Final

2.2K 207 883
                                    

İngiltere, Hindistan'a geldikten sonra Louis'nin hayallerinden bile sildiği ve tamamen arkasında bıraktığını düşündüğü bir ülkeydi. Ama işler, her zaman sanıldığı gibi gitmezdi.

Louis odanın lavabosunda elini yüzünü yıkamıştı. Pencere önünde durup Londra'nın koyu gri yağmur bulutlarına bakarken, bir yandan camına vuran damlalar eşliğinde gülümsedi. Her şey o kadar çabuk gelişmişti ki, jet lag denen kavramı bile yaşayamamıştı. İşten ayrıldığının ertesi günü için Harry uçak biletlerini almış ve dün akşam da kendilerini Styles Ailesinin arasında bulmuşlardı.

Yaşadıkları ilişki kadar bu da hızlı gelişmişti.

Herkes Louis'nin tahmin ettiğinden daha sıcakkanlıydı. Anne, oğlunu ve Louis'yi görünce gözyaşlarını tutamamış, Gemma da ona çok nazik davranarak isteklerini derhal yerine getirmişti. İstekleri sadece tuvaletin yerini öğrenmek ve yemek yerken tabağına diğer çeşidi istemek olsa da, genç kadın hevesle bunu yapan ilk kişi olmuştu.

Babası Robin de güler yüzlüydü. Ancak evdeki kadınlar kadar büyük bir heyecan göstermeden yalnızca kolunu Louis'nin omuzlarına sarmış, hafifçe sıkıp, "Ailemize hoş geldin," demişti. Bunu söylemiş olması ve kolunu babacan bir tavırla Louis'ye dolaması, Louis'nin mutluluğunu iyice perçinlemişti.

Anne ve Gemma dün gece Louis için misafir odasını ayarlamışlar, rahat uyusun diye yeni ve lavantalı yumuşatıcı kokan nevresim takımını sermişlerdi (Fakat gece boyunca yoğun lavanta kokusu yüzünden neredeyse genzi yanacaktı, evet.). Gece ikiye yaklaşırken herkes Louis'yle konuşmak ve onu tanımak için hevesli olsa da -Chopstick hariç-, Louis'nin uyumamak için direndiğini fark eden Harry'nin uyarısıyla tanışma faslına bir süre ara vermek durumunda kalmışlardı.

Ancak bu sabah epey dinçti ve Styles ailesiyle daha iyi tanışacaklarına dair umutları vardı. Gökyüzünü saran kasvetli havaya rağmen iyi hissediyordu. Sevdiklerinden uzak kalmış olsa bile, bir yanının ait olduğu yere gelmek onu huzurlu hissettiriyordu.

Beline sarılan eller yüzünden irkildi. Başını kaldırınca Harry'nin yüzüyle karşılaşmak onu güldürdü ve parmak uçlarıyla onun çene altını okşayıp, çenesine ufak bir öpücük bıraktı. "Daha az sessiz olamazdın herhalde."

"Kapıyı üç kez çalmıştım." Dudak büzüp pencereye çevirdi gözlerini. "Hm, anlaşılan dikkatini çeken bir şeyler bulmuşsun."

"Yağmur yağıyor. Londra insanları, farklı sokak... Bilirsin. İzlemek istedim."

Yanağına öpücük kondurdu. "Alışman gerekecek."

"Alışmam gerekecek," diye onayladı, sıkıntılı bir nefes çekerek.

"Heey, sıkıntı yapma. Alışman için sana destek olacağım."

"Bir zahmet! Seni sevdiğim için buradayım herhalde," diye alay edince Harry yine onu öperek karşılık verdi.

"Ve ben de seni sevdiğim için kaçırdım, zom-bi-bap!"

Louis ona ters bir bakış atınca sırıttı ve yeniden yanağını öptü. Pencere yanındaki bordo renkli berjer koltuğa oturarak kollarını aralayınca, Louis de onun kucağına yan bir şekilde oturup, bir kolunu onun boynuna doladı. Bacakları koltuğun kenarından sarkıyordu. Böylece hem sevgilisini hem de gökyüzünü görebiliyordu.

"Rahat uyuyabildin mi?"

"Deliksiz bir uyku çektim!"

"Sevindim. Buraya geldiğin için nasıl hissediyorsun peki?"

Gözlerini, bir süre düşünmek için gökyüzünde gezdirerek dudak büzdü. Sonra Harry'nin merakla bakan gözlerine baktı. "İyi."

"Sadece iyi mi?" diye sordu şaşkınca.

In India | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin