüm, bölümü medyadaki şarkıyla okursanız sevinirim sizi seviyorum!

><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><

2 hafta sonra

Cehennem gibi süren koskocaman bir haftanın ardından Taeyong ve Ten her şeyin bitmesinin verdiği rahatlıkla uyuyorlardı.

Saat 12 olmasına rağmen fazla yoruldukları için ikisi de hâlâ uyanmamıştı. Yuta ve Winwin uyanıp kahvaltı hazırlamaya koyulduklarında ise arkadaşlarının fazla yorulduklarını bildiklerinden dolayı seslerini çıkarmamış, uyumalarına izin vermişlerdi.

Taeyong'un gözlerine penceresinden yansıyan güneş ışığı vurduğunda derince nefes alıp elini güneşe doğru uzatıp gözlerine gelmesini engelledi.

Bir eliyle güneşi engellemeye devam ederken diğer eliyle zoraki açtığı gözlerini ovaladıktan sonra kafasını sevgilisine çevirdi.

Ten hâlâ derin bir uykuda kaybolmasına devam ederken Taeyong en sevdiği sabahlardan birini yaşıyordu. Gördüğü ilk şeyin Ten olduğu bir sabah.

Ayağa kalkıp güneşin sevgilisinin gözünü almaması adına perdeye ilerleyip güneş olan kısmı kapattı.

Tekrar Ten'in yanına gelip yanına sokulduğunda yüzünden gülümsemesi düşmüyordu. Uyandırmamak için yavaş hareketler sergilerken elinin tersiyle yüzünü uyandırmamaya özen göstererek sevmeye başladı.

Böyle uyanmayı çok özlemişti Taeyong. Ten olmadan uyuduğu günlerde gözüne bir gram uyku girmemiş, dakika başı sıçrayarak uyanıp Ten'in nerede olduğunu düşünmekten sabahladığını farketmezdi.

Dün gece gelmişti aklına hemencecik. Tuttuğu dilekleri, birbirlerini öpüşleri ve yıldızları izlemeleri.
Bu küçük tatlı anlarını dünyaya değişmezdi Taeyong. Nerden girmişti hayatına, ne ara her şeyi olmuştu bi haberdi uzun olan. Geldiği ilk günü hatırladı bir an. Sınıfta girdiğinde korku dolu bakışlarını, utangaçlığını ve sırasından kalkmayıp matematik sorusu çözüşünü. Ne zaman Ten'e bakmaya yeltense matematik çözüyor olduğunu görürdü. Ama hiçbir zaman okula yeni gelen kısa boylu çocuğu her şeyden çok seveceği aklının ucundan dahi geçmemişti.

Geçmişte yolculuğa çıkmaya devam ederken Yuta'nın kapıdan gözükmesiyle kafasını arkadaşına çevirdi.

Yuta gülümseyip elleriyle kahvaltının hazır olduğunu belli eden işareti yaptığında Taeyong gülerek kafasını salladı.

Yuta aşağı indiğinde Taeyong Ten'i uyandırmak adına üzerine hafifçe eğilip alnından başlayarak kelebek kadar hafif öpücüklerini kondurmaya başladı.

Alnından burnuna indiğinde burnunun ucunu öpüp kirpiklerine yöneldi. Kirpiklerini öperken gözünün altındaki küçücük bene uğramayı ihmal etmemişti.

Always With You •Taeten ✓Where stories live. Discover now