I love someone.

1.5K 190 726
                                    

Birinci hafta devrilirken, Ramin Teyzenin durumu iyiye gidiyordu. Bazı zamanlar bir şey yapmasa bile yorgun oluyor, bazen de ağrısı tutuyordu. Fakat doktor bu süreçte bunun olabileceğini söyleyip ilaçlarını aksatmaması ve dinlenmesi gerektiğini belirtmişti. Louis de ilaçların alım saatini hatırlaması için, teyzesine bir tane liste hazırlamış, yatağının başucuna yapıştırmıştı.

Bugün çocuklar Louis'yle birlikteydi. Ramin Teyzeyi ziyarete gelmek isteyenler olunca, çocuklar kalabalık içinde dolanmasın diye Louis'yle bir alt kattaki Aryan ve eşinin evinde duruyorlardı. Louis, zaten kalabalık çekecek durumda değildi, ki teyzesi de aynı durumdaydı ama misafirleri geri çevirmek istememişti.

"Ben öbümcek adamım, sifaydii!"

Janbi, Louis dayısının aldığı örümcek adam kostümüyle sağa sola koştururken, Disha, Elsa kostümünün mavi tülleriyle etrafında dönüyor, Raj da alınan uzaktan kumandalı arabasını deniyordu. Altmışına merdiven dayamış Ramin Teyzenin -eşi vefat etmeden önce çevre halkını epey şaşırtan ve dedikoduya malzeme verecek bir şekilde dünyaya gelmiş olan- sekiz yaşındaki kızı Niti de, kuzeni Louis'nin aldığı elmas desenli tacıyla Disha'nın kraliçesiymiş gibi davranıyordu.

Louis eve döndüğünde çocukların kendisine küsmüş olduğunu fark etmişti. Yıllardır onların abisi, dayısı, hatta babaları yerinde olduğundan, bir anda çıkıp gitmesi çocukların kırılmasına sebep olmuştu. Hatta Louis onlara sarılmak istediğinde dördü de utanmış, her zaman söyledikleri "Louis daaayı! Louis daaayı!" şarkısıyla ona sarılmamışlardı bile.

Louis elbette ki hayatında en çok değer verdiği çocukların böyle uzak kalmasına dayanamamış, birikim yaptığı ve çok harcamadığı parayla en sevdikleri şeyleri alarak onların gönlünü geri kazanmıştı.

Louis Örümcek Adam Janbi'nin kurtardığı rehine, Raj'a uzaktan kumandayı nasıl kullanacağını öğreten kişi, Elsa Disha'nın buza çevirdiği ve ardından Kraliçe Niti'nin şövalye olarak ilân ettiği canavar olduktan sonra, aralarından ayrılıp onları rahatça görebileceği yere, salonun en köşesi olan yemek masasına geçti.

Burada olmanın en iyi yanı, üst katta zorlukla çeken Wi-Fi'nin, burada üst dişe kadar kesintisiz kullanılabilir olmasıydı.

Harry sabahtan beri ona mesaj atıp görüntülü konuşmak istediğini söylüyordu. Misafirler için alışverişe çıkmış, evi toparlamış ve çocuklarla ilgilenmişti, dolayısıyla sevgilisine ayıracak zamanı bulamamıştı.

Akşam, dokuza çeyrek vardı. Harry, İngiltere'ye gideli iki gün oluyordu. İngiltere'yle beş buçuk saatlik bir fark vardı ve İngiltere saati, Hindistan saatinden geriydi. Bu yüzden orada henüz ikindi vakti olmalıydı.

Whatsapp uygulaması üzerinden onu arayıp hevesle beklemeye başladı. Birkaç çalıştan sonra ekranda onu görmek, hem kalbini hızlandırmış hem de dudaklarına tebessüm bırakmıştı.

"Lou'm! Benim prensim nasıl?"

"Tüm gün sana hesap verdim halbuki," diye takıldı. Harry sürekli "Ne yapıyorsun? Nasılsın? İşin ne zaman bitecek? Neden bana geç yazdın?" gibi sorular sormuştu. Bunalmadığını söyleyemezdi ama Harry'nin kendisini merak ettiğini, her an onunla olmak istediğini biliyordu. Zaten Harry de her şeyini paylaşıyor, gün içinde bir sürü fotoğraf bile atıyordu. Louis, telefon galerisinin, bıyıklarını yeniden uzatmış Harry fotoğraflarıyla dolu olmasından memnundu.

"E ama kolay değil seni orada bırakmak." diye savunmaya geçti. "Her şeyden haberim olsun istiyorum!"

"Ayy, hemen de savun kendini zaten!"

Harry onun gözlerini devirmesiyle kahkaha attı. Louis'yi bunalttığının farkındaydı ama elinde de değildi, onu merak ediyor ve istisnasız bir şekilde çok özlüyordu.

In India | Larry ✔Where stories live. Discover now