I don't deserve you.

1.8K 201 556
                                    

İçişleri bakanının davet etmesi üzerine -Louis, Harry'den âni bir evlilik teklifi almış olmasına rağmen, bunu dünyanın en tuhaf ve sıradışı teklifi olarak görse de- Bengaluru'ya geçmişlerdi. Zaten buraya gelinecekti fakat teklif üzerine erken gitmiş olmuşlardı.

Harry her ne kadar Louis'ye gitmeyi teklif etse de kesin bir dille bunu reddetmiş ve otelde kalmayı tercih etmişti. Harry de içişleri bakanının ayırabildiği yarım saat içinde bakanın makamında onu çekmiş, küçük bir röportaj vermiş ve dergide nelerden bahsedeceğinin kabataslak bir özetini anlatmıştı.

Tekrar otele geldiğinde Louis teyzesiyle konuşuyordu. Ramin Teyze sürekli ne yaptıklarıyla ilgili ondan bilgi alıyordu ama geri gel diye de çıkışmıyordu. Louis bunun sebebinin Ramin Teyzenin Harry'yi potansiyel eş adayı olarak gördüğü için olduğunu biliyordu.

Evlendirmeye meraklı gerçek bir çöpçatandı.

Harry, bu süreçte otelde yalnız kaldığı için Louis'nin sıkıldığını düşünüp onunla dışarıya çıkmıştı ve şimdi gezmekten dolayı çoktan akşam olmuştu. Harry ailesi için bir sürü hediye almış ve sırt çantasına sıkıştırmıştı.

"Bak, Hindistan'da asıl önemli olan şey ne biliyor musun?" diye sormuştu Louis.

"Neymiş?"

Gözleri sinsi bir keyifle parlamıştı. "Zengin bir Hint düğününe gitmek!"

Ve bu yüzden Harry ne kendini tanımadığı bir düğünde bulmayı bekliyordu, ne de onlarla konuşmaya çalışan teyzelere Louis'nin, kendilerini gelin ve damadın en yakın dostları olarak tanıtmasını...

Aslında şöyleydi; Louis, sokak kenarında meditasyon yapan yaşlı amcadan bir boya almış, hem kendi hem de Harry'nin alnına ufak kırmızı bir nokta işareti yapmıştı. Birbirine bakan ikili kahkahalarla gülerken, yine kaldırımda sıralı meditasyon yapan iki adamdan iki kırmızı şal alıp başlarına bağlamışlardı. -bu da tuhaftı ama budist adamlar onların dîne merak saldığını düşünerek sadece yardımcı olmak istemişti.-

Harry bu kadar süsü tuhaf bulsa da Louis sürekli "Böyle olmazsak içeriye alınmayız," diyordu. Aslında böyle bir şeyin gerekli olmadığını Harry bilmiyordu.

Eh, ne yaramazlık yaş tanırdı, ne de eski eğlence alışkanlığı çabuk atlatılabilirdi. Bu yüzden düğünün tadını çıkarırlarken Harry de keyifle insanların yüzünün gözükmediği farklı kısımları çekti. Dergiye koymazdı ama en azından anı olarak kalabilirdi.

Işıklar karartıldı, loş bir sarı ışık yansıdı ve iki yanında masaların olduğu kırmızı halı serilmiş yola beyaz spot ışığı tutuldu. Herkes merakla girişe bakarken arkada sakin bir müzik çalıyordu. Louis ve Harry de geniş pistin en köşesindeki karanlık alanda duruyorlardı. Louis'nin sırtı onun göğsüne yaslanıyor, Harry de onu belinden tutuyordu.

"Bak, gelin şu kırmızılı olan." Louis gelin ve damadın girmesiyle hevesle kıpırdandı. "Çok güzel."

"Dans edecekler mi?"

"Genelde etmezler ama sanırım onlar edecek."

Damat ve gelin pistin ortasına gelince, damat ellerini gelinin beline; gelin de onun boynuna sarıldı. Onlar birkaç saniye tek başına dans edince diğer çiftler de onlara katıldı.

Kadında ağır ama onu tatlı gösteren bir makyaj vardı; ya da belki de sadece gelin sevimliydi. Ellerini kahverengimsi işlemeler ve BOLCA bilezik süslemişti. Saçlarında sarı işlemeleri olan ve epey ağır görünen bir örtü vardı, damat da krem rengi yöresel bir damatlık giymişti. Boyunlarından sarı ve kırmızı çiçekli büyük kolyeler sarkıyordu.

In India | Larry ✔Where stories live. Discover now